19 Aralık 2018 22:08

Sovyetler Birliği suçlaması nereden çıktı?

Hangi “çılgın projesini” devlet eliyle yapıyor? AKP’nin başlıca yatırım modeli, “Yap-İşlet-Devret” değil mi?

Paylaş

Mustafa YALÇINER

Ülkede tek adam rejiminin kuruluşunda epey bir mesafe alındı. Beğenilmediğinde AİHM kararlarına dahi uyulmuyor. Yerli mahkemelerdense yürütmeye aykırı ses çıkmıyor. Ordu kışlasına hemen hiç girmiyor. Irak ve Suriye’de askeri harekatlar düzenliyor. Suriye’de Carablus-El Bab ve Afrin bölgelerini kontrol altında tutan Türkiye’nin Sudan-Sevakin Adasıyla Somali ve Katar’da askeri üsleri var. Bosna, Kosova, Arnavutluk, Afganistan ve Lübnan’da asker bulunduruyor. “Cumhurbaşkanlığı kararnameleri”yle yönetilen ülkede yasa yapma yetkisi hemen hiç kalmayan Parlamento neredeyse bütünüyle göstermelik bir kuruma dönüştü. Herhalde ayıp olmasın diye bütçe orada görüşülüyor.
Ve kriz patlamış. Erdoğan en son Denizli’deki “Tören”de hala AKP’nin yatırımlarını anlatıp ülkeyi ne kadar “büyüttükleri” ile övünürken, şirketler ardı ardına konkordato ilan ediyor. Dolar biraz gerileyip şimdi Ağustos fiyatının 1 TL’den çok üzerinde diye seviniliyor. Enflasyon tırmanışta. Ama ücretlere henüz zam yok. Sanayi üretimi kaç aydır küçülüp duruyor. Zamlar alıp başını gitmiş. İşten atmalar tırmanışta. Hastaneler ödeneksizlikten kan testi bile yapamaz hale geldi.
BU TARTIŞMADA SİLİNENLER
Ve HDP’li vekil Erol Katırcıoğlu arkadaşımız kırk yılın başında bütçe görüşmeleri için toplanmış Meclis’te kürsüye çıkıp ne “tek adam rejimi”nin sözünü ediyor, ne de tam yeri ve zamanıyken AKP’yi izlediği ekonomi politikalarıyla ülkenin krize sürüklenmesine yaptığı katkı nedeniyle eleştiriyor! Ne her geçen gün daha da derinlemesine çiğnenen demokrasiye, ne özgürlüğe ne de barış ihtiyacına ilişkin konuşuyor.
Durup dururken ve hiç yeri ve zamanı değilken, sosyalist Sovyetler Birliği’ni karalamaya girişiyor. AKP’yi Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne benzetiyor! Belli ki gaflete düşüp dili sürçmüyor. Hafızasının ihanetine uğrayıp her şeyi birbirine karıştırsa bile, kendinden fazlasıyla emin!
Diyor ki: “Sizler bu ülkede bir tür Sovyetler Birliği kurmaya çalışıyorsunuz... sizler Bolşevik’siniz, bizler de Menşevik gibi kendimi hissediyorum burada. Bolşevikler de Duma’da çoğunluktaydı ve onların istediği oldu, onların isteği üzerinden sistem belirlendi ve sistem özü itibarıyla devletçiydi. Yani bir ‘gros plan’ vardı, her şeyi planlıyordu... Adalet ve Kalkınma Partisini bir tür Sovyetler Birliği, Sovyetler Birliği Komünist Partisine benzettiğimi söylüyorum.”
AKP’yi SBKP’ye benzetmek! Bir SB kurmaya çalıştığını söylemek! Bunlar, hayal edilebilecek şeyler bile değil.
FARKLARI SİL, HER ŞEY “EŞİT”
