100. yılında Spartakist Ayaklanma ve Rosa Luxemburg’un katli
Tam bir asır önce Rosa Luxemburg'un katledilmesiyle sonuçlanan Spartakist Ayaklanma hangi koşullar altında gerçekleşti ve neden başarısız oldu?
Berlin'de Spartakist Ayaklanma'dan 2 ay önce 9 Kasım 1918'deki büyük yürüyüş
Fotoğraf: Bundesarchiv, Bild 183-18594-0045 / CC BY-SA 3.0 DE
Mithat Fabian SÖZMEN
Almanya’da 1918’in Kasım ayında başlayan devrim sürecinin yenilgiyle sonuçlanması, dünya işçi sınıfı için yıkıcı sonuçları olan büyük bir kayıptı. Yenilgiye giden süreç bundan tam bir asır önce Berlin’i 1 hafta boyunca kasıp kavuran Spartakist Ayaklanma’nın başarısızlığıyla başladı. Bunun ardından komünist hareketin liderleri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht katledildi ve Almanya’da karşıdevrim güçleri muzaffer oldu. Rusya’daki devrime 1 yıl sonra Almanya’nın eklenmesinin tüm Avrupa’da çok güçlü etkileri olması muhtemeldi. Ancak yenilgi, Almanya’da nihayetinde Nazilerin iktidarına ve 2. Dünya Savaşı’na kadar giden süreci başlattı.
Tarihin bu kritik dönemecine daha yakından bakalım.
1914-1918 - SPD’DE AYRIŞMA, SAVAŞ, SPARTAKÜS BİRLİĞİ
Sosyal demokrasinin Avrupa genelinde 1. Dünya Savaşı öncesi takındığı savaş taraftarı tutum, pek çok ülkede olduğu gibi Almanya’da da keskin ayrışmalara neden oldu. Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg gibi isimlerin öncülüğündeki enternasyonalist devrimciler, Sosyal Demokrat Partiden (SPD) ayrılarak adını Roma’da zincirlerini kıran köle Spartaküs’ten alan Spartaküs Birliğini kurdu.
KASIM 1918 - KİEL AYAKLANMASI VE DEVRİMİN YAYILIŞI
Savaştan yenik çıkan Almanya, 1918 güzünde ciddi ekonomik sorunlar ve siyasi belirsizlik içerisindeydi. 24 Ekim’de Alman Donanma Komutanlığı, İngiliz gemilerine saldırılması emrini verdi. Saldırının hayata geçirileceği 29-30 Ekim’de denizciler emre karşı geldi ve 3 Kasım’da Kiel Ayaklanması patlak verdi. Kiel, denizciler, askerler ve işçilerden oluşan Sovyet benzeri konseylerin hakimiyetine geçerken devrim Almanya geneline yayılmaya başladı. 7 Kasım’da, Bolşevik devriminin yıl dönümünde Bavyera Kralı 3. Ludwig, Münih’i terk etmek zorunda kaldı