10 Kasım 2018 23:47

Yüzyıllık barbarlık

Ercüment Akdeniz, Braunschweig’deki 1918 Kasım Devrimi’nde yaşananları anlatan sergiyi yazdı.

Fotograf: PhotosNormandite/FLICKR (CC-BY-SA)

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Almanya’nın kuzeyinde Braunschweig kentindeyiz. Güzel gün, güzel tesadüf. Belediye sarayında bir sergi: 1918 Kasım Devrimi’nde Braunschweig kentinde neler yaşandığını anlatıyor.

İçeri giriyoruz...

Duvarlarda devrim günlerine ait afişler, yerel Devrim Konseyi’nin yayımladığı kararnameler, envai çeşit evrak ve belge asılı. İçlerinde en çarpıcı olanı; bölge kralı Herzog Ernst August’un imzaladığı teslim antlaşması. Diğer imzacılar ise kenti teslim alan devrimciler.

Ayaklanma tarihi 8 Kasım 1918’e ait. O gün, işçiler ve donanma askerlerinden kurulu birlikler bölgesel kralın sarayını kuşatmış. Devrimin hedefinde hem sömürü düzenine son vermek hem de emperyalist savaş belasından kurtulmak var. Tabi aynı tarihlerde Berlin, Münih, Kiel ve daha bir çok kentte devrim dalgası gericiliğin kalelerini dövüyor.

Kasım Devrimi’nin başlıca iki itki gücü var: Birincisi, emperyalist savaştan kurtulma isteği; ikincisi ise Rusya’da başarıyla gerçekleşen Ekim Devrimi.

SAVAŞ, DEVRİM, KARŞI DEVRİM

Çok değil bir yıl öncesinde (7 Kasım 1917), hem de emperyalist savaşın tam göbeğinde, Rusya’da iktidara gelmişti Sovyetler. Yeryüzünde insanlık ilk defa bir işçi-köylü iktidarına tanık olurken, Rusya’daki devrim emperyalist savaşın da seyrini değiştirmişti.

Savaşın son bulması için siperlerde yakılan ağıtların, dini törenlerde göğe yükselen duaların biçare olduğunu gören kitleler, yüzlerini doğuya; Rusya topraklarında ışıyan ekmek, barış ve özgürlük günlerine çevirmişlerdi. Boş bekleyişler değil devrimler zamanıydı artık!

Dünya pazarlarına göz diken ve bu uğurda yoksul aile çocuklarını siperlere süren Alman emperyalizmi için mağlubiyet vakti yakın sayılırdı. Kötü gidişin üzerine gelen Kasım Devrimi, Alman emperyalizminin böğrüne bir hançer gibi saplanmıştı. Hemen öncesinde gündeme gelen Sovyetleri boğma planı ise Brest Litovsk (3 Mart 1918) antlaşmasıyla boşa düşmüştü. Antlaşmanın koşulları Sovyetler için her ne kadar ağır şartlar içerse de, Rusya’da devrim nefes aralığı bulmuştu.

1914-1918 yılları arasında cereyan eden 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı, biri zaferle diğeri yenilgiyle son bulan iki büyük devrime tanıklık etmişti. Sovyet Ekim Devrimi’inin tersine Alman Kasım Devrimi kanlı bir tezgahla ezilmişti.

Resmi kaynaklar 1. Büyük Savaşın 11 Kasım 1918’de bittiğini söylüyor. O gün Compiagne ormanlarında imzalanan antlaşmaya göre savaşın galibi Fransa ve İngiltere emperyalizmiydi. Almanya yenilmiş, 1870 Versailles Savaşının rövanşını kaybetmişti.

Tıpkı 1871’de Fransız egemenlerinin Paris Komünü’nü boğduğu gibi, Alman emperyalistler de 1918 yenilgisinden hemen sonra “iç temizliğe” girişmişlerdi. Almanya’da devrimin görkemi 9 ay sürmüş, Devrim Konseyleri daha emriyo halindeyken boğulmuştu.

Alman Sosyal Demokratlarının katkılarıyla bitirilen devrim “Waimer Cumhuriyeti”nin zaferini ilan etmişti. Braunschweig Sarayı devrimcilerden geri alınmış, August’un koltuğu ve kadehleri sembolik bir figür olarak gelecek savaşlar için saklanmıştı. Karl Liebknecht, Rosa Luxemburg ve diğer devrimcilerin kanı üzerinden iktidarını pekiştiren “Cumhuriyet”, ilerleyen yıllarda yönetimi adım adım Nazilere teslim edecekti.

SAVAŞ, GERÇEKTE NASIL BİTTİ?

Yüzyıl öncesinde (11 Kasım 1918) olduğu gibi, bugün yine 1. Dünya Savaşının bitişi kutlanıyor olacak! Fransa Cumhurbaşkanı Macron, bunun için (birçoğunun adı savaşla anılan) 120 devlet başkanını Paris’e davet etti. Yani emperyalist savaşların müsebbibleri, halklarla dalga geçercesine “Paris Barış Forumu” altında fikir yarıştıracaklar.

Emperyalist şefler yine timsah gözyaşları dökecekler ve 1914 anmalarında olduğu gibi ölen 17 milyon insanın ardından yüz yıllık riyakarlıklarına devam edecekler. Tarih onların eliyle yine ters yüz edilecek. Zira savaşı bitiren şey, ormanlık bir bölgede, köhne bir vagonun içinde imzalanan antlaşma metni değildi. Başta Ekim Devrimi olmak üzere uluslararası işçi hareketi ve dünya halklarının savaşa ‘dur’ demeleriydi. Yenilmiş de olsa Alman işçi sınıfının bu dönemde emperyalizmi zayıflatan devrimiydi. Emperyalist politikaların 1918’e gelindiğinde  halkta artık karşılık bulmamasıydı. 1917 Ekim Devriminin ardından Lenin’in ifşa ettiği Çarlık dönemine ait belgeler de savaşın bitmesine önemli katkılar sağlamıştı.

Fakat yorgun, yaralı ve bitap düşmüş askerler evlerine dönerlerken; emperyalistlerin masasında yeni ve daha büyük bir paylaşım savaşının (2. Dünya Savaşının) planları hazırlanmaktaydı.

BAĞLAŞIK VE NEO-OSMANLI HAYALLER

Birinci Dünya Savaşından kendilerine bir kahramanlık destanı çıkaranlar elbette sadece Avrupa’nın ve  Almanya’nın burjuvaları, egemenleri değil. Büyük boğazlaşma savaşından kendilerine “milli kahramanlık” payesi çıkaran Yeni Osmanlıcılar da, tıpkı ötekiler gibi, en büyük “kasaphane” olarak adlandırılan 1. Emperyalist Paylaşım Savaş’ındaki tarihsel sorumluluklarını örtbas etme peşindeler. Alman emperyalizminin bağlaşık bir gücü olarak, Alman generallerinin komutasında savaş arabasına bindirilmiş ve Anadolu halklarına büyük acılar yaşatmış bir tarihsel ‘sorumluluk’ bu.

Sanki 1.Dünya Savaşında Osmanlı İmparatorluğu mağlup devletler arasında değilmiş ve halk, savaşın faturasını en ağır bedellerle ödememiş gibi; Neo-Osmanlıcılar “Çanakkale” istismarını, Sarıkamış acısını ve “Kut’ül Amare kahramanlıklarını” 100 yıllık muhasabenin önüne perde yapıyorlar. 100’üncü yıl anmalarına “yerli ve milli” söylemle katılan ve canhıraş bir çabayla yeni savaşlara hazırlanan Yeni Osmanlıcıların kurdukları hayaller ise; yeni dalaş ya da bir büyük savaş için plan yapan emperyalistlere cesaret veriyor.

DEVRİM KONSEYİNİN HAYALETİ

Braunschweig sarayındaki müzeden ayrılırken, aklımızda, bölgesel kral Agust’un kızıllar tarafından kayıt altına alınmış ve 9 aylık devrim boyunca itinayla korunmuş eşyaları beliriyor. Bir de, o eşyaların hemen önünde, iktidara el koymuş devrim konseyi üyelerinin temsili fotoğrafları.

Müzedeki sergide her şey canlı bir film sahnesi gibi kurgulanmış. Ne var ki o eşyaların renk cümbüşüne tezat olarak devrimcilerin ayağa dikilmiş fotoğrafları siyah ve beyaz. Bir daha geri gelmeyecek, anısı biraz kara biraz acı nostaljik bir devrim tablosu bu: sergide verilen mesaj daha ötesi değil.  Ama biz biliyoruz ki; emperyalist savaş tehdidi, bir mezar kazıcısı olarak devrimleri de yanında taşır. Bu yüzden, geçmişe ait birer figür olarak saraya yerleştirilen devrim konseyi üyelerinin silüetleri, savaş baronlarının tepesinde hep bir hayalet gibi dolaşmaya devam edecek.

Özetin özeti...

Birinci ve İkinci Emperyalist Dünya Savaşlarına karşı, devrimlerin ve sosyalist hareketlerin rolü tartışılmazdı. Üçüncü dünya paylaşım savaşının olup olmayacağı ya da ne olacağını belirleyecek şey de yine bu güç olacak. Büyük savaş makinelerinin karşısında insanlığın her zamankinde çok barışa, demokrasiye ve sosyalizme ihtiyacı var.

ÖNCEKİ HABER

Kayyım, Orhan Doğan'ın ismini, Ehmedê Xanî'nin büstünü kaldırdı

SONRAKİ HABER

Erdoğan: Kaşıkçı cinayetinde tapeleri herkese verdik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa