AYM, 10 Ekim soruşturmasına getirilen kısıtlılık kararını haklı buldu!
Anayasa Mahkemesi, 10 Ekim Ankara Katliamı soruşturmasına getirilen kısıtlılık kararının yaşam hakkını ihlal etmediğine karar verdi.
Fotoğraf: Tamer Arda Erşin
Burcu YILDIRIM
Ankara
Anayasa Mahkemesi, 10 Ekim Ankara Katliamı'ndan sonra yürütülen soruşturmaya getirilen kısıtlama kararına karşı yapılan başvuruya ilişkin hükmünü açıkladı. Mahkeme, katliamda yaralanan Uğur Gümüşkaya'nın katliamdan bir ay sonra, yaşamını yitiren Emek Partisi GYK Üyesi Korkmaz Tedik'in ailesinin ve yaralı İbrahim Akgün'ün ise iki ay sonra yaptığı "soruşturma evrakını inceleme ve örnek alma yetkisinin hakimlik kararıyla kısıtlanması" konusundaki başvuruları birlikte incelendi. Başvurucuların katliam soruşturmasında kısıtlılık kararının olduğu süreçte yaptığı başvuruya yanıt, 3 yıl sonra geldi.
'ANAYASANIN 17,36 VE 40'INCI MADDELERİYLE GÜVENCE ALTINA ALINAN YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLDİ'
Tedik’in ailesinin avukatları aracılığıyla yapılan başvuruda verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına karşı AYM de, AİHM kararlarını örnek gösterdi. Yaşam haklarının ihlal edildiğine dikkat çeken başvurucuların ifadeleri şöyle:
" 'Yaşam hakkının’ etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul ve boyutu etkili başvuru hakkına ilişkin kısıtlama kararı kapsamında olmayan belgelere dahi erişemediklerini, kısıtlama kararıyla sadece soruşturmanın genişletilmesinin engellenmediği, aynı zamanda dosya içeriğinin kamuoyundan gizlendiği, bu nedenle soruşturmaya etkili katılamadıklarını, kısıtlama kararının gerekçesiz olduğu ve olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlileri hakkına soruşturma yürütüldüğüne dair bir açıklama yapılmadığını belirtip, Anayasa’nın 17, 36 ve 40’ıncı maddelerinde güvence altına alınan yaşam, adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ihlal edilmiştir.”
'SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ TALEBİYLE YAPILAN BAŞVURULAR SONUÇSUZ KALDI'
Tedik’in ailesi tarafında yapılan başvuruda kamu görevlilerinin olay günü tedbir almadığı, olay yerine gelen polislerin sağlık görevlilerinin yaralıları tedavi etmesine izin verilmediğine de yer verildi. Yine soruşturmanın genişletilmesi talebiyle yaptıkları başvuruların da sonuçsuz kaldığının belirtildiği başvuruda, soruşturmanın patlamayı önlemek ile görevli güvenlik ve istihbarat görevlilerince yürütülmesi nedeniyle soruşturmanın bağımsızlığı ve etkinliğinden şüphe duyulduğu ifade edildi.
BAKANLIK: SOMUT BİLGİ VE BELGE YOK
Kararda bakanlığın görüşüne de yer verilirken, başvuruya dair bakanlık şu savunmayı yaptı:
“Başvurucuların kısıtlama kararı nedeniyle hangi haklarına erişemediklerine dair somut bilgi ve belge sunmadıkları, olayın üzerinden geçen kısa bir süre sonra bireysel başvuruda bulunulduğunu, başvuruya kadar geçen süre ve yargılamanın seyri dikkate alındığında soruşturmanın etkisiz kabul edilmesine neden olacak belirtilerin bulunmadığı ve bu nedenle başvuru yollarının tüketilmemiş olduğu değerlendirmesi gerekir.”
AYM'YE GÖRE BAŞVURU DAYANAKTAN YOKSUN
Soruşturmanın ardından iddianamenin kabulü ve davada hükmün verilmesine kadar ilerleyen süreçte kısıtlılık kararının da ortadan kalktığını kaydeden AYM, bunu kararına gerekçe olarak göstererek, “Soruşturma evrakına erişim imkanının doğması halinde kısıtlama kararı, ölenin yakınlarının soruşturmaya etkili katılımı yönünden her hangi bir sorun teşkil etmeyebilir” dedi.
Açıklanan gerekçelerle başvurunun “Açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilemesi gerekir” diyen Anayasa Mahkemesi, sorumluluğu bulunan faillerin de Ceza Mahkemesi'nde yargılandığını dayanak gösterdi.
AYM kararında “Dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmiş ise de olayda sorumluluğu bulunan bazı failler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianame Ceza mahkemesince kabul edilmiş olup yargılama Ceza Mahkemesinde açık olarak yürütülmektedir. Başvurucular, Ceza Mahkemesince yürütülen yargılamaya rağmen kısıtlama kararı gerekçe gösterilerek halen soruşturma evrakına erişemedikleri yönünde Anayasa Mahkemesi'ne herhangi bir bilgi de vermemişlerdir. Bu sebeple şüpheliler hakkında düzenlenen iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte soruşturma evrakına erişme olanağı bulan başvurucuların verilen kısıtlama kararı nedeniyle meşru menfaatlerini korumak amacıyla soruşturma sürecine etkin katılım imkanı bulmadıklarına ilişkin iddialarına açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır” denildi.
'KISITLAMA KARARI İLE HALA ORTADA OLMAYAN 'X' VE 'Y'LER VAR'
AYM'nin kararını değerlendiren 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukatı İlke Işık, Anayasa Mahkemesine yaptıkları başvurunun katliamın hemen ardından yaşanan kısıtlama kararına ilişkin olduğunu söyledi. Kısıtlama kararına karşın o dönem AYM'ye gitmekten başka çarelerinin kalmadığını ifade eden Işık, “Soruşturma 8 ay sürdü ve dava açıldı. Dolayısıyla kısıtlama kararına ilişkin başvurumuzda zaten dava sürecinden değil kısıtlılık kararının verildiği 8 aydan bahsediyoruz” dedi.
Bu kararın adil yargılamanın önüne geçtiğini söyleyen Işık, “Davanın esasına dair bir karar yok. Biz bulunmayan ve yok edilen kayıtları, eksiklikleri yargılamada gördük. Kısıtlama kararı ile gerekli soruşturmalar yapılamadı ve geldiğimiz noktada yapılmayan soruşturmalar nedeniyle hala ortada olmayan 'x' ve 'y'ler var” diye konuştu.
Işık, kısıtlama kararı ile savcının yapmadığı işleri göremediklerini belirterek, “Anayasa Mahkemesinin verdiği karar kabul edilemez. Kesinlikle gerçeği tahrif eden bir karar. Karar bize tebliğ edilmedi. Elimize ulaşınca AİHM'ne başvuracağız” dedi.
KISITLAMA KARARI SÜRERKEN EMNİYETİ BOMBALADILAR
Öte yandan 10 Ekim Katliamı planlayıcılarından IŞİD üyesi Yunus Durmaz ve Mehmet Kadir Cabael, soruşturmada gizlilik kararının sürdüğü 1 Mayıs 2016 tarihinde, Gaziantep’te emniyet müdürlüğünü bomba yüklü araç ile hedef alan ve 3 polisin hayatını kaybettiği, 23 kişi yaralandığı bir eylem örgütlemişlerdi. İkisinin polis baskında kendilerini patlatarak öldükleri belirtiliyor.