Ben Û Sen Mahallesi’nde geçim sohbeti: ‘Burada kriz hep vardı’
Diyarbakır'ın yoksul semtlerinden olan Ben û Sen Mahallesi'nde geçim sohbeti: Bu mahalle varoş diye, hatırlandığımız zamanlar hep seçim zamanları.

Diyarbakır Ben û Sen Mahallesi
Fotoğraf: İnanç Yıldız / Evrensel
Fırat TOPAL
Orhan KURUL
Diyarbakır
Diyarbakır’ın yoksul semtlerinden Ben û Sen Mahallesi’nde yurttaşların düzenli işleri yok, kira borçları birikmiş durumda. Seçim yaklaşınca hatırlanan yurttaşlar, borç harçla geçinmeye çalıştıklarını belirterek, “Burada kriz hep vardı” diyerek durumlarını özetlediler.
Diyarbakır’ın yoksul semtlerinden Ben û Sen Mahallesi’nde bir kahvede sobanın kenarında ısınan yurttaşlarla ‘Müsaadeniz var mı ?’ diyerek başladık sohbete. Yurttaşlar, ‘Hayırdır ne konuşacağız?’ diye sordular. ‘Memleket meseleleri’ dedik. Hepsi soy isimleri olmadan isimlerinin yazılmasını istedi.
‘KIŞIN BORÇ ALIP YAZIN KAPATIYORUZ’
Soba etrafındaki herkes işsiz. Ara ara iş olursa çalışıyorlar. “Kışın sağdan soldan borç alıyoruz yazın da o borçları kapatmaya çalışıyoruz” diyor Hacı (31) ve diğer beşi de onaylıyor onu. Yaşça en büyükleri Sofi, 50 yaşında. Gerçek ismini söylemiyor, “Lakabım Sofi sen öyle yaz, bütün Diyarbakır bilir kim olduğumu” diyor. 9 çocuğu var Sofi’nin, biri 18 diğeri 26 yaşındaki iki çocuğu böbrek hastası. İş arıyormuş ama bulamıyormuş. “Gerçi bulsam da nasıl çalışacağım, çocukları hastaneye götürmekten zaman bulamam ki çalışmaya. Zaten çalışmıyoruz, bir de ilaç paraları var. Onlara para yetiştiremiyoruz. Allah sağlık versin de sorun değil bir şekilde hallederiz. Bir de beklediğimiz nakil gelirse çok iyi olur” diyerek içerisinde bulunduğu durumu özetliyor Sofi.
‘HANİ YA GEÇİNEMİYORUZ Kİ’
Şeyhmus’la (36) başlıyoruz konuşmaya. Hayvan pazarında çobanlık yapıyor Şeyhmus. “Bir gün oluyor üç gün olmuyor, üç gün oluyor 1 hafta olmuyor” diyerek yaptığı işin durumunu anlatıyor. Düzenli bir işi olsun istiyor ama bulamıyor. 4’ü okula giden 5 çocuğu var Şeyhmus’un. Nasıl geçiniyorsunuz peki diye soruyoruz “Hani ya geçinemiyoruz ki diyor” Ekonomik kriz der demez de “Burada kriz hep vardı” diyerek lafı ağzımıza sokuşturuyor.
Çaylarımızı içerken araya Sofi giriyor yine “Geçenlerde belediyeden gelip koli koli yardım dağıttılar. Seçim yaklaştı diye yapıyorlar, yoksa akıllarına geldiğimiz mi var?” diyor. “Hepsi için diyorum. Eskiden de böyleydi. Bu mahalle varoş diye, hatırlandığımız zamanlar hep seçim zamanları” diyerek şehri yöneten herkese sitem ediyor Sofi.
BURADA KİME SORSAN İŞSİZ
Şeyhmus, “Şu kahvenin karşısına bir park yaptılar, ama parkta çalışan yok. Ağaçlar öyle telef oluyor” diyor, Sofi sözü alıyor ve “Kaç defa şikayet ettik, bu ağaçlara yazıktır bakım yapın diye. ‘Eleman yok’ diyorlar. Aha işte bir sürü eleman. Sen çalıştırmak istedin de kabul mu etmedik” diye ekliyor. Şeyhmus, kayyımlardan sonra belediyelerde çalışan yüzlerce işçiyi hatırlatıyor ve “Diyarbakırlıları işten çıkardılar. Şimdi onların yerine başka şehirlerden işçi getiriyorlar. Yav burada kime sorsan işsiz niye dışarıdan getiriyorsun?” diyor.
Sohbet biterken Sofi tekrar söze girerek “Kardeşim bunu ne siz değiştirebilirsiniz ne de biz. Burada sesimizi çıkarsak bize PKK’lisiniz diyorlar, batıdaki ses çıkarsa FETÖ’cülükle suçlanıyor. E muhalefet zaten muhalefet değil” diyor.
‘GİDİŞATTAN UMUTLU DEĞİLİM’
Soba etrafında sohbete devam ediyoruz. Mehmet (37) 5 çocuk babası, 6 ay İŞKUR’la çalışmış şimdi yine boşta. Kirada kalıyor, 7 kişilik nüfusuyla. Soba etrafında oturan diğer arkadaşlarının kaygısını taşıyor Mehmet’te geçim sıkıntısı, işsizlik... Mehmet’e soruyoruz bundan sonra ne yapacaksın diye Mehmet, “İş için çalmadığım kapı kalmadı, hiçbir yerde iş yok. Buradaki insanların çoğunun kira borcu var, benim de yakında olacak. Şu an zaten borç harçla çocuklarımı okula gönderiyorum. Böyle giderse okula gönderemeyeceğim. Ülkede hiçbir şey yolunda değil, yalan söylüyorlar. Kriz yok diyor, ben kriz görüyorum. Poşet bile paralı oldu. Asgari ücret 2 bin TL, nasıl geçinecek, asgari ücretle çalışan? Gelecek diyoruz, çalışmayan insanın geleceği mi olur? Üretim yok, hayvancılık yok, iş yok, 12 ay savaştayız. Kalıcı bir iş istiyorum ama bu gidişattan umutlu değilim” diyor. Sorunun nasıl çözüleceği sorusunu da “Adaletle çözülür” diye cevaplıyor.
‘TOKİ KRİZ VAR, DEVLET YOK DİYOR’
HACI (31), 8 nüfuslu bir aileye bakıyor. Kendisi 15 yıldır taşeronluk yapıyor ama şimdi borçlu, kirasını dahi ödeyemiyor. Nedenini sorduğumuzda ise “TOKİ’den ödeme alamıyorum. ‘Devlet bize ödeme yapmıyor’ diyorlar. TOKİ kriz var diyor, devlet yok diyor. 15 yıl boyunca ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Yanımda çalışanların parasını ödeyemiyorum. Şu an idare ediyorlar ama bir yere kadar. Benim de verecek param yok, nasıl olacak? Onlar da ödeme yapmıyor. Kiracıyım, 3 aylık kiram birikti bile daha ödeyemedim. Annem yatalak hastaneye kontrole götüremiyorum” diyor. İşsizliğe de dikkat çekerek devam ediyor Hacı, “İş bulmak zor, şimdi Suriyeliler de var. Suriyelileri ucuza çalıştırıp sömürüyorlar bizi de süründürüyorlar. Ne yapalım siz söyleyin” diyerek konuşmasını noktalıyor.
Evrensel'i Takip Et