Bohemian Rhapsody

‘Biliyorsunuz, ben engellerimi hep kendime özgü şekilde aşarım’*

06 Aralık 2018 05:39
Paylaş

Oya YAĞCI

Bohemian Rhapsody, Freddie Mercury ve Queen’in ayrıksı-aykırı ve meydan okuyan yaratım sürecine tanıklık etmek açısından doyurucu bir film olmuş. Filmi biyografiden ziyade bir saygı duruşu olarak izlemeli. Büyük bölümünün şarkılara ayrılmış olması konser tadı verse de film söyleyeceğini söylüyor. Yani aslında fazla bir şey söyleme iddiası olmadığından ve risk almadan gişenin ödülünü alıyor.

Queen ve Mercury hakkında belki de en güvenli yolunu seçen Bryan Singer ve Senarist Anthony Mc Carten, ekonomik seçimleriyle etkisi yüksek bir film yapmışlar. Zira Mercury’nin bugün hâlâ risk haritasına dahil hikayesi, biyografi sınırlarında bu denli gişe dönüşü yapamayabilir ve tepkiyle karşılanabilirdi. Film, Freddie’nin hikayesinde dönüm noktası olan ırksal köken - cinsel yönelim ve AİDS konusunda, (Asıl derdi bu olmadığı için) mesafemizi korumamızı istiyor.

HOLLYWOOD’UN SINIRI

Müzik ve film endüstrisinin kesiştiği bir alanda hikayenin aslı, yaşayanın çelişkisinde saklıdır. Bir Hollywood yapımının her zaman “estetik telafi” ile iş gördüğünün ve fazlasını beklemenin gerçeklikten kopmak olacağının bilinciyle bir gişe filmi olarak izlenmeli belki de… Biyografiler ve tarihsel filmler, nostaljinin boş biçim kuralına uyar ama bunu etkileyici bir dille yapmak becerisi de sisteme içkindir. Ve aslında Hollywood’un sınırı da burada başlar: sıranın dışında tutulana, çirkin ötekiye ya yabancılaşma efekti olarak ya da artık “political correctness”ın (politik doğruculuk) dayattığı zorunluluktan kaynaklı bir tür sterilizasyon-hijyene tabi tutarak renksizleştirme-yumuşatıcı katma yoluyla sistem içine çekerek meşruiyet hediye etme refleksi… Dolayısıyla film üzerine kurduğumuz her cümlenin de bu gücü tanıyarak her iki düzeyde de** endüstrinin etki alanı içinden kurulduğunu akılda tutalım.

Biyografiler için gerçeklik kaygısına düşmenin yeri değildir ne de olsa Hollywood. Gişe satışı için büyülü, sert, etkili hikayeler yaratılır. Senarist ve yönetmen ne anlattığından çok neyin etkili olduğunu ve bu etkiyi nasıl yaratacağının bilincindedir. Ancak Bohemian Rhapsody Mercury’nin yoruma gelmeyen yanına şapka çıkarmış ve selama durmuş denilebilir.

Ama belki de ölmeden önce kendine ikinci kez ad koyan Fredie Mercury’nin “Great Pretender” olarak Hollywood’u dahi çaresiz bırakan oyunculuğundan bakmak gerek filme. Gerçekten hikayenin aslına sadık kalmasından ziyade Mercury’nin izin verdiği sınırlar içinde kaldığı söylenebilir. Mercury neomuhafazakarlığın zafer bayrağını salladığı bir dünyada erken bir “çatlak”tı ne de olsa…

SOĞUKKANLILIKLA YANSITIYOR

Filmin adı her ne kadar Bohemian Rhapsody olsa da Queen ve Freddie Mercury’nin seslendikleri o büyük bohemian kitlenin ya da arka sırada oturanların konser alanlarını doldurmak dışında izine pek rastlanmıyor. Film pek çok konuda gösterdiği ekonomik yaklaşımı bu açıdan da göstermiş: Freddie’nin kendisi tüm bu “freak” kitlenin ikonu bir anlamda. Muhafazakar İngiltere’nin

neomuhafazakarlık kazanını kaynatmaya yeni ve taze bir solukla girdiği 1980’lerde Freddie’nin ucube-sırıtkan-küplere bindiren-uçuk jest ve kostümlerinin altında o koca “ucubeler” kitlesi vardır. İngiltere’de yaşayan geniş bir kitlenin sahip olduğu karmaşık aidiyet setine sahip, seslendiği nüfus kadar çelişkili ve sallantılı bir varoluş... Zanzibar’lı Farrokh Bulsara’nın “Paki”likle sıfata indirgenmiş farklılığı, diş yapısının ayrıksılığı, cinsel yönelimi ve aykırı zekası ile “freak” kelimesinin tüm anlamlarını varlığında taşıyan ve dışlandığı toplumu (Kraliçe’nin İngilteresini) kendini işaretlediği yerlerden damgalayan bir ikon. Bu açıdan bakıldığında film, Freddie Mercury’i salt kimlik açısından değil aynı zamanda karakterini şekillendiren çelişkiler açısından da mesafeli bir soğukkanlılıkla yansıtmayı başarıyor.

Filmin afişi dahi bu anlamda başarılı bir dramaturjiye dayanıyor. Sonsuza kadar yaşayacak bir korkusuz(luk)tan söz ederek (Fearless Lives Forever) ve Mercury’nin yarım suretini maskeleyen aynalı gözlüğünden yansıyan Queen’in ikonik amblemi ve sahne spotunun parlaklığında, siyah ve beyazın net çizgilerle bölünmüş yansıması… Fredie’nin korkusuzluğu ile bütünlenen görsel tasarım, spotu ve bakışımızı geri yansıtan ve Fredie’nin gözlerine ulaşamadığımız yansıtıcı işlevi ile dramaturjik bir bütünlük kuruyor. Afiş tüm hikayeyi anlatmayacağını, anlatamayacağını, derinlerde olana Freddie’nin izin vermediğini kabul ederek, belki de Freddie’nin tuttuğu ayna önünde bir saygı jesti yapıyor.

SINIR İHLALCİSİ VE EDEPSİZ

“Queen kimdir?” sorusuna filmin başında grubun verdiği yanıt anlamlı bir başlangıç oluşturuyor. Arka sıralarda oturanlara, ırk, dil, din, cinsiyet ayrımının büyük işaretlemesine maruz kalan, sosyo-ekonomik açıdan sınıfsal ama kültürel açıdan salt statüsüzlükle tanımlanan isimsiz, kaotik, sallantılı ve bir ritm tutturamayanların sesi… Belki de bu nedenle popülizmi dert etmeyen, müzikal açıdan da rock-senfoni-rapsodi-pop Allah ne verdiyse kullanan, formu araçsallaştıran ve tedirgin edici varlığını bu form çoğulluğu içinde sürekli kılan ve son tahlilde kendisini işaretleyen bir kültürel toplumsal yapıya yeteneği ile diz çöktüren bir beladır Queen. Sınır ihlalcisi ve edepsizdir. “Killer Queen”in çifte göndermesi Mercury ve İngiltere’dir.

Film Freddie Mercury’nin kişilik yapısında belirgin ve bütün şarkı sözlerini belirleyen çelişkisini hatırlatmakta başarılı. Bir yandan basın ve medyanın mahremiyetine saldırısına karşı sessiz ve içe kapanan tutumu, utangaçlığı, sürekli ve yüksek alaycılığının ardına gizlediği tedirginliği, diğer yanda Queen’in müzik endüstrisine müdahalesinin ayrıksılığını oluşturan ve tarihe ön görülemezliği, dışa vurumculuğu, normları parmağında sallayan radikal teşhirciliği ile aslında işini yeteneğini ile sahnede görmekle kalmayan, sahneden taşan, sarkan şovcu karakteristiği. Zekasını ilgiye, yeteneğini paraya çevirmek konusunda tereddüt etmeyen, şarkılarını tüketilmek için yaptığını duyuran, duygularını yaratıcılığının motoru yapan ve nihayetinde nerede ve kimlerle dans ettiğini bilen Mercury, hakkı olanı almak için sahtekarlık yaptığını söylerken bile büyüktür. O büyük uzlaşıya parmak atan, dil çıkaran ve yüzünden eksik etmediği “sırıtma”yı kendine kalkan yapandır.

