'OHAL Komisyonu savcıdan farklı neyi inceleyecek?'
KHK ile ihraç edilen eğitimci Aydın Tan, Mersin'de ihraç edilen eğitimciler hakkında savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararına ilişkin yazdı.
Arşiv | Fotoğraf: Evrensel
Aydın TAN
KHK ile ihraç edilen Edebiyat Öğretmeni
Evrensel gazetesinde Halil İmrek’in haberine göre Mersin’de cumhuriyet savcısı ihraç olan eğitimcilerin listesini milli eğitim müdürlüğünden istemiş, bu kişiler hakkında inceleme yapmış ve kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş. Savcılığın 2018/35914 nolu kararını daha yakından inceleyelim.
Cumhuriyet Başsavcılığınca Mersin ilindeki tüm kamu kurumlarına müzekkere yazılarak terör örgütleriyle irtibatlı olduklarından bahisle görevden uzaklaştırılan ihraç edilen personellerin Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi istenmiştir. İhraç listesi savcılığa bildiriliyor. Mevcut kararda 96 kişi var ancak diğer kamu kurumlarındaki ihraçların listesinin de savcılığa gönderildiği ve tümünün incelendiği anlaşılıyor.
Karara göre soruşturma 2017’de başlamış, 2018’de tamamlanmıştır. Davacı olarak kamu belirtilirken, ihbar eden: Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü, denmektedir. Başsavcılık müzekkere yazarak istediği listede neden milli eğitimi ihbarcı göstermiştir? Çünkü ihraç kararnamelerini suç duyurusu kabul etmiştir. İhraç nedeni terör örgütlerine “mensubiyet ve iltisak” olduğuna göre bu aynı zamanda suç duyurusudur. İlginç bir durum daha var sonuç bölümünün ikinci maddesi “kararın şüphelilere TEBLİĞİNE YER OLMADIĞINA” karar verilmiştir. Bütün bunlar değerlendirildiğinde aslında bütün illerde bütün ihraçlar için resen soruşturmalar yürütüldüğü ancak sonuçların tebliğ edilmediği sonucuna ulaşılabilinir. Daha önce kendisine soruşturma sonucu tebliğ edilen Şahin Yücel arkadaşımızın listede yer almaması, oluşabilecek tepkiler üzerine tebliğ edilmeme kararına varıldığını göstermektedir.
Savcılık soruşturmayı yürütürken şu ölçütleri araştırıyor: BYLOCK programı kullanıcı listesinde yer alıyor mu? FETÖ/PDY silahlı terör örgütleriyle bağlantı içerin Dernek ve Sendika üyeliği, Bank Asya’da hesabı artıran, tepe yönetimle irtibat, SGK kaydı. KOM Şube müdürlüğü arşiv kayıtları, şüpheliler hakkında itirafçı, tanık ve gizli tanık beyanı bulunup bulunmadığı. Ayrıca UYAP sorgulaması yapılıyor.
Bütün bu araştırmadan 71 kişi hakkında herhangi bir suç emaresine ulaşmıyor. 15 kişi hakkında “KOMBS havuz sisteminde yapılan sorgulamada FETÖ/PYD kapsamında 667 sayılı KHK ile kapatılan derneklerde üyelik kayıtlarının bulunduğu” tespit ediliyor. 9 kişi hakkında bunlar Fetullahçı değil ama diğer örgütlerle ilişkisi araştırılsın diye TEM şube müdürlüğüne yazı yazılıyor, gelen cevap herhangi bir terör örgütüyle ilişkilerinin tespit edilemediğidir. Bütün kurumlardan gerekli bilgiler toplandıktan sonra hukuki değerlendirme yapılarak kovuşturmaya yer olmadığına karar veriliyor. Şimdi soru şu: OHAL komisyonu bunların dışında hangi kurumdan hangi bilgileri isteyecek, araştırma ölçütleri OHAL komisyonunun ilan ettiği ölçütler değil mi? Bu insanları göreve başlatmak için daha ne beklenmektedir?
İdare, mahkeme kararlarının ceza hukuku açısından belirleyici olduğunu ancak kendilerinin ‘idari tasarrufta bulunduğu savunmasına sığınmaktadır. Birincisi savcılık açıkça iddianın ceza hukuku kapsamında olduğunu düşündüğü için soruşturma açmıştır. Yoksa işten atılan herkes için soruşturma açılmıyor. İkincisi bir hukuk devletinde tanımlanmamış suç ve ceza olmaz. Eğer ceza yasalarının kapsamında değilse disiplin yönetmeliklerinin kapsamındadır. Onu da yolu yöntemi bellidir. Ancak doğal hakim kavramına da karşıt biçimde kurulmuş, OHAL komisyonunun kapsamında olması mümkün değildir.
Cumhuriyet’ten, Sinan Tartanoğlu’nun haberine göre idare “ihraç devletin hakkıdır” demektedir. Haber şöyle: İhraç edilen bir memur OHAL komisyonunun iade talebini reddetmesinden sonra 19. İdare mahkemesine başvurdu. Mahkeme MEB’den savunma istedi. MEB, savunmasında şöyle demektedir: “Devlete olan sadakatsizlikleri, bağlılıklarının devlete değil terör örgütüne olması dikkate alındığında, davacıların kazanılmış hak ilkesine dayanmaları hukuken mümkün değildir.” Elbette devlet memurunun devlete sadakatle bağlı olması beklenir. Ancak sadakatin ölçüsü idarenin keyfiliği değil, yasa ve yönetmeliklere uygun iş yapmasıdır. Nesnel olarak yasa ve yönetmeliklere aykırı işlem yapıldığında bunun yaptırımları da yasa ve yönetmeliklerde belirtilmiştir. Öyleyse “devlete sadakat” idarenin keyfine sadakat değil hukuka sadakattir. Yani devreye hukukun girmesi gerekir.
Açıklamalardan anlaşılacağı gibi ihraç listeleri suç duyurusu kabul edilmiş ve bütün ihraç edilen kamu çalışanları hakkında soruşturma yürütülmüş ancak sonuçlar tebliğ edilmemiştir. Yasal suç isnat edilenler hakkında davalar açılmış, bazı davalar ceza ile sonuçlanmıştır. Ceza alanlar hariç diğerlerinin hukuken göreve iade edilmesi gerekmektedir.
SONUÇ
OHAL Komisyonu cumhuriyet savcılarının yürüttüğü soruşturmadan daha derin bir çalışma yapamayacağına göre bu komisyon gereksiz hale gelmiştir. Kaynağını yasadan almayan, OHAL komisyonu OHAL’in kaldırılması ile birlikte temel dayanağını da yitirmiştir. OHAL komisyonu sadece sürece uzatma çabasına hizmet etmektedir, bu komisyon görevine son vermelidir.
Meslekten çıkarma iddia edildiği gibi idari bir karar değildir. İdari bir karar olabilmesi için idarenin soruşturma normlarına uyulması ve yargı denetimine açık olması gerekir. Bu iki koşul da oluşmadığına göre olsa olsa keyfi bir uyguluma söz konusudur. Bu keyfiliğe son verilmelidir.
Bütün kanallardan yürütülmüş bir soruşturma sonucu bu kişiler aklandığına göre bu kişilerin bir an önce görevlerine iade edilmesi gerekiyor.