Bir kavram: Sınıf
"Sınıf" kimlere denir, sınıfları kimler oluşturur, marksizme göre sınıf kavramı ve sınıfsız toplum sorularına yanıt arıyoruz.
Fotoğraf: Maris Teteris/Wikimedia Commons(CC BY 3.0)
Yunancada bir araya gelme, tutma, bağlanma anlamına gelen synaphekelimesi, Arapçaya tür, kategori anlamında sinfşeklinde geçmiştir. Bize de Arapçadan ulaşan bu kelime, eğitim hayatındaki yıllardan, biyolojik alt dallara kadar pek çok anlamda kullanılıyor Türkçede. Bizim inceleyeceğimiz sınıf kavramı, en basit haliyle, insan toplumunun bölünmesiyle ortaya çıkan geniş halk grupları olarak tanımlanabilir.
HER GENİŞ HALK GRUBUNA SINIF DENİR Mİ?
Sınıflardan bahsederken, aklımıza ilk gelen örnekler işçi sınıfı ile kapitalistlerdir. Fakat, örneğin ülkemizde sayısı 150 bini bulan hekimler, azımsanamaz bir sayıdadır. Peki hekimler bir sınıf oluşturur mu?
Bu soruyu yanıtlayabilmek için, toplumun neye dayanılarak sınıflara bölündüğünü irdeleyeceğiz önce. Çünkü toplumun “bir şekilde” sınıflara bölündüğü düşüncesi çok eskiye dayanır. Daha Fransa’da Restorasyon döneminde bile Thierry, Guizot, Mignet gibi tarihçiler, Fransız tarihinin anahtarının sınıf mücadelesinde olduğunu görmüştü. Fakat bu sınıfların neye göre bölündüğünü onlar da yanıtlayamamıştı.
SINIFLARA DAİR YANLIŞ GÖRÜŞLER
Kimi araştırmacılar, sınıf bölünmesini entelektüel düzey farklılığına dayandırır. Daha yetenekli olanlar, yönetmeye daha yatkın olanlar egemen sınıfları oluşturur, kalın kafalılar, vurdumduymazlar da ezilen sınıfları oluşturur derler. Fakat pek çok örnekte de gördüğümüz gibi, egemen sınıfların içinde pek çok “kalın kafalı” bulunduğu gibi, ezilen sınıflar içinde de yeteneklerinden kimsenin kuşku duymayacağı kişiler fazlasıyla vardır.
Kimileri sınıf bölünmesini gelir düzeyiyle açıklamaya çalışır. Gerçekten de herhangi bir toplumun sınıf yapısına bakıldığında, egemen sınıflarla ezilen sınıfların gelirleri arasında bir uçurum görmek mümkündür. Fakat sorun bu durumun neden böyle olduğu, egemenlerin niçin zengin, ezilenlerin niçin yoksul olduğudur.
Kimileri de sınıfların toplumdaki konumlarıyla birbirinden ayrıldığını öne sürer. Bazı sınıflar ayrıcalıklıdır, bazılarıysa ayrıcalıksız. Fakat yine, bu ayrıcalık halinin neden kaynaklandığı sorusunu cevapsız bırakırlar.
MARKSİZME GÖRE SINIFLAR
Marksist-Leninist teorinin bu konuya büyük katkısı, sınıfların nasıl bir toplumsal bölünme sonucunda ortaya çıktığını ortaya koymuş olmasıdır. Sınıfların tanımını Lenin, şu şekilde yapar:
“Sınıflar, tarihsel olarak belirlenmiş bir toplumsal üretim sisteminde işgal ettikleri yerle, üretim araçlarıyla olan, (çoğu durumda sabit ve yasayla formüle edilmiş) ilişkileriyle, emeğin toplumsal örgütlenmesi içindeki rolleriyle ve dolayısıyla, kullandıkları toplumsal zenginlik payının boyutları ve bunu elde etme biçimleriyle birbirinden ayrılan geniş insan gruplarıdır”(Marx, Engels, Marksizm, s. 445)
Burada Lenin sınıfları belirleyen dört noktaya vurgu yapar:
1- Tarihsel olarak belirlenmiş bir toplumsal sistemdeki yerlerine,
2- Üretim araçlarıyla olan ilişkilerine,
3- Emeğin toplumsal örgütlenmesindeki rollerine,
4- Elde ettikleri toplumsal zenginlikteki paya ve bu payı elde ediş yöntemlerine.
Lenin’e göre, temel gösterge, bir sınıfın üretim araçlarıyla olan ilişkisidir. Bir toplumsal grubu, her türlü ayrıcalığa sahip bir sınıf haline getiren, üretim araçları sahipliğidir. Üretim araçlarına yabancılaşma ise bir toplumsal grubu, çoğunluğunun yoksullaşıp, haklarından yoksun bırakıldığı ezilen bir sınıfa dönüştürür.
Kapitalist toplumda da, işçi sınıfı ile kapitalist sınıfın temel iki sınıf olması, yalnızca sayısı fazla olduğu için örneğin hekimlerin bir sınıf olarak değerlendirilmemesi bu ölçütlere dayanır.
SINIFLAR NASIL ORTADAN KALKAR?
Ekim Devrimi bize proletaryanın egemen sınıf haline gelme yeteneği olduğunu kanıtladı. Burjuva egemenliği, yalnızca işçi sınıfı tarafından alaşağı edilebilir, çünkü içinde bulunduğu ekonomik koşullar işçi sınıfına gerekli fırsatı, yeterli gücü vererek burjuvaziyi yıkmaya hazırlar. Kapitalist toplumda köylülük ile öteki küçük-burjuva katmanlar giderek parçalanıp dağılırken, işçi sınıfı güçlenir, örgütlenir.
Kimileri, “sermaye ile emek arasında bir uyum” sağlayarak sınıfları “eşitlemeye” yönelik planlar öne sürmüşlerdir. Marksizm’in kurucuları ise, sınıfları eşitlemenin mantıksal olarak olanaksız olduğunu, proletarya hareketinin gerçek özü olan sınıfların ortadan kaldırılmasının tarihsel olarak zorunlu olduğunu ortaya koymuştur.
Peki ne demektir “sınıfların ortadan kaldırılması?” Binlerce yıldır böyle gelmişken, böyle gitmez mi?
Lenin’e göre sınıfların ortadan kaldırılması, sınıf ayrılıklarının yok edilmesidir. “Sınıfların ortadan kaldırılması, bir bütün olarak topluma ait olan üretim araçları yönünden bütün yurttaşların eşit bir düzeyde tutulması demektir. Bütün yurttaşlara, kamu mülkiyetindeki üretim araçlarında, kamu mülkiyetindeki toprakta, kamu mülkiyetindeki fabrikalarda ve öteki yerlerde eşit çalışma fırsatının verilmesi demektir.” der.
Sınıfların ortadan kaldırılmasının ilk adımı, sömürücülerin hükümetini alaşağı etmektir. İkinci önemli aşama ise kapitalizmden sosyalizme geçiş dönemi. Bu dönemde hem özel mülkiyet ortadan kaldırılarak kapitalist sınıfa son verilir, hem de köylülere, zanaatçılara dayanan bireysel küçük ekonomi, büyük ölçekli toplumsal ekonomi içinde yeniden örgütlenir.
Komünist toplumun ilk evresi olan sosyalizmde, arta kalan sınıf farklılıklarının ortadan kaldırılması en çok çaba sarf edilen iştir.
GELECEĞİN SINIFSIZ TOPLUMU
Gelecekte, komünizmin maddi ve teknik temeli kuruldukçave fiziksel çalışma ile zihinsel çalışma arasındakitemel ayrılıklar giderildikçe, işçi sınıfı ile çiftçilerve aydınlar arasındaki sınırlar kaybolacaktır. Hepsi de,içinde herkesin toplumsal eşitlikten ve üretim araçlarıylaeşit ilişkilerden tam olarak yararlanacakları veeşit çalışma koşullarının ve eşit dağılımın olacağı ve kamuişlerini yürütmede herkesin eşit fırsatlarla yer alacağısınıfsız komünist toplumun üyeleri olacaklardır.