2019’un emek ve demokrasi mücadelesinin yılı olması dileği ile...
İhsan Çaralan: Yeni yıl büyük zorluklara olduğu gibi demokrasi ve emek mücadelesinin ileri atılımları için imkanları da barındırarak gelmektedir.
Fotoğraf: Evrensel
İhsan ÇARALAN
2018’in son günlerinden geriye doğru baktığımızda ülkemizde; Afrin’e yönelik “Zeytindalı operasyonu”, Türkiye’nin İdlib’de üstlendiği rol, ABD ile “Rahip Brunson kavgası”, Almanya ile “gazeteci Deniz Yücel’in tutuklanması”yla başlayan polemik, Türkiye’de Suudilerin İstanbul Başkonsolosluğu’nda Cemal Kaşıkçı’yı vahşice katletmesi,... gibi herhangi bir batılı ülkede 10-20 yılda gerçekleşemeyecek olayların sadece 2018’de yaşandığını görüyoruz.
Ancak bundan 20-30 sene sonra Türkiye’nin yakın tarihini yazacak olan gerçek tarihçilerin, 2018’i şu üç gelişmeyle kayda geçireceklerini söylersek, gerçeğe en yakın değerlendirmeyi yapmış oluruz:
- Türkiye’de tek adam rejiminin inşasında, atılan ve atılacak adımları resmileştiren “tek parti tek adam rejimi”ni resmen ilan eden seçim olarak “24 Haziran 2018 Seçimi”.
- 2018’in yaz aylarında artık kendisini tartışılamayacak biçimde ortaya koyan “ekonomik kriz”i.
- 2018’in son günlerinde Trump’ın Suriye’deki askerlerini çekerek, Türkiye’yi ABD’nin Suriye’deki işlerini üstlenmesi anlamına gelen “Türkiye’nin Suriye’deki bu yeni rolünü” büyük bir hevesle üstlenmesi!
2019 NE GETİRİYOR?
Aylar, yıllar, yıl dönümleri, kutlamalar,... aslında insanların tarih içindeki “koordinatlarını” belirlemek için yaptıkları bölümlemelerdir. Yoksa zaman ve zaman içinde olan olayların herhangi bir güne hapsolması ya da bağlanması söz konusu değildir. Bunun içindir ki, bizim “2018’de olanlar” diye dikkate aldığımız gelişmeler de elbette ki, 31 Aralık’tan sonraki günlere de duraksamadan aktarılacaktır.
Bu yüzden de “2018 yılı 2019’a ne devretti?” diye sorduğumuzda, gerçekte, 2018’de gelişen bütün başlıca olayların kimisinin az, kimisinin çok 2019’a aktarıldığını, dolayısıyla 2019’daki gelişmeleri de etkilemeye, hatta bazılarını da belirlemeye devam edeceğini söylemek gerekir.
Zaten biz de bu yüzden 2018’deki gelişmelere bakarak 2019’da neler olabileceği konusunda kestirimler yapabiliyoruz.
Bu yaklaşım ışığında, 2019’daki başlıca gelişmelerin çerçevesini şöyle çizebiliriz:
- Ekonomik krizin yıkıcı etkileri artacak: Ekonomik krizin derinleşerek yıkıcı sonuçlarının hem finans sisteminde hem de sanayide olduğu gibi, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamı üstünde “işsizlik”, “yoksullaşma”, “güvencesiz çalışma”, “kamusal hizmetlerin ticarileştirilmesi”nde, kazanılmış hakların gasbı konusunda sermaye ve hükümetlerinin yeni girişimlerine tanık olacağımız bir yıl olacak.
- Tek parti tek adam rejimi için yeni hamleler: Her şeyden önce 2019, “tek parti, tek adam iktidarı”nın inşasında, Erdoğan-Bahçeli koalisyonunun önemli adımlar atmak isteyeceği, bunun için her imkan ve fırsatı kullanarak girişimler yapacakları bir yıl olacaktır. Bu girişimlerine dayanak yapmak için de 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimi kazanmak isteyeceklerdir. Bunun için de yerel seçimi, 24 Haziran seçiminin “sağlaması” olarak kullanmak istemektedirler. Bu yüzden yerel seçim, sonucuna göre de sonraki aylarda da siyasi gündemi önemli ölçüde etkileyecek, belki de belirleyecek gelişmelere dayanaklık edecektir.