Sosyalizm olmasa bile solculuk adına katılıp vekil seçildiği HDP’nin sanki sol ve sosyalist eğilimli tabandan oy almasını istemez bir hali var. Çünkü sadece son iki seçimde HDP’ye oy veren, yıllardır CHP’yi desteklemiş ama bu partiden daha sol ve ileri düşüncelere sahip olanlar bile göz önüne getirilse, bu niteliğe sahip birkaç milyonluk bir kitlenin olduğu biliniyor. Gezi Direnişi örneğin, ideolojik yönüyle oldukça heterojendi, ancak İstanbul ve çeşitli illerde kimisi tencere tava çalarak kimisiyse yürüyerek tutum alan milyonlar kesinlikle CHP’nin ilerisindeydiler. Katırcıoğlu yoksa onların da sosyalizmi AKP’nin dinci neoliberalizmine benzettiklerini mi sanıyor?
Neden böyle yapıyor arkadaşımız?
Burjuva liberalleri özellikle SB ile Nazi Almanya’sını, Hitlerle Stalin’i, NAZİ Partisiyle SBKP’yi “eşdeğer” sayıp birbirine benzetmeyi marifet sayarlar. İkisi de “diktatörlük”tür ya! NAZİ Almanya’sının tekellerin en gerici ve faşist diktatörlüğü olmasıyla SB’nin –işçi ve emekçiler için demokrasiyken, burjuvazi için diktatörlük olan– bir proletarya diktatörlüğü olması arasındaki fark yok sayılıp yapılır “eşitleme”!
BU NASIL “DEVLETÇİLİK”?
Bütçe görüşmelerinde Katırcıoğlu da benzer bir benzerlik ileri sürmüştür: Devletçilik!
AKP bari devletçi olsa! Katırcıoğlu devlet ve devletçilik konusunu da karmakarışık ederek, neoliberal AKP’yi “devletçi” ilan etmiştir. Tek adam rejimi ya! Her şeye devlet adına tek kişi karar veriyor ya –laf ola beri gele bunu kastediyor. Ama AKP özelleştirmeci bir parti, ne devletçisi, ne kamucusu? Özelleştirmedik işletme bırakmadı. En son devlet mülkiyetindeki şeker fabrikalarını sattı. Hangi “çılgın projesini” devlet eliyle yapıyor? Yeni yetme yandaş müteahhitler bütün devlet ihalelerini toplamıyorlar mı? AKP’nin başlıca yatırım modeli, “Yap-İşlet-Devret” değil mi? Kredinin çoğunu devlet bankalarından ucuza bulan müteahhitler bir de hazinece garanti edilmiş müşterileriyle köprü, tünel ya da yol geçişlerinden, hiç yoktan, milyonlar kazanmıyorlar mı? Bu, devlet olanaklarıyla palazlanmak değil de ne?
Katırcıoğlu AKP’yi devletçi ilan eder ve gerçekten kamulaştırmacı sosyalist SB ve SBKP’ye benzetirken, kesinlikle gerçeği çarpıtmaktadır.
Üstelik Duma, SB’nin değil, Çarlık’ın göstermelik parlamentosuydu ki bu da bir çarpıtmadır. Ve Bolşevikler Duma’da hiç çoğunluk oluşturmamışlardır. SB ise, adı üstünde, her kademede Sovyetler olarak örgütlüydü.
Sovyetler Birliği tartışmasına bir ucundan CHP vekili İbrahim Kaboğlu da katıldı. O da “kurullara” karşıydı. “Sovyetler ‘kurullar’ demektir. (AKP) o açıdan benziyor Sovyetler Birliği’ne...” dedi.
Katırcıoğlu “sol” geçmişi olduğunu söylüyor. Başka sol geçmişi de olabilir, ama evet, geçmişinde Anayasa Referandumu’nda AKP’yi destekleyip “demokratik açılımlara yol açacak” umuduyla “yetmez ama evet”çilik yapmak var. Bu liberal solculuk övünülecek şey değil, ama toplumsallaştırma/kamulaştırma/devletleştirme karşıtlığından hareketle AKP-SBKP benzerliğini akıl etmek için yeterli bir zemin oluşturuyor!
Öncesinde de SHP Gn. Bşk. Erdal İnönü›nün ekonomi danışmanıydı ve o günlerde “bana kalsa KİT’leri (Kamu İktisadi Teşebbüslerini) bedava satarım” demesiyle ünlüydü.

 

ÖNCEKİ HABER

Gençliğe rağmen “gençlik forumu”

SONRAKİ HABER

Tavizlerle yetinmeyenlerin hikayesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa