İşçiler ‘Nasıl değişecek’ sorusunu daha sık soruyor
İşçilerin gözlemleri, ekonomik krizin etkilerinin giderek derinleştiği, işçiyi de daha fazla sorgulamanın, tartışmanın içine çektiğini anlatıyor.
Fotoğraf: Pixabay
Tarık KAYA
İstanbul
Küçükçekmece’nin organize sanayi bölgesinin yaslandığı mahallelerinden birinde asgari ücretin yansımalarını konuşmak için çeşitli fabrika ve atölyelerden bir grup işçiyle oturuyoruz. Bakımsız yollarında sular biriken, ortasından hâlâ üstü kapatılmamış atıkların boşaldığı bir dere geçen, eski, yıpranmış evleriyle bu mahalleler, içinde yaşayanlar hakkında ipuçları veriyor. İki yakasını bir araya getirmeyi başaranın -memurların olduğu tarafa- caddenin karşı tarafına geçtiği klasik bir yoksunluk manzarasıyla karşılaşıyoruz.
Sıcak çaylar gelip, gitmeye başlayınca sohbet koyulaşmaya, işçiler anlatmaya başlıyor. Uzun yıllardır metal fabrikasında çalışan bir işçi, ekonominin kötüye gittiğini, bunu söylemeye bile gerek olmadığını, fabrikada her yıl hakların biraz daha geriye gittiğini ama işçilerin konuşmaktan, ses çıkarmaktan korktuğunu aktarıyor. Hâlâ fabrikalarının çok sessiz olduğunu, ses çıkartanların da ispiyonlandığını, dolayısıyla işçilerin de birbirlerine güvenlerinin sarsıldığını söylüyor. “Bu işçilerden hiçbir şey olmaz” derken, diğer işçilerin tepkilerine bakıyor. Başka bir metal işçisi fabrikalardaki örneklerden, son 3 ayda yaşanan direnişlerden bahsediyor. Gripin işçilerinden, Flormar’dan söz açılınca, “Onlar sayılmaz” diyor.
YANALIM BİRLİKTE
“Bizim fabrikamızdaki somut durumda bu işçiler kendileri için mücadele etmiyorlar. Eee biz neden onlar için mücadele edelim” diyor. Asgari ücretten kimsenin memnun olmadığını, fabrikada bir sürü haksızlığın olduğu, hasta işçilere izin verilmediğini, sorunu olan birçok işçinin olduğunu anlatıyor ve “İşçilerle bunların konuşulması, tartışılması gerekiyor” diyor. Başka bir tekstil işçisi söz alırken, metal işçisinin kafasındaki çelişkiyi de açığa çıkarıyor. “Hem bu işçilerle birleşmeden yalnız bir şey yapamıyoruz, hem de bu işçilerden bir şey olmaz diyoruz. Eee nasıl olacak?” Metal işçisi yeniden söz alarak “Anlatacağız tabii ama onların canı yanmadan anlamazlar. Bizim de canımız yanacak ama zaten yanıyor. Yanalım birlikte” diyor.
Tekstilde çalışan bir başka işçi, görece daha umutlu olduğunu söylüyor, çünkü koyu AKP’li birkaç işçinin artık AKP hakkında konuşabildiğini -eskiden AKP’ye laf ettirmeyen işçilerin- ama oy vermeye geldiğinde alternatif bulamadıklarını anlatıyor. İşçilerin poşet fiyatları hakkında da bugünlerde epey konuştuğunu ama bu tepkinin her şeye gelen zammın bir yansıması olduğunu, insanlardan neredeyse markete girdiklerinde ayakbastı parası vermeleri istendiğini, bunun soygun düzeninin bir parçası, göstergesi olduğunu ifade ediyor.
SES ÇIKARTMASAN EZİLİP GİDİYORSUN
Söz elektrik faturalarına, ev kiralarına, buna karşın asgari ücrete yapılan zamma geldiğinde, herkes geçinmenin mümkün olmadığı konusunda hemfikir. Emekli olmasına rağmen maaşı yetmediği için çalışan işçilerden, haftanın her gün mesaiye kalarak kirasını çıkartmaya çalışanlara kadar fabrikada işçiler ücretlerini biraz iyileştirecek her şeyi deniyorlar. Söz alan bir başka işçi fabrikalarında doğrudan kaizen sisteminin olmadığını ama üretimin son 3 senedir yoğunlaştığını 4 işçinin işinin 1 işçiye yaptırıldığını ve bu süreçte onlarca işçinin işten çıkarıldığını ifade ediyor. Kendi fabrikalarındaki işten çıkarmaların krizden daha çok, aynı işçiyle daha fazla iş yapılması ile ilgili olduğunu aktarıyor.
Söz alan bir başka işçi, “Asgari ücretin artmasını bırakalım, bizi işten atmasalar yeter noktasına geldik” diyor: “Çünkü maaş yatınca, gidip kredi kartı borcunu yatırıyorum direkt. Bir karttan diğerine aslında. Parayı görmüyoruz. Ama bir de maaşın olmasa ne yapacaksın? Bunu düşünüyorsun.”
Tekstil işçisi, “Fabrikada hiç ses çıkartmasan da hakkını aramasan bu sefer ezilip gidiyorsun, bu yüzden bir taraftan şikayet ediyoruz ama yanımızdaki işçi arkadaşımıza nasıl çözeceğimizi anlatmakta, bir araya gelmekte, güven vermekte de yetersiziz, eee patron da zaten, akraba, ispiyoncu, kademe, maaş derken bölüyor, un olup gidiyoruz. Şimdi kıdem tazminatının kaldırılması da tartışılıyor. O yüzden küçük büyük demeden şimdiden konuşmasak, birleşmeyi sağlayamayız” diyor.
Sohbetin sonuna doğru, işçiler konuştukça sohbetin başındaki olumsuz hava dağılıyor, giderek “Eee tabii aslında bizim fabrikamızda eskiden şu hak yoktu, ses çıkardık değişti”ye geliyor iş. İşçilerin gözlemlerine bakıldığında ekonomik krizin etkilerinin giderek derinleştiği, işçiyi de daha fazla sorgulamanın, tartışmanın içine çektiği aşikar. Bu tartışmalarda daha sık sorulmaya başlanan, “Peki ne olacak, nasıl değişecek” sorusu bile, giderek bir değiştirme isteğinin doğduğunu gösterir nitelikte.