10 Aralık 2018 02:44

Kaşıkçı cinayeti ve Suud dış politikasına etkileri

Arap Coğrafyasında gündem, Kaşıkçı cinayeti ve Suud dış politikasına etkileri, Katar'ın Opec'ten çekilmesi ve İsrail'in Filistin ablukası oldu.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ali KARATAŞ

Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinin üzerinden aylar geçmesine rağmen, cinayet gündemdeki sıcaklığını korumaya devam ediyor. Hemen her olayda olduğu gibi ABD, bölgedeki en önemli müttefiki Suudi Arabistan’ın özellikle dış politikasını yeniden kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etmek için “Kaşıkçı dosyası”nı kullanıyor.

Gelişmeleri gazetemize değerlendiren Ruze Cendeli, Kaşıkçı dosyasının Suud dış politikasına yansımasını bütün yönleriyle ele aldı. Cendeli, Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan’ın dış politikada bedelini ödemeden kapanmasına izin verilmeyeceğini yazdı. Cendeli, geçtiğimiz günlerde İsveç’in başkenti Stockholm’de Birleşmiş Milletler’in himayesinde başlayan Yemen görüşmelerinin de Kaşıkçı cinayeti sonrası ortaya çıkan bir gelişme olduğuna dikkat çekti.  

SUUD’DAN KATAR’A DAVET

Benzer bir şekilde Suudi Arabistan’ın Katar politikasında da bu günlerde bir değişim yaşanıyor. Kral Selman bin Abdülaziz’in, Katar Emiri’ni 39. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) zirvesine katılmaya davet etmek zorunda kalması, bu politika değişikliğinin bir ürünü. Cendeli, “ABD, bu çatışmada İran karşısında Arap cephesinin zayıfladığını gördü” dedi. Katar politikasındaki değişikliği bu sebebe bağladı.

Rai al Youm gazetesi başyazısında da davetin Katar’ın OPEC’ten çekilmesinden bir gün sonra gelmesine dikkat çekildi. Makalede bu davetin basında yarattığı yankılara da yer verildi.

ABD’DE SELMAN KARŞITI KARAR

Prens Muhammed bin Selman’a ve doğal olarak onun politikalarına yönelik ABD baskısının arttığına dair bir yorum da Arap dünyasının tanınmış yazarı Abdulbari Atwan’dan geldi. Atwan, haftalık yayınladığı Youtube konuşmasında ABD’de hem Cumhuriyetçilerden, hem de Demokratlardan oluşan bir komitenin, Kaşıkçı cinayetin sorumluluğunu Prens bin Selman’a yükleme ve Yemen’deki savaşı durdurmaya yönelik bir kararın alınması için hazırlık içinde olduğunu yazdı. Atwan’ın diğer dikkat çektiği nokta ise Dışişlerinden Sorumlu Komitenin Başkanı Bob Corker’in el Suud ailesine gönderdiği mesaj oldu. Corker’in mesajında Muhammed bin Selman’ın Suud-ABD ilişkilerini bozan tehlikeli bir adam olduğunu yazdı. Atwan, bu mesajın hanedana “Veliahtınızı değiştirin” mesajı olduğu değerlendirmesinde bulundu.


KATAR’IN OPEC’TEN ÇEKİLMESİ VE SUUD DAVETİ

Rai al Youm
Başyazı

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad el Sani, Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz’den pazar günü Riyad’da gerçekleşecek olan Körfezi İşbirliği Konseyi (KİK) zirvesine katılması için “yazılı” bir mesaj aldı. İki ülke arasındaki gergin ilişkiler ve Körfez krizi ya da Katar krizi olarak adlandırılan Konsey’in yaşadığı bölünme ile ilgili geleneksel ve sosyal medyada birçok tepki ve yorum yer aldı.

Suudi Arabistan’ın bu en yüksek düzeyde davetinin Katar devletinin, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nden (OPEC) çekilmesinden bir gün sonra gelmesi tartışma yarattı. Davet, medya kuruluşlarında da büyük yer buldu. Katar, “Suudi Arabistan’ın kararları üzerindeki hakimiyetini ve Katar’ın rolünü yok saymasını protesto etmek için” OPEC’ten çekilmişti. Aynı nedenden dolayı Katar’ın KİK’ten çekilebileceği spekülasyonları ortaya çıktı. Bu spekülasyonların çıkmasına neden olan başka sebeplerden en bariz olanı dört devletin; Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn’in Katar’a karşı aldığı abluka kararı.

Hem resmi hem gayri resmi Suudi medyası, KİK Genel Sekreteri Abdullatif ez-Zeyyani’nin Katar emirine ilettiği bu davetin önemini çok azaltan yönde bir yayın yaptı. Umman Sultanlığı’nın hâlâ bilinmeyen nedenlerle zirvenin kendi başkenti Muskat’ta toplanmasından feragat etmesi sonrasında Riyad’a alınan KİK zirvesine yapılan daveti “rutin” bir davet olarak kabul etti. 

Öte yandan Katar medyası bu davetin biçimi ve diğer yönleriyle çok daha ilgiliydi ve medyada bir kutlama havası hakimdi. 18 ay önce ortaya çıkan Körfez krizi sonrası Suudi ve Katar liderler arasındaki bu düzeyde iletişim, yeni bir gelişmeye yol açabilecek atılımın başlangıcı olarak değerlendirildi.

Birçok analist, Körfez krizinin çok uzun sürdüğünün üzerinde duruyor. Burada önemli olan soru, Katar Emir’in bu daveti yerine getirip getirmeyeceği ve Riyad’a gidip gitmeyeceği sorusu. Katar sadece bir vekili veya dışişleri bakanını mı gönderecek? Bu konuda birbirinden farklı iki fikir var:

Birincisine göre Prens Tamim’in zirveye katılmaması muhtemeldir, çünkü davet gerçekten rutindir ve abartılmamalıdır. İki ülke arasındaki ilişkiler şu anda gerginliğin zirvesindedir. Ayrıca, Prens Tamim onu taşıyan KİK Sekreteri Zeyyani’yi kabul etmedi. 

İkincisi ise, Prens Tamim’in zirveye katılım şansının muhtemel olduğunu vurguluyor. Çünkü Katar, Arap ya da Körfez zirvelerinin boykot politikasına inanmıyor. Katar, davetleri kabul etme atmosferi her zaman mükemmel olmasa bile katılmayı tercih etti.


BİN SELMAN, KAŞIKÇI’NIN BEDELİNİ NEREDE ÖDEYECEK?

Ruze CENDELİ

Kaşıkçı’nın öldürülmesi dosyası, Suudi Arabistan dış politikasında bedel ödemeden kapatılmayacak. Suudi Arabistan, Yemen’de ve Katar politikaları için büyük miktarda silah satın alarak büyük paralar ödedi. Öfkenin nedeni, bütün ödediklerinin sonucunun koca bir sıfır olması. Görünen o ki eski sahneye yani bin Selman’dan önceki sahneye dönülecek.

YEMEN’DE BARIŞ GÖRÜŞMELERİ

Yemen’de dört yıldan beri devam eden ve bin Selman’ın katılmak için zorladığı savaş, Batı ve ABD için utanç verici hale geldi. Batı ülkelerinde muhalefet, savaşın yüksek insani maliyetini, “ekonomik bir çıkmazda olan ve daha fazla Körfez yatırımına ihtiyaç duyan” hükümetlere karşı kullandı. Kaşıkçı’nın davası, Suudi Arabistan’ı Yemen’deki Husilerle müzakereleri yeniden canlandırmaya zorladı. Görüşmeler bu ayın altısında, İsveç’in başkenti Stockholm’de Birleşmiş Milletler’in himayesinde başladı. Görüşmelerde güven tesis etmeye ve geçiş hükümeti oluşturarak anlaşmaya odaklandı.

KATAR RİYAD’A DAVET EDİLDİ

Öte yandan Suudi-Katar çatışması Amerika’yı tatmin etmedi. ABD, bu çatışmada İran karşısında Arap cephesinin zayıfladığını gördü. Bu durum ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarını bir çok açıdan bozmaktadır. Ancak Suudi tazminatı, yani yaptığı silah anlaşmaları ABD’yi bir süreliğine frenledi. Kaşıkçı davası; Kral Selman bin Abdülaziz’i, Katar Emiri Prens Tamim’i 39. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesine davet etmek zorunda bıraktı. Fakat OPEC’ten çekilen Katar, KİK’ten çekilme sinyalleri de vermektedir. Katar, Amerikalı müttefiklerine Suudi Arabistan’dan daha kazançlı çıkmak için baskı yapmaktadır.