- Erdoğan Suriye politikasının sonuçlarıyla yüzleşecek: Türkiye’nin Suriye’deki “yeni rolü”nün Türkiye’ye Suriye bataklığında daha derinlere doğru kulaç attıracak gelişmeleri de tetikleyeceğini, Türkiye’nin ABD ile ittifakını güçlendirme adımlarıyla Ortadoğu’da yeniden “BOP’un (GOP’un) (*) eş başkanlığı”, “bölgesel güç”, “model ülke” olarak ABD’nin bölge stratejisine bağlanma günlerindeki kulvara dönmesi (elbette günümüz koşullarında) artık sürpriz olmayacaktır. Bu elbette Rusya, İran ve Suriye rejiminin yanı sıra PYD-SDG güçleriyle de askeri bakımdan da karşı karşıya gelecek bir meviziye girme anlamına gelecektir. Dolayısıyla Erdoğan-AKP iktidarının ABD ve Rusya’nın arasındaki çelişkileri kullanarak, iki tarafla da uzlaşarak ilerleme hattı kısa bir süre sonra artık pratikte kullanılamaz hale gelecektir. Bu yüzden 2019, Suriye politikasında da bugüne kadar Erdoğan hükümetlerinin izlediği yeni Osmanlıcı, yayılmacı, cihadizmle ve Müslüman Kardeşlerle iç içe olmanın sonuçlarıyla yüz yüze gelmenin yılı olacağını söylemek yanlış olmaz.
2019’UN EMEK VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE FIRSATLAR YILI OLMASI İÇİN
2019’un önceki yıllara göre emek ve demokrasi mücadelesinin koşullarının daha da ağırlaştığı bir yıl olacağını söylemek gerçeği ifade etmek olur.
Yani sermaye ve hükümeti, bir yandan “tek parti, tek adam rejimi”nin inşasında ciddi adımlar atarken öte yandan da krizin faturasını işçi sınıfı ve halka çıkaracakları bir yıl yapmak için her yolu, her imkanı ve her fırsatı kullanacaklardır.
2019’un demokrasi mücadelesi yılı olması için: Bugün ülkemiz, yakın tarihimizin en gerici güçlerinin koalisyonu tarafından yönetilmektedir ve bu ittifak hızla “tek parti tek adam rejimi”ni inşa etmek için ellerindeki her imkanı seferber ederken, her fırsatı da değerlendiriyorlar.
Ve eğer ülkemizin demokrasi güçleri gerekli mücadeleyi gösteremezse kuşkusuz ki, bu en gerici ittifak için 2019 yılı amaçlarına ulaşmada yeni adımlar atılan bir yıl olacaktır.
Bir yandan “tek parti tek adam rejimi” doğrultusunda atılan adımların, öte yandan Suriye politikasında gelinen yerde, özellikle de ABD’nin bölgedeki işlerini yapmaya soyunulmasıyla Erdoğan ve partisinin politikalarının sonuçlarını daha görünür biçiminde otaya çıkaracaktır. Bu da bir zamandan beri iç içe geçmiş olan barış ve demokrasi mücadelesinin güçlerinin taleplerinin geniş kitleler tarafından düne göre daha iyi anlaşıldığı bir ortam oluşturacağı anlamına gelmektedir.
Dahası ‘muhalif’ düzen partileri bu en gerici ittifak karşısında bir yandan şoven milliyetçi dış politika girişimlerine destek vererek, öte yandan da demokrasi mücadelesini partiler arasında bir polemik yarışına indirgeyerek yozlaştırmışlardır.
Bu yüzden de bugün gelinen yerde gerçek bir barış ve demokrasi mücadelesi için daha çok imkan oluştuğunu söylemek de yanılış olmaz.
2019 bu açıdan, demokrasi ve barış yılı olmasının imkanlarıyla gelmektedir.
İlerici güçlere düşen, bu imkanları gerçeğine dönüştürmektir. Bunun ilk adımının yerel seçimlerde atılması ayrıca önem kazanmıştır.
Bu yüzden yerel seçimler bir yandan yerel iktidarda halkın ileri kesimlerinin etkisini artırılmasının olduğu gibi demokrasi mücadelesinin ileriye doğru adımlar atmasının dayanağı da olmak durumundadır. Ki, bu yerel seçimler sürecinde de oluşan yerel demorasi mücadelesi platformlarının, seçimlerden sonra da barış ve demokrasi mücadelesinin de dayanakları olarak sürdürülmesini, mücadelenin ihtiyaçlarına göre yenilenmesi ve yenilerinin oluşturulmasını da gündeme getirecektir.
2019 yılının emek güçlerinin birlik ve mücadele yılı olması için: Ekonomik kriz, 2018’de kendisini açıkça ortaya koyarken sermaye ve hükümeti de “krizi önleme politikaları” adı altında; “işten çıkarmalar”, “ücretsiz izinler”, “ücretli mesaiyi kaldırma”, “esnek çalışma yöntemlerini yaygınlaştırma”,... gibi krizin faturasını işçilere çıkarma adımlarını atmayı da hiç ihmal etmemektedir.
Öte yandan da asgari ücret 2020 TL olarak belirlenerek, krizi yükünü işçiye yıkmanın bir dayanağı olarak belirlendi.
31 Mart Seçimini dikkate alarak Erdoğan ve Hükümeti, krizin faturasını halka çıkaracak asıl önlemleri yerel seçimin sonrasına ötelemiştir. Bu yüzden de eğer işçiler, sendikalar gerektiği düzeyde bir direniş gösteremezse, 2019’un sermaye ve hükümetinin krizin yükünü işçi ve emekçilere yıkma yılı olması kaçınılmaz olacaktır. Dahası krizi fırsata dönüştürecek hükümetin ve patronların işçilerin “kıdem tazminatı” ve kamu emekçilerinin “iş güvencesi”nin ortadan kaldırılması ve “esnek çalışma yöntemlerinin yaygınlaştırılması” için kullanılacağı da tartışmasızdır.
Sendikaların durumu ise artık hiçbir tartışmaya meydan vermeyecek biçiminde berbattır!
Mücadeleci sendikacıların etkin olduğu az sayıdaki sendika bir yana bırakıldığında sendikalar ve bağlı oldukları konfederasyonların yöneticileri; işçiler ve emekçilerle bağlarını tümüyle kesmiş, kendi koltukları dışında hiçbir kaygıları kalmamıştır.
Bu yüzden de burada sorumluluk, ileri işçi-emekçiler ve mücadeleci sendikacılara düşmektedir.
Bu yüzden de;
- Üretim ve hizmet birimleri ile işçi emekçi havzalarında ileri güçlerin emekçilerin haklarının savunulması, krizin yükünü reddetme ve kazanılmış hakların savunulması için gerekli emek platformlarının oluşturulması, var oların etkinleştirilmesi,
- Enflasyonun ücretleri erittiği, asgari ücretin işçilerin ihtiyaçları ve beklentilerini karşılamaktan uzak biçimde belirlendiği dikkate alındığında, “ek zam talepleri”ni devreye sokacak girişimlerden kaçınılmaması,
- Yılın başında başlayacak “Cam işçilerinin sözleme görüşmeleri” ve yıl içinde ortaya çıkacak yeni TİS’lerde ileri işçilerin inisiyatif alması, mücadeleci sendikacıların işyeri ve işkolu farkı gözetmeden sürece müdahale etmesi, bunun için yerel emek platformlarının da değerlendirilmesi, sözleşmelerin krizin yükünü reddetmenin ve işçilerin, emekçilerin kazanılmış haklarını savunmanın dayanağı yapılması,
- Her sektörden işçi ve emekçilerin ortaklaşan taleplerine özen gösterilmesi ve ortak mücadele için her imkanın değerlendirilmesi,... 2019’da emek mücadelesinin başlıca dikkat noktaları olmak durumundadır.
***
Evet yeni yıl büyük zorluklarla olduğu gibi demokrasi ve emek mücadelesinin ileri atılımları için imkanları da barındırarak gelmektedir.
Burada asıl olan da elbette “imkanlar”dır. Ancak imkanların gerçek olması için de ilerici demokrat güçlerin, sınıf partisinin ve emek güçlerinin gerekli girişimleri yapması, yapabilmesidir.
2019’un halklar için nasıl bir yıl olacağını belirleyecek olan da budur.
(*) Irak’ın işgali sonrasında ABD, bölgedeki etkisini güçlendirmek için “Büyük Ortadoğu Propjesi” (BOP)’u organize etti. Erdoğan BOP’un eş başkanı yapıldı. Bir süre sonra BOP’un adı “Genişletilmiş Ortadoğu Projesi” (GOP) olarak değiştirildi. Bugün GOP’un ne ölçüde geçerli olduğu tartışılsa da, ABD’nin girişimlerinin arkasında bu stratejik yaklaşım etkili olmaya devam ediyor.