13 Aralık 2018 11:59

'Soma'da kaza olması şaşırtıcı değil, olmaması şaşırtıcı’

Soma'da dün yaşanan ve felaketten dönülen kazayı değerlendiren İSİG Üyesi Sarıkaya: Kara tumba sistemi sürüyor. Kaza yaşanması şaşırtıcı değil.

Fotoğraf: Fatih Tıpırtın/AA

Paylaş

Vedat YALVAÇ
İstanbul

Boğaziçi Üniversitesinde madenler, işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine çalışmalar yapan ve aynı zamanda İSİG Üyesi Doktora Öğrencisi İbrahim Sarıkaya, Soma madenlerinde devam eden ihmale ve üretim baskısına dikkat çekerek, “Burada kazanın olması şaşırtıcı değil, olmaması şaşırtıcı” dedi.

Kömür üretiminde klasik üretim, yarı mekanize ve tam mekanize olmak üzere 3 yöntemin kullanıldığını belirten Sarıkaya şöyle konuştu: “Aşama aşama, Soma’da ve diğer bölgelerde git gide yarı ve tam mekanize ocaklara geçiliyor. Türkiye Kömürü İşletmelerinden (TKİ) rödovans yöntemiyle alınan ve işletilen Işıklar Ocağında da şirket üretimin tam mekanize sistemle yapıldığını beyan ediyor. Fakat geçiş süreci esnasında üretimi durdurmak yerine, bu esnada maden işletmeleri yönetmeliğine aykırı olan ‘kör ayak’ ya da diğer adıyla ‘kara tumba’ yöntemiyle üretime devam ediyorlar. Bunu şu şekilde yapıyorlar; kömür damarına kömüre kadar ulaşacak bir delik açılıyor ve patlatarak göçertme yöntemiyle kömür alınıyor. Fakat bu tahkimatlarla güçlendirilmiş bir çalışma alanı değil, yani klasik galeriler gibi değil. Dolayısıyla göçüklere zemin oluşturuyor. Bu sistemde iki sorun var. Tek giriş tek çıkış olduğu için, hava aynı yerden girip aynı yerden çıkıyor. Birincisi havanın aynı yerden girip çıkması yasak, bir giriş bir çıkış olması lazım. İkincisi de madenci için bir giriş bir çıkış olması lazım. Örneğin madenci kömüre kadar 600 metre gitti. Ancak deliğin başladığı yerle madenci arasında bir göçük oluşursa madenci sıkışıyor. Çünkü kör noktada, kaçacağı bir yer yok. Bu geçiş sürecinde üretimi durdurup mekanize üretime hazırlanmak yerine kömür çıkarmaya devam ediliyor. Çünkü devlet rödovanslı sahalara sınırsız alım garantisi veriyor, çıkan bütün kömürü satın alacağım diyor, herhangi bir üst sınır koymuyor. Dolayısıyla da bunlar ‘Ne kadar kömür çıkarırsan çıkar’ diyerek üretime devam ediyor. Üretim baskısı dediğimiz bu durum, bu kazanın da nedeni. Fakat burada bitmiyor iş. Kazanın ardından kurtarma esnasında bu sefer kömür tozunun suyla karışmasından ötürü şlam patlaması dediğimiz şey oluşuyor. Bu kurtarma çalışmalarını ve içeride kalan işçileri çıkarma sürecini geciktiriyor. Yani ölümle sonuçlanmaması çok büyük bir şans. O yüzden diyorum ki, burada kazanın olması şaşırtıcı değil, olmaması şaşırtıcı. 13 Mayıs 2014’te Soma faciasının yaşanmasının hemen ardından, bir hafta sonra buralarda tekrar üretime başlanacağı söylenmişti. Gerekli hiçbir hazırlık yapılmadığı için işçiler, ‘Bizi kara tumba çalıştıracaklar’ demişti ve basına yansımıştı.”

MADEN YÖNETMELİĞİNE GÖRE KARA TUMBA YASAK

Maden yönetmeliğine göre kara tumba yöntemiyle çalışmanın yasak olduğuna dikkat çeken Sarıkaya, “Kazadaki bütün sorumluluk şirket, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) ve Maden İşleri Genel Müdürlüğüne (MİGEM) aittir. Çünkü burada sorumluluğu yalnızca şirkete yıkmak da sorunu çözmüyor. TKİ ve MİGEM rödovans sözleşmelerinde kömür alımına üst sınır tanımadığı için, şirketlere ‘Sen bunları istediğin kadar çalıştır. Nasıl çalıştırırsan çalıştır ben çıkacak kömürü zaten alacağım’ dediği için onlar da kendi sahalarında kâh kaçak çalışma yapıyor, kâh kayıtsız madenci çalıştırıyor. Önümüzdeki günlerde kaçak ocaklarda çalıştırılan mülteciler haberleri okursak şaşırmayalım’ diye konuştu.

Türkiye’nin cari açığında enerjinin büyük bir kalem olduğuna söyleyen Sarıkaya şu vurguları yaptı: “AKP de kömür üretimini artırarak bu açığı kapatma yönünde adım atıyor. Yani enerjiye yükleniyor. Kriz derinleştikçe kömür hikayesi daha çok can yakacak. Bunun emarelerini de görüyoruz. Son bir buçuk, iki yılda çok fazla saha rödovansa verildi. Ve bunlar da doğru düzgün denetim yapılmadan üretime başladılar, başlamaya devam ediyorlar. Şimdi ilk elden yapılması gereken şey madencilik yasasındaki rödovans sözleşmesini düzenleyen maddenin toptan değişmesi. Rödovans kaldırılmalı. Ama büyük bir politik karar, buna gelmeden önce alım garantisi verilen kömüre üst sınır konulmalı ki şirketler madenciyi istediği kadar çalıştıramasın. Çalışma Bakanlığını, Enerji Bakanlığını, TKİ, MİGEM ve rödovans sahibi şirketi beraber yargılayacak, ortak sorumluluk veren yasal düzenlemeye ihtiyacımız var. Bu kurumlar denetim yapmıyorlar, şirketlerin onay birimi olarak çalışıyorlar. Fakat esas hayati olan işçilerin kendi denetim mekanizmalarını kurması. Buna ayrım yapmadan bütün maden sendikaları, İSİG Meclisi gibi bağımsız kurumlar ve maden alanında çalışan üniversitelerin de dahil olunması sağlanmalı. Soma Katliamı’ndan sonra Torunlar Katliamı yaşandığında emek örgütleri ve demokratik kamuoyu çok ciddi bir tepki vermiş, her yerde eylemler yapılmıştı. Benzer bir sürece hazırlanmamız gerekiyor. Bütün demokratik kamuoyunun hazır olması, ani tepkiler verebilmesi gerekiyor. Kriz derinleştikçe sağlığımıza, hayatımıza, yarınımıza kastedenler daha da azgınlaşacak. Onların azgınlığına cevap verebilecek bir güce ihtiyacımız var. Üretim baskısının karşısına örgütlü işçinin baskısı çıkmadıkça bu cinayetlerden kurtuluş yok.”

ÖNCEKİ HABER

Yazarımız Fincancı’nın davasında TİHV raporu delil sayıldı

SONRAKİ HABER

Obrador ve Trump göçmenleri görüştü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa