Silikozis hastalarını anlatan belgesel: Kumun Gecesi
Yönetmen Ali Ergül, son belgesel filmi 'Kumun Gecesi'nde kot kumlama işinde çalışan ve silikozis hastalığına yakalanan işçileri anlattı.
Ali Ergül, Kumun Gecesi adlı belgeselinde kot kumlama işinde çalıştıkları sırada silikozis hastalığına yakalanan işçileri anlattı (Fotoğraf: MA)
Metin YOKSU
Yönetmen Ali Ergül, “1,5 Metre” ve “Suyun Ölüm Tarihi” belgesellerinin ardından kot kumlama işinde çalışan işçilerin silikozis hastalığına nasıl yakalandıklarını anlattığı “Kumun Gecesi” belgeselini çekti. Ergül, çektiği belgeselde Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Taşlıçay köyünde, silikozis hastası işçilerin yaşamlarını ve hastalığa nasıl yakalandıklarını anlattı.
Öncelikle Kumun Gecesi’nden başlayalım. Belgeseli çekmeye nasıl karar verdiniz?
25 Aralık 2017’de bir haber vardı. Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Taşlıçay köyünde silikozis hastası Faysal Demir’in tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiği yazıyordu. Silikozis hastalarının 2004 yılında başlayan mücadelelerini takip etmiştim bir izleyici olarak, sonra kısmi bir kazanım oldu. Mücadele büyük oranda sönümlendi. Hafıza çalışan biri olarak unutmuş olduğumu fark ettim. Çoğu zaman kazanımla sonuçlanan mücadelelerde hepimiz aynı hissiyatı yaşıyoruz herhalde. İnsanların hala silikozisten öldüğünü öğrenmek garip bir duygu elbette. Tam da bu haber sonrası oturup tekrar okumaya başladım bu meseleyi. Yapmaya çalıştığım video-belgesel işlerinde aslında kendime sorduğum sorulara yanıt bulmaya çalışıyorum. Temel birkaç soru vardı zihnimde, bu soruların peşine düştüm. Bu noktada, AB Sivil Düşün Programı destek sundu. Bu alanla ilgili çalışmanın önemini görüp çalışmayı desteklediler. Mart ayında da çekimlere başladık.
En çok zorlandığınız noktalar nelerdi?
Silikozis hastalığı zorlu bir mesele. Elbette ki kısmen de olsa bunun bilgisine sahiptim. Belgeseli tasarlarken bu bilgi üzerine bir planlama yaptım. Ne çekilecek, nerede çekilecek gibi. Ama hastalar ve aileler ile temas kurduğumda aslında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Yalnız bırakılan, her gün ölümü bekleyen, bir umut tedavisi olmayan bu hastalığa 'bir ilaç bulunur' umuduyla bekleyen hastalar ve aileleri ile temas kuruyorsunuz. Yaşam hakları ellerinden alınan insanlarla temas kuruyorsunuz. Tasarladığım birçok planı çekemedim. Muhtemelen talep etseydim, hayır demeyecekleri planlardı; ama bu talepte bulunmak imkânsızdı. Ağır bir mesele tabii ki. Ama bunu nasıl anlatacaksınız, bu soru hem çekim esnasında hem de daha sonrasında sorduğum temel soru oldu.
Silikozis hastalığına yakalanan insanları konuşmaya nasıl ikna ettiniz?
Aslında sürekli suistimal edilen hastalar ve ailelerinden söz ediyoruz.
Hastaları kim suistimal ediyor?
Haber bulamayan gazetecinin gidip kapılarını çaldığı ve dramatik dış seslerle anlatılan… Sonrasında da telefonları açılmayan hastalar ve aileler. Köye gitmeden önce İstanbul’da temaslar kurmaya çalıştık, olmadı. Bingöl’de bu alanda çalışma yürüten aktivistlerle temas kurmaya çalıştık, onlardan da sonuç alamadık. Benzer durumlar sivil toplum alanında da yaşanmış. Karlıova’da gazeteci arkadaşların aracılığıyla birebir temas kurduk. Bunların hepsini hastalar ve ailelerden öğrendik. Bu belgeselin amacını dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Dışardan anlatımların doğru olmadığını gördük. Her konuda yardımcı oldular. Tabii bir de meselenin başka bir boyutunu öğrendik oradaki arkadaşlardan.
Neler öğrendiniz?
Yapılan her röportaj, her haber sonrasında köyden veya Karlıova merkezden bir silikozis hastasının yoğum bakıma kaldırıldığı ya da hayatını yitirdiğini söylediler. Bu yüzden de köyde yaşayan bir çok hasta konuşmak istemedi.
‘KAÇ KİŞİNİN HAYATINI YİTİRDİĞİNİ BİLMİYORUZ’
Siz belgeseli çekerken de benzer durumlar oldu mu? Yani hastaneye kaldırılan ya da yaşamını yitiren hastalar…
Evet, maalesef belgesel çekimlerinden sonra Ramazan Aydar yoğun bakıma kaldırıldı. Bunu öğrendiğimde belgeseli bırakmayı düşündüm. Tabii tekrar eve geçti ama yıllardır oksijen makinasına bağlı yaşıyordu. Yaşama tutunmaya çalışıyordu. Biz montajdayken sabah gelen bir telefonla Ramazan Abi’nin (Aydar) hayatını kaybettiğini öğrendim. Tabii bir de şunu öğrendik, aralık ayında bizim duyduğumuz haber dışında Batman ve Erzurum’da silikozis hastası iki kişi hayatını kaybetmiş. Taşlıçay köyünde hasta sayısı yüksek olduğu için hep orası göründü ama duymadığımız, bilmediğimiz çok sayıda silikozis hastası hayatını kaybetti, kaybetmeye devam ediyor. Kaç işçinin bu merdiven altı atölyelerde çalıştığını bilmiyoruz, kaç işçinin silikozis hastası olduğunu bilmiyoruz. Kaç kişinin hayatını yitirdiğini bilmiyoruz. Tümüyle hâlâ bilinmezler ile dolu bir sorundan söz ediyoruz. (Batman/MA)