21 Kasım 2018 13:30

Çelişkili bir ilişki: Koç Holding ve kadına karşı şiddet

Görünürdeki "iyilikler" gerçeği değiştirir mi?

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Janset REYHAN
Kayseri

Ahmet Kural’ın Sıla’ya uyguladığı şiddet, Türkiye’de her kesimden kadının hayatlarının en az bir döneminde erkek şiddetinin kurbanı olduğu gerçeğinin son örneği oldu. Kadın örgütleri, siyasi partiler ve Türkiye’de her kesimden insan olaya karşı tepkilerini yükseltirken, Yapı ve Kredi Bankası ve Ahmet Kural arasındaki reklam anlaşmasının feshedildiği, Koç Holding’e bağlı Yapı ve Kredi Bankası tarafından yapılan bir açıklama ile duyuruldu. 
Koç Holding açıklamada “yıllardır bankacılık sektöründe kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda öncü çalışmalar yaptıklarını” ve “kadın istihdamı konusunda sektörüne uzun yıllardır liderlik eden bir kuruluş olduklarını” dile getirdi. Ayrıca Koç Holding ve Ali Koç’un yönetimindeki Fenerbahçe Spor Kulübü, BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi bünyesinde yürütülen “HeForShe” hareketine destek veriyor. 
KOÇ HOLDİNG’DE KADIN İŞÇİLERİN DURUMU
Birkaç gün önce Fenerbahçe Futbol Takımı harekete destek kapsamında numaraları mor renkte olan formaları tanıttı. Peki kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda büyük bir adanmışlık ile projelere katılan, kadına şiddet konusunda tavrını çok net ortaya koyan Koç Holding, kendi bünyesinde çalışan kadın işçilere karşı nasıl bir tutum sergiliyor dersiniz? 
Koç Holding’e bağlı olan fabrikalarda kadınlar sendikasız ve güvencesiz çalışmaya mahkûm ediliyor. Kadınların yaptıkları işlerin kadın organizması için zararlı olması, kadınların çocuklarına zaman ayıramaması ve sağlık sorunları hiçe sayılıyor. Koç Holding fabrikalarında kadınlardan, bant hızları ve çalışma temposu arttırılarak, gece vardiyalarında çalıştırılarak insanüstü bir performans ile üretim yapmalarını bekliyor. Kadın işçiler fabrikalarda emeklerinin çok altında ücretlere çalışmak zorunda bırakılıyor ve yapılan baskılarla açık bir şekilde şiddete maruz kalıyor. 
SINIF MÜCADELESİNDE KULAK TIKAMAK
Metal Fırtına döneminde Ford Otosan fabrikasında çalışan ve Metal Direnişi’ne en ön saflardan katılan kadınların ana talepleri istedikleri sendikada örgütlenmek, çalışma koşullarının düzeltilmesi ve ücretlerinin emeklerine karşılık gelecek bir seviyeye çıkarılmasıydı. Fakat kadınların talepleri maruz kaldıkları çifte sömürü nedeniyle bundan daha fazlaydı. Kadın işçiler 500’den fazla kadının çalıştığı fabrikada çocuklarını güvenle bırakabilecekleri bir kreş, çocuk yardımı ve kendi sıkıntılarını dinleyip çözüm bulabilecek kadın temsilciler talep ettiler. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve kadın istihdamı konularında “lider” olan Koç Holding bu taleplere sadece kulağını tıkamakla kalmadı. Aynı zamanda zorbalık ve şiddetle kadın işçilerin taleplerini bastırmayı seçti.
Koç Holding’e bağlı fabrikalarda çalışan kadınlar yoksulluğa, güvencesizliğe mahkûm edilirken, çalışma şartları sürekli ağırlaştırılırken kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda yapılan projelerin ve çalışmaların bir dayanağının ya da inandırıcılığının olduğunu düşünmek elbette tutarlı olmaz. Koç Holding kendi sermayesini ve kazanma hırsını etkilemeyecek her türlü kadın hareketini destekleyebilir. Fabrikalarında kadın işçilere uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddet dışındaki bütün şiddet olaylarına en önden karşı çıkabilir ve tepki gösterebilir. 
GÖRÜNÜRDEKİ “İYİLİKLER” GERÇEĞİ DEĞİŞTİRMEZ
Fakat konu kadın işçilerin örgütlü mücadelesi olduğunda, Koç Holding’in ve diğer patronların bu mücadeleyi bastırmak için şiddetin ve zorbalığın en üst perdeden savunucusu olduğu açıktır. Çünkü Koç Holding ve diğer patronlar, ne kadar eşitlikçi veya ilerici olduğundan bağımsız olarak, içinde bulundukları sınıfın çıkarları doğrultusunda, kadınların mücadelesi bir sisteme karşı gelme ve değiştirme boyutuna ulaştığı an onların karşısına dikilmeye ve şiddete başvurmaya mahkûmdur. Gezi direnişi esnasında Koç Holding’in kapılarını eylemcilere açtığı Divan Otel’in çalışanlarının “Gezide devrimci, işçiye diktatör” pankartı akıldan çıkmaması gereken önemli bir vurgudur. Koçlar kadınların, devrimcilerin mücadelelerini destekleyen, hatta sosyalizmin kurulmasını isteyen bir holding değildir. Burjuva sınıfı bu taleplerin ve sosyalizm mücadelesinin tam karşısına konumlanmıştır ve patronların kişisel “iyilikleri” bu gerçeği değiştirmeyecektir.

 

ÖNCEKİ HABER

Türkiye gençlik hareketi tarihinden portreler: 2000'li yıllar

SONRAKİ HABER

Üniversitelerde kazan kaynıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa