Ayakkabı fabrikaları arttıkça saflar netleşiyor
Adana'da sayacıların son greviyle, parça başı çalışma ile fabrikalarda çalışma arasındaki çelişkinin daha da görünür olduğunu gözlemlemek mümkün.

Fotoğraf: Evrensel
Mesut BAYLAV
Adana’da sayacılar 26 Kasım’da parça başı ücretlerine yüzde 40 zam yapılması talebiyle iş bıraktı. İki gün sonra, 28 Kasım’da bazı ayakkabı firmaları patronları yüzde 30’a yakın zam vermek zorunda kaldı. Gelinen yerde zam alan sayacılar işbaşı yaparken, zam alamayanlar ise greve devam edeceğini belirtiyor.
Sayadaki gelişmeleri elbette takip edeceğiz. Ama şimdiden saya grevinin gösterdiği önemli deneyimleri aktarmak gerekiyor. Öncelikle sayacıları greve götüren nedenlere bakmak gerek. Sayacılar bir anlık patlamayla greve çıkmadı. Uzunca bir süredir ekonomik gidişatı ve etkilerini hem birebir hem de çeşitli toplantılarla tartışıyorlardı. Bu tartışmalar gazetemizde de çokça yer aldı. Ekonomideki gidişatın etkilerine ilişkin saya işçileri özetle şunları söylüyordu:
- Artık parça başı alınan ücret kimseyi kurtarmıyor. Kimse geçimini sağlayamıyor. O yüzden böyle bir toplantıya ihtiyaç duyduk. İğneye ipliğe ne zam geldiyse biz de o kadar zam istiyoruz.
- Birkaç senedir fiyatlar hep sabit duruyor. Yapılan zamlar bizim kazandığımıza yansımadı ama aldığımız her şeye yansıdı. 5 liraya aldığımız iplik 11 lira oldu. Kiralar, makine parçaları öyle. Ama bizim ücretlerimiz enflasyon karşısında eridi. Her şeyi bırakmışız açlıkla mücadele ediyoruz.
- İstediğimiz çok değil. Bizim 35 liraya ürettiğimizi mağazada 800 liraya satıyorlar. Parça başına zam yapmayan ayakkabı firmaları kendi kârlarından zarar etmeyi göze almayarak mağazalardaki ayakkabı fiyatlarına zam yapıyorlar.
Söylenenlerden de anlaşılacağı üzere saya atölyelerinde bıçak kemiği çoktan delip geçerken, birçok atölye kapısına kilit vurmak zorunda kaldı. Hükümetin ekonomik politikaları, dolar kurundaki yükseliş ve ayakkabı tekellerinin politikaları sonucu yaşadıkları bu sıkışmışlık nedeniyle sayacılar daha önce de birkaç kez başvurdukları çözüme, greve sarıldılar. Ayakkabı sektöründe en altta kalan sayacılar, aslında krizin faturasının kendilerine yıkılmasına karşı bir tepki olarak greve çıktılar.
Üstelik geçen yıl yaşanan grev sırasında Türkiye işçi sınıfına örnek olacak bir tutum sergileyerek kışkırtılan mülteci düşmanlığına karşı Türkiyeli ve Suriyeli birliğini sağlayan sayacılar, bu grevde de aynı tutumu gösterdiler.
PATRONLAR İŞÇİLER ARASINDAKİ BİRLİĞİ BOZMAK İSTİYOR
Bu grevi, öncekilerden ayıran farklılıklar da var elbette. Büyük ayakkabı markalarına üretim yapan büyük ayakkabı atölyeleri son bir yıl içerisinde orta ölçekli sanayi sitesine taşınarak parça başı üretim yerine, fabrika düzenine, ücretli çalışmaya ağırlık verdi.
Parça başı çalışmaya devam eden sayacılar iş bıraktıktan sonra şehrin daha dışında yer alan ve daha büyük olan atölyelerdeki işçilerle de temas halindeydiler ve onların da greve çıkmasını sağlamaya çalışıyorlardı. Greve çıkmış olan sayacılar büyük atölyelerin olduğu bölgeye giderek oradaki arkadaşlarını da greve katılmaya çağırdılar.
Fakat geçmiş deneyimlerden sadece işçiler değil, ayakkabı patronları da ders çıkarmıştı. İşçiler alana varmadan polisleri çağırmışlardı bile. Bir yanda da patronlar dillerine pelesenk olmuş cümlelerini kurmaya başladılar: “Siz olmazsanız biz olmayız, biz olmazsak siz olmazsınız” diyerek sayacıları ikna etmeye çalışıyorlardı. O sırada polisler de işçilere yaptıklarının yasa dışı olduğunu ve yaptıklarının işçilere “yakışmadığını” anlatarak gözdağı veriyordu.
Bu durumu gören bir işçinin “Devlet yine güçlünün yanında” yakınması haklıydı kuşkusuz. Polis patronla aynı dili kullanıyordu. Fabrikada çalışanlar greve çıkmaları halinde işten atılmakla tehdit ediliyordu. Patron bu durumu işçiler arasındaki birliği bozma fırsatı olarak kullandı. İçeriden yaklaşık 7-8 işçiyi dışarı getirip işçilerin önüne çıkardı ve “İşinizden memnun değil misiniz?”, “Greve çıkmak istiyor musunuz?” gibi sorular yöneltti. Tehdit edildikleri yüzlerinden dahi belli olan işçiler, patronun istediği yanıtları verdi.
FABRİKALAŞMA SAFLARI NETLEŞTİRİYOR
Sayacılar bilinç, örgütlenme düzeyi ve mücadele deneyimi olarak zayıf olsalar da sınıf karakterlerinden gelen bir içgüdüyle hareket ederek, patronlar karşısında kavgaya atılmaktan çekinmiyor. Ancak işçi ve küçük esnafın iç içeliği, parça başı üretim gibi bir dizi üretim tarzı birliğin güçlenmesi önünde engeller de teşkil ediyor. Yaşanan son gelişmelerde parça başı çalışan sayacıların konuşmaları, fabrikalarda çalışan işçileri eleştiren ve “Biz işçi değiliz, esnafız”, “Fabrikalarda çalışarak onlar yanlış yapıyor” noktasına getirse de, aslında işçilerinin sınıf olarak örgütlenebilmelerinin önündeki en büyük engellerden birinin parça başı çalışmak olduğu atlanabiliyor.
Çünkü işçilerin birliği açısından yaşanan sancıda bu ikili çalışma şekli büyük rol oynuyor. Parça başı çalışmada patron işçi ayrımı belirsizleşirken, fabrikalarda ise işçi ve patron ayrımı netleşiyor. Önceki yıllarda yok denecek kadar az olan ücretli işçi sayısının giderek artması ise Şakirpaşa Yeni Sanayi Bölgesi’nde kurulan 7-8 ayakkabı fabrikasını örgütlenmenin merkezine kaydırıyor. Gerçekleşen son grevin ardından da parça başı çalışma ile fabrikalarda çalışma arasındaki çelişkinin daha da görünür olduğunu gözlemlemek mümkün. İşçilerin bir kısmı küçük atölyelerini kapatıp fabrikalara geçmenin hesabını yapıyor. Parça başı üretim yapılan ve sahibinin de işçi gibi çalıştığı atölyelerden, fabrika işçiliğine geçmenin ise tercihten ziyade bir zorunluluğun sonucu olduğunu belirtmek gerekir. Atölyelerdeki çalışma sürelerinin belirsizliği, üretimin daha ilkel bir işleyişe sahip olması bu geçişin zorunluluğunun belirleyici yanını oluşturuyor.
SAYA İŞÇİLERİ ANCAK BİRLİĞİNİ KORUYARAK KAZANABİLİR
Saya işçileri fiili olarak grevlerini sonlandırdı. Şimdi bu süreçte moral bozukluğuna mahal vermeden işçilerin birliğini koruması önemli. Aksine işleyen bir sürecin patronların ekmeğine yağ süreceği apaçık ortada. İşçiler sadece grev dönemlerinde değil her dönem birliklerini koruyabildikleri sürece patronların karşısında güçlü kalabileceklerdir. Önümüzdeki dönem saya işçileri;
- Büyük atölyelerde çalışan ayakkabı işçileri ile görüşmelerini sürdürmeli ve ancak birlikte hareket edilirse kazanılabileceğini anlatmalı,
- Adana’da örgütlü sendikalar, kitle örgütleri ile bağlar kurulmalı ve saya işçilerinin talepleri geniş kesimlere anlatılmalı, dayanışma sağlanmalı,
- Türkiye’nin dört bir yanındaki saya işçileri geçmişte olduğu gibi bugün de fitili ateşleyen Adanalı işçilerin ardından talepleri etrafında birleşmeli ve mücadeleye girişmeli...
Sayacıların mücadelesi ancak bu koşullar gerçekleştiği sürece patronları geri adım attırabilir ve patronların oyununu bozabilir.
Evrensel'i Takip Et