Artık “garanti” olmayan mesleklerden biri: Doktorluk
Seren Elataş ile Barış Gülmüş, doktor adaylarının kaygılarını yazdı.
Fotoğraf: Pixabay
Seren ELATAŞ
Barış GÜLMÜŞ
Adana
Sağlıkla ilgili bazı kanun ve KHK’lerde değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. TBMM Genel Kurulu’nda uzunca bir süre tartışmaların sürdüğü yasanın özellikle 5. maddesinin tümden çıkarılması istenirken 5. madde değiştirilerek kabul edildi. Çok tartışılan 5. maddeye göre terör örgütlerine üyeliği, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu için kamu görevinden çıkarılan ve güvenlik soruşturmasında kamu görevine alınmayan devlet hizmeti yükümlüsü doktorlar görevden çıkarma veya göreve alınmama kararının verildigi tarihten itibaren 450 gün sonra mesleklerini hastanede icra edebilecekler. Biz de bu sağlıkta şiddeti önlemek yerine muhalif hekim ve tıp öğrencilerini işsizliğe sürükleyen torba yasayı Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileriyle konuşmak üzere fakülteye gidiyoruz. Öncelikle birçok arkadaş böyle bir yasanın görüşüldüğünden bihaber. Birkaç masayı gezdikten sonra nihayet olayları, yasa görüşmelerini takip etmiş iki arkadaşla karşılaşıyoruz.
“YASAYI TELEVİZYONDA İLK GÖRÜNCE BİR ‘ACABA MI?’ DEDİM”
Arkadaşlarımızın isimleri Merve ve Ezgi. Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencileri. Öncelikle sağlıkta şiddet konusunu tartışmaya başlıyoruz. Merve bu konuya dair “Bazen arkadaşlarımızla konuşuyoruz, açıkçası bazı arkadaşlar bazı doktorların hastalara kötü davrandığını söyleyerek sorunun kaynağını burada görüyorlar ama bence sonuçta kimse şiddeti hak etmiyor. Sonuçta bir sürü hastayla uğraşıyorsun. Evet doktorların böyle davranmamaları gerekir ama şiddet de çözüm değil.” diyor. O sırada Ezgi sohbetimize dahil oluyor ve “Açıkçası ben şiddet olayının ne 5 dakika kuralından ne de doktorların somurtkanlıklarından kaynaklandığını düşünüyorum. Bence sorunun kaynağı insanların eğitim seviyesi. Bildiğim kadarıyla şiddet olayları daha fazla acilde meydana geliyor çünkü doktorlar orada kim öncelikli ise ona bakıyor. Hastaların bu konuda yeterli bilgi sahibi olmadığını düşünüyorum.” diyor. Kabul edilen torba yasayla ilgili görüşlerini sorduğumuzda ise Merve “Yasayı televizyonda ilk görünce bir ‘acaba mı?’ dedim. Sonuçta ihraç edilmeler gerçekten suçlu olmayan kişileri de vurabiliyor. Hani kurunun yanında yaşın da yanma olayı var ya işte o çok fazla oluyor. İnsanın aklında bir soru işareti oluşturuyor. Sonuçta gelecekte ne olacağını bilemezsin. Hiçbir hatan olmasa bile bir gün sabah uyandığında ihraç edilebilirsin. İnsan biraz korkuyor.” diyor. O sırada Ezgi “Mesleğimize de artık garanti gözüyle bakılmayabilir, tercih edilebilirliği azalabilir. Tıp Fakültesi’nin son mezunları bizler olabiliriz.” diye ekleme yapıyor şakayla karışık.
“DOKTORLARIN ÇALIŞMA ŞARTLARININ DÜZENLENMESİ GEREK”
Başka bir masaya oturuyoruz. Arkadaşlarımız Tıp Fakültesi 4. sınıfta okuyorlar. Ahmet Onur sözlerine şöyle başlıyor: “Bizim çalışma şartlarımız çok ağır. Atıyorum ben şu an çocuk endokrin stajındayım. Asistan 36 saatlik nöbetten çıkıyor. Çok yoğun yani. E sabah da geliyor, bu yorgunlukla hasta bakmak zorunda. Bu düzende doktorların sinirlerinin normal olması mümkün değil. Yoruluyorlar çünkü. O yorgunlukla hiçbir şeye tahammül edemiyorlar. 36 saat nöbet varsa ertesi gün izin verilmeli. Hastane şartları da iyi değil, sağlık ocağı gibi küçük yerler daha basit hastalıkları çözemeyince buraya gönderiyor. Bu sefer de burada hasta artıyor, sıkıntı oluyor. Mesela doktor hastaya bir şey söylediğinde hasta anlamazsa ikinciyi anlatacak hali olmuyor öyle diyeyim. Bence burada yapılması gereken şey doktorların çalışma şartlarının düzenlenmesi. Daha düzgün şartlarda çalışmamız lazım, bu şekilde bizim de tahammülümüz artabilir.”
“DOĞULU OLMAMIZ BİLE SIKINTI OLABİLİYOR”
Mecliste kabul edilen yasaya dair ise ortak bir muhabbet başlıyor. Bir arkadaş diyor ki “Ahmet mesela senin kimliğinde doğum yeri Elazığ yazıyor değil mi kanka?” Ahmet onayladıktan sonra ise “Benimkinde de Diyarbakır yazıyor.” diyor. Sonra “Bu bile bizi biraz tedirgin ediyor, sadece kimliğimizin Doğulu olması bile sıkıntı olabiliyor ve şartlar böyle olunca kimse ülkede kalmak istemiyor, yurt dışına gitme eğilimi artıyor. Biz ise buna karşı kendi fikirlerimizi söyleyemiyoruz. Maalesef ülkemizde özgürlük yok.” diye noktalıyorlar sözlerini.
HEKİMLİK MESLEĞİNİN İTİBARSIZLAŞTIRILMASI
Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi başka bir arkadaşımızla sohbete başlıyoruz. Sağlıkta şiddeti artık hekimlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasıyla alakalı olduğunu söyleyerek “Doktorlar bence geçmişte olduğu kadar somurtkan ya da geçmişte olduğu kadar güler yüzlü, yani değişen bir şey yok. Performans sistemine de bağlamıyorum eskiden de bir doktor çok fazla hastaya bakmak zorunda kalıyordu. İnsanların genel hoşnutsuzluğu artmış. Asıl sorun son dönemde hekimlik mesleğinin itibarsızlaştırılması ile alakalı bence.” diyor. Hekimlerle ilgili yasaya ise “Yasa şiddetle ilgili içerdiği maddelerden çok sanki güvenlik soruşturması, ihraç gibi olaylar için düzenlenmiş gibi. Şiddet onun bahanesi, şiddeti düzenlemek üzere çıkarılmış bir yasa olduğunu düşünmüyorum. Doktorun çalışmak için para vermesi gibi bir durum ortaya çıktı. Baştan sona saçmalık yani.” diyor. Bu yasadan öğrenciler olarak kaygılandıklarını belirterek “Çok saçma sebeplerden güvenlik soruşturmasını geçemeyebiliyorsunuz. Sonra da en az 450 gün beklemek zorundasınız. Artık Tıp okumak da garanti meslek değil. Biz girerken öyleydi belki ama fakülteyi bitirirken öyle olmayacak.” diye sözlerini noktalıyor.