SURİYE DOSYASINDA ERTELEME

Suriye’de yeni barış projeleri, Yemen ve Katar’la ilgili gelişmeler olgunlaşana ve Kaşıkçı davasının etkileri ortadan kalkana kadar ertelenmiş gibi görünüyor. Ancak Suudi Arabistan’ın müttefiki Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Şam’a doğru normalleşme yönünde adımlar attı. Amerika’nın Fırat’ın doğusuna Suudi kuvvetleri göndermesine yönelik planı da var. Bu planın başarıya ulaşması ise mümkün gözükmüyor.

İSRAİL’İN DAHA ÖNCE GÖRÜLMEMİŞ ETKİNLİĞİ

Suudi Arabistan, Ortadoğu’da ABD’nin önderlik ettiği İsrail’i de içeren ve neredeyse ilan edilen koalisyonun bir parçası. Suudi Arabistan, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Umman’a gitmesini ve Sultan Kabus bin Sait ile buluşmasını kolaylaştırdı. Aynı zamanda, Çad Cumhurbaşkanı İdris Deby’nin ve Netenyahu’nun Tel Aviv’de yaptığı son toplantının gerçekleşmesinde de bir payı var.

Bin Selman, veliaht prenslik görevini üstlendiğinden bu yana tüm dış projelerinde başarısız oldu. Bu durum kaçınılmaz olarak iç durumuna da yansıtacaktır. Pozisyonunu zayıflatacak ve güvenlik önlemlerini sıkılaştıracaktır. Kaşıkçı olayından sonra bin Selman’ın reformlarının hepsinin dışsal olduğu belirtiliyor. Batılıların talepleri, siyasi muhalefet bakımından daha da kötüleşen ülke içindeki durumu ele almadı. Öyle görünüyor ki Suudi Arabistan’daki insan hakları dosyası, bin Selman’ın Batılı ve Amerikalı müttefiklerinin en son endişeleri.


ABD’NİN SELMAN’I SIKIŞTIRMA HAMLESİ

Abdulbari ATWAN 
You Tube*

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın katıldığı G20 zirvesinde önemli gelişmelere tanık olduk. Sadece Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından aleni bir şekilde kabul edildi. Buna karşılık Trump ve Erdoğan tarafından öfke ile karşılandı.

Fotoğraflar yalan söylemez diyorduk ve fotoğrafları gözümüzle gördük. Suudi basını bin Selman’ın zirvede yıldız gibi parladığı görüşünde. Buna karşılık diğer kamp, yalıtılmış olduğu ve arka sıralarda yer aldığını yazdı. Ama bana göre esas önemli görüşme bu değil. G20 zirvesi gerçekleşti ve geçti. 

Cidden yeni bir gelişme var. Amerika senatosundan bir grup kongreye, “Kaşıkçı cinayetinin bütün sorumluluğunu bin Selman’a vermek için karar hazırlığında. Kararda aynı zamanda Yemen’deki savaşın bir an önce bitmesi için talepte bulunuluyor. Bu karar, kapalı kapılar ardında gerçekleşen bir buluşmadan sonra geldi. Buluşmaya hem Cumhuriyetçilerden hem de Demokratlardan katılanlar oldu. Toplantıya Cumhuriyetçilerden Senatör Lindsey Graham, Senato Üyesi Marco Rubio ve Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Corker katıldı.

Amerikan yönetimi, G20 zirvesinden önce “elimizde delil yok” diyordu ve Muhammed bin Selman’ı savunuyordu. Trump, Kaşıkçı’nın Amerikan vatandaşı olmadığını ve cinayetin Amerika’da işlenmediğini söylüyordu. “Önümüzde 110 milyar dolarlık bir silah anlaşması var. Bunun Rusya veya Çin’e gitmesine izin veremeyiz” diyordu. Hatta Muhammed bin Selman’la G20 zirvesinde buluşacağını ifade etmişti. Bugün fotoğraf değişmiş durumda; cinayetin bütün sorumlularından hesap sorulacağı söyleniyor. 

Bu gelişmenin Suudi Arabistan’a yansıması ne olacak? Suudi Arabistan’da deprem gerçekleşecek. Fiili olarak ülkeye hakim Muhammed bin Selman, ciddi bir endişe içinde olacak. Bunu nerden biliyoruz? Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Corker hanedana bir mesaj gönderdi. Mesajında Muhammed bin Selman’ın, Suud-ABD ilişkilerini bozan, tehlikeli bir adam olduğunu söyledi. Aslında mesaj son derece açık; “Eğer ilişkilerin iyi devam etmesini istiyorsanız başka bir veliaht bulun” diyor.

Yine Yemen savaşının bir an önce bitirilmesini talep etmek, cidden önemli bir mesele. Büyük bir insanlık dramı yaşanıyor ve 20 milyondan fazla Yemenlinin dramının sorumluluğunu Suudi Arabistan üstleniyor. 

Suudi cevabı gerçekten çok önemliydi. Cevap Suudi Petrol Bakanı, Doktor Halid el Falih’ten OPEC toplantıları esnasında geldi. Trump’ın OPEC’e, Suudi Arabistan’ın üretimi azaltmaması için baskı yaptığını biliyoruz. El Falih, “Washington bize ne yapacağımızı ve üretimimizi azaltmamayı dayatamaz” dedi. Bu sözler Suudi Arabistan’ın Ruslara meyletmesinin bir göstergesi.

Petrol fiyatları yüzde 30 civarında azaldı. Bunun bedelini OPEC üyesi ülkelerin halkları ödüyor. Ben Suudi Arabistan’ın bu pozisyonunu sürdürmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu Kaşıkçı olayının takip edilmemesini gerektirmez.


İSRAİL’İN BAŞARISIZLIĞI

The Daily Star 
Başyazı

İsrail’in yıllardır Filistinlileri çökertmek adına her türlü yolu kullandığı bir sır değil. Yahudi devleti, Filistinlilere diz çöktürmek ve haklarından vazgeçmeye zorlamak, Filistinlilerin BM garantili, gelecekte kurulacak olan devletlerinin bütün kontrolünü ele geçirmek için çabaladı. Yine de, onlarca yıldır bu girişimler başarısız oldu.

ABD SIRADAN BİR MÜTTEFİK DEĞİL

İsrail her zaman ABD’nin desteğini kazanabildi. Fakat Trump yönetiminin gelişiyle birlikte, ABD’nin sıradan bir müttefik olmadığı anlaşıldı.
Donald Trump’ın başkanlığındaki ABD’nin İsrail’e verdiği destek, Filistinlileri politik ve ekonomik açıdan köşeye sıkıştırmayı amaçlayan saldırgan, uluslararası düzeyde kınanmış hareketlerle yeni seviyelere ulaştı. Öyle ki, işgal altındaki Kudüs’ün, İsrail’in başkenti olarak ilan edilmesi ve Filistinliler için yapılan BM desteklerinin kesilmesi bunun önemli birer örnekleridir.

ABD’DEN YEŞİL IŞIK

Aynı zamanda, Yahudi devleti, istediğini yapma konusunda ABD’nin yeşil ışık yaktığının farkına vardı. Bunun sonucunda; Gazze kuşatmasının sıkılaştırılması, bölgeye ilaç girişinin veya bölgeden hastaların tedavi amaçlı çıkışının engellenmesi, Batı Şeria’da işgal edilen bölgelerdeki yerleşim alanlarının genişlemesi ve Filistinlilerin haklarının acımasızca ihlal edilmesi gibi İsrail’in gerçekleştirdiği pek çok askeri operasyona şahitlik ettik. 

NIKKI HALEY İÇİN UTANÇ VERİCİ BİR DARBE

Sadece bu hafta dünya, İsrail’in değil ABD’nin Hamas’ın kınanmasına yönelik bir kararı BM’ye getirmesi ile ABD ve İsrail politikalarının birbirine ne denli benzediğini görmüş oldu. Oylamanın başarıya ulaşamaması, atanmasından bu yana İsrail yanlısı kampanya yürüten ABD elçisi Nikki Haley için utanç verici bir darbe oldu.

FİLİSTİN HALKI İÇİN DİRENMEK BİR YAŞAM TARZI

Şimdiye kadar İsrail’in saldırganlığına karşı direnmek, çoğu kez kararlılıkları için en yüksek bedeli ödeyen Filistinliler için bir yaşam tarzı haline geldi.

Fakat onların sonuna kadar direnme azmi her zaman galip gelmiştir. Öyle ki, her bir kuşağı bir öncekinden daha dirayetli olan Filistin halkı, Filistin’in işgalini hiçbir zaman kabul etmedi. 

İsrail ve ABD, Filistinlilere boyun eğdirilemeyeceğini ne zaman anlayacaklar?

(Çeviren: İdil Çağla Ertaş)

 

ÖNCEKİ HABER

KESK’ten krize karşı miting: Güvenceli gelecek için mücadeleye

SONRAKİ HABER

10 Aralık İnsan Hakları Günü: İnsan hakları ayaklar altında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa