Adım adım: Küba Devrimi’ne giden 7 yıl
Küba'da devrimin zaferi 60 yıl önce bugün ilan edildi. Fidel Castro'nun "Uzun ve zorlu" olarak tarif ettiği 7 yıllık süreçte neler yaşandı?
5 Mart 1960'ta Havana'da La Coubre patlamasında yaşamını yitirenler için yapılan yürüyüş.
Soldan sağa: Fidel Castro, Osvaldo Dorticós Torrado, Che Guevara, Augusto Martínez Sánchez, Antonio Núñez Jiménez, William Alexander Morgan ve Eloy Gutiérrez Menoyo.
Fotoğraf: Museo Che Guevara/Wikimedia Commons
Mithat Fabian SÖZMEN
İstanbul
“Devrim şimdi başlıyor.” Fidel Castro, yıllar süren mücadelenin ardından devrimin zaferini bu sözlerle ilan etmişti. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başını sırasıyla İspanya ve ABD boyunduruğundan kurtulabilmek için mücadeleyle geçiren Küba halkı, bu kez gerçek bağımsızlık ve sosyalizm için önemli bir adım atmıştı.
Castro’nun devrimin ilk günlerinde Santiago de Cuba’daki konuşmasında “Uzun ve zorlu yol” metaforuyla anlattığı mücadeleyi zafere ulaştıran 7 yılı hatırlayalım.
1952: BATİSTA DARBESİ
Haziran seçimlerinde adaylardan biri olan General Fulgencio Batista, seçimi kaybedeceğini anlayınca mart ayında hükümeti devirdi. Parlamentoyu kapatan ve 1954’te seçim düzenleneceğini açıklayan Batista, bu şartlarda gidilen seçimi kazandı. Batista karşıtı güçler, seçimi tanımadıklarını açıkladı ve direnişe geçti.
1953: CASTRO VE ARKADAŞLARI TUTSAK DÜŞTÜ
Bu gruplardan biri 1952 seçimlerinde Küba Halk Partisi’nin adaylarından biri olan Fidel Castro’nun liderliği altında toplananlardı. Castro ve ekibi 26 Temmuz’da 160 kişiyle birlikte Santiago’daki ordu üssüne saldırı gerçekleştirdi. Ancak bu başarısız saldırıya katılanların çoğu hayatını kaybederken Fidel ve kardeşi Raul tutuklandı. Küba Komünist Partisi yasaklı hale getirildi.
1954: ‘TARİH BENİ AKLAYACAKTIR’
Fidel Castro’nun “Tarih beni aklayacaktır” dediği tarihi savunması, direnişçilerin manifestosu haline geldi ve tüm ülkeye yayıldı.
1955: CASTRO, CHE İLE TANIŞTI
Castro kardeşler afla hapisten çıkarken Fidel, Meksika’ya gitti ve burada Kübalı sürgünlerle birlikte ülkeye dönüp direnişi sürdürmenin planlarına başladı. Che Guevara ile de burada tanıştı. Aynı yıl, Batista’nın 4 yıllık görev süresi başladı. CIA, Küba’da Komünist Faaliyetlerin Bastırılması için Büro kurdu.
1956: DEVRİMCİLER KÜBA’YA DÖNDÜ
Fidel Castro, 2 Aralık’ta 81 kişiyle birlikte Granma gemisiyle doğu Küba’ya çıktı. Karaya çıkar çıkmaz saldırıya uğrayan devrimcilerin birçoğu öldürüldü ya da tutsak alındı. Kaçmayı başaranlar arasında Castro kardeşler ve Che Guevara da vardı. Bu küçük grup, Sierra Maestra dağlarında Batista rejimine karşı 26 Temmuz Hareketi ismiyle gerilla mücadelesine başladı.
1957: HUZURSUZLUK BÜYÜYOR
13 Mart’ta çoğu Batista'ya karşıt öğrencilerden oluşan bir grup (Directorio Revolucionario) başkent Havana’daki başkanlık sarayına yönelik başarısız bir saldırı girişimi gerçekleştirdi. Saldırıda çok sayıda kişi hayatını kaybetti.
Küba bu dönemde her alanda direnişin büyüdüğü bir sürece girdi. Batista yönetimi, genel grevleri zorla bastırırken 1 Ağustos’ta örgütlenme ve ifade özgürlüğüne yönelik anayasal haklar askıya alındı. 4 Eylül’de başkanlık seçiminin planlandığı gibi Haziran 1958’de gerçekleştirileceği açıklandı. 5 Eylül’de Cienfuegos’taki bir ayaklanmada kentin limanı direnişçilerin eline geçti. Rejim güçlerinin karşı saldırısında 100’den fazla kişi öldü.
1958: DEVRİMİN AYAK SESLERİ...
ABD’nin özel olarak eğitmeye başladığı rejim güçleri, Sierra Maestra dağlarındaki devrimcilere karşı büyük bir operasyon başlattı. Ancak savaşta üstünlük gerillalara geçti.
Devrim fikrinin ve devrimci mekanizmaların halk içerisinde gittikçe yayılması sonrası ABD, Batista’nın yerine yeni bir kukla bularak hareketin önüne geçmeye çalıştı. Bu amaçla, silah ambargosu başlatıldı ve Batista’nın ülkeyi terk ederek Florida’ya kaçması istendi. Ancak Batista bunu reddetti ve seçimlerin de ertelendiğini ilan etti. Juan Marinello’nun öncülüğündeki komünistler bunun üzerine genel grev kararı aldı. Genel grevi başarısız kılmak için tüm gücünü ortaya koyan Batista rejimi, bir yandan da gerillalara karşı saldırılarını genişletti ancak yenildiler. 3 Kasım’daki seçimlere 26 Temmuz Hareketi’nin kontrolündeki bölgelerde katılım olmadı. Genel toplamda ise oyların sayımında büyük şaibe yaşandı. Batista’nın adayı Andres Rivero Agüero’nun kazandığı açıklandı ancak kimse bu sonuçları kabul etmedi.
Gayrimeşru seçimler, devrim hareketinin elini daha da güçlendirdi. Gerilla güçleri artık açık alanda orduya rahatlıkla karşı koyabiliyordu. 27 Aralık’ta Che Guevara öncülüğündeki güçler Santa Clara’da silah ve mühimmat dolu bir zırhlı treni ele geçirdi. Bu, rejime büyük bir darbe oldu.
1959: BATİSTA KAÇTI, DEVRİMİN ZAFERİ İLAN EDİLDİ
Artık koltuğunda oturamayacağını anlayan Batista, 1 Ocak 1959’da Dominik Cumhuriyetine kaçtı. 20 Ağustos’ta Portekiz adası Madeira’ya geçti ve ömrünün sonuna kadar burada kaldı.
Devrimin zaferini ilan eden Castro, Batista’nın yetkilerini devrettiği cuntacılarla anlaşmayı reddetti. 3 Ocak’ta Guevara’nın öncülüğündeki ilk devrim güçleri, Havana’ya direnişle karşılaşmadan girdi. Castro, Havana’ya yeni hükümetin ilan edildiği 8 Ocak’ta geldi. Yeni hükümette Avukat Manuel Urrutia Lleó devlet başkanı, Castro ise başbakan oldu.