21 Kasım 2018 12:30

İrem Hazal KELLECİ 
Adana

En çekilmez gün pazartesi, en çekilmez saatler pazartesi sabahlarıdır benim için. Çünkü haftanın en rahat gününün, en çok uyuyabildiğimiz “pazar”ın ertesi, 6 günlük yorucu maratonun başlangıcı...  Saat 7.10 ve alarmın sesiyle yarı uyanmış kahvaltı ediyorum; iyicene ediyorum ki öğle arası olmadan acıkıp kantinden bir şeyler almayayım. Ardından koştur koştur okula gidiyorum. Tören çoktan başlamış müdürümüz yine “O formalar giyilecek!” konuşmasını yapıyor.  Sınıflara dağılıyoruz ve test kitaplarımızı çıkarıp çözüyoruz. Ama beş saat aralıksız da ders çalışılmaz ki canım! Teneffüslerde de arkadaşlarla magazin haberlerinin kritiğini yapıp, kafa dağıtıyoruz. Günlerdir gündemimizde Ahmet Kural ve Sıla var. Herkesin aklında ise “Acaba Sıla ne yaptı?​” sorusu var. Sanki olayın şiddet kısmı çok normalmiş gibi asıl ilgi çekici gelen “Sıla’nın ne haltlar yediği” oluyor. Ardından derse giriş ve test kitaplarına tekrar dönüş. Böyle böyle zaman geçiyor ve saat 12.30, öğle arası. Zil sesine karnım da eşlik ediyor. Bu sene yemekhane fiyatları 2.000 TL olmuş tam 2.000 TL! O yüzden kimse sınıftan çıkmıyor, evden getirdiğimiz yemekleri çıkartıp yiyoruz. Öğle arasındaki gündemimiz bu sefer magazin haberleri değil üniversite hayatı oluyor. “Kriz tam da bizim sınav senemize geldi” diye yakınıyoruz. Daha bu sene ailelerimiz masraflarımıza yetişemezken seneye üniversitelere gittiğimizde ne olacak? Zil çalıyor ve tekrardan derse dönüyoruz.  Saat 15.35, okulun bitiş saati. Okuldan çıkıp kırtasiyeye gideceğim. Arkadaşımla kapıya doğru giderken kitap fiyatlarını sayıyor tek tek. O da dün gitmiş, şok olmayayım diye önceden hazırlıyor beni. Önce kitapçılara geçiyorum kaynak kitapları inceleyip çıkıyorum. Ardından da fotokopiciye gidip beğendiğim yayınları çıkartıyorum. Hesaplarıma göre arada 60 TL fark var. Sonra etüte geçip uykumun açılması için kantinden kahve alıyorum. Ama son iki aydır o kadar çok kahve içiyorum ki artık bir etkisi olmuyor. Üç saat daha ders gördükten sonra çıkıyorum. Hava gerçekten çok güzel; Adana’nın en güzel, en serin havası, çantam da çok hafif bugün. O yüzden biraz yürüyüp yolumu uzatıyorum. Devlet Tiyatrosu’nun önünden geçerken gözüme Genco Erkal ve Tülay Günal’ın müzikli gösterisi “Yaşamaya Dair” çarpıyor. 22 Kasım Perşembe Adana’dalarmış. Gitsem mi gitmesem mi? Bu hafta anneme de söz vermiştim beraber “Müslüm”e gideriz diye. Bir hafta içerisinde ikisine de ayıracak ne bütçem ne de zamanım var . Sanırım tercihim “Yaşamaya Dair” olacak, “Müslüm” nasıl olsa internete düşecek değil mi?

Evrensel'i Takip Et