Bohemian Rhapsody’de Queen, öngörülemezliğin ya da sektöre gösterilen orta parmağın simgesidir bir anlamda ve film için doğru ad seçimidir: Queen en çok bu uzlaşı dışı şarkıyla kalır bellekte. Popülerliğe burun kıvıranlar kadar popülizmin kaymağını yiyenlere de gösterilir orta parmak: sınırda tutulan ucubenin oyun kurucusundan aldığı intikamdır; “yüzünde bir sırıtma” taşır her zaman.

Kraliçe’nin ülkesinde kraliçeliğini ilan etmek ve tuvalete bile gittiği şüpheli, soğukluğu ile ruh boğan kraliyetin statüsünü (İngiltere kraliçedir) edepsizliğe havale eden ve bunu göstere göstere yapan Freddie, ne düşünürsek düşünelim sağlam bir orta parmak çekmiştir tarihe.

DÜNYAYI TERS YÜZ ETMEYE YEMİNLİ

Gösterinin ve sahnenin tüm olanaklarını izin verilenin ötesine taşımak için kullanan ve asimile edilemeyen bir sahne yaratığıdır Mercury... Queen’in birbirini pışpışlamayan yeteneklerinin her biri, bir söz, bir edim, bir fail olarak müzik tarihine geçmiştir. Film bu konuya kalın bir çizgi ile vurgu yapıyor. Dünyayı değiştirmekten ziyade ters yüz etmeye yeminli oldukları için, şarkı sözlerinden müziğe, solo- vokal her imkanı sonuna dek tüketen bir fırtına…

Sınırları genişleten ve her zaman sürprizleriyle, öngörülemezliğiyle, kategorilere sığmazlığı ve müzikal çoğulluğuyla müzik endüstrisine de ters köşe yapmış bir isim. Biz, Queen ve Mercury’i perspektife uymayan, normu rezil eden görkemli antikahramanlığı kadar, endüstriyi şaşkına çeviren meydan okuyucu yaratma cesaretinden sevdik. Film bu dengeyi gözetmek zorunda kalmış en azından.

Film boyunca kendi hikayemin Queen’le kesişen duraklarını anımsadım. Şarkıların her birinde saklı olan bireysel anılar, dönem dönem beğenmediğimiz şarkılar yüzünden fare misali dağa küsmelerimiz, ama her koşulda çılgın ve öngörülemez enerjisi ile sevdiğimiz Queen kardeşliği filmde sık sık gözlerimin dolmasına sebep oldu.

Son söz yerine, Queen’in en iyileri içinde liste başı diyebileceğim “Innuendo” yu dinleyin filmden sonra. Queen özeti gibidir.

NOT

* Freddie Mercury The Great Pretender Belgeseli
** Queen ve Freddie Mercury, müzik endüstrisi içinde var olur ve onlara dair hikaye de film endüstrisi içinden anlatılır.

Film hakkında şöyle de bir yazı var:
https://www.theguardian.com/film/2018/nov/09/the-freddie-mercury-biopic-isnt-homophobic-its-inspiring-bohemian-rhapsody-queen

ÖNCEKİ HABER

BUDO olumsuz hava koşulları nedeniyle bazı seferi iptal etti

SONRAKİ HABER

ABD uçakları Japonya açıklarında çarpıştı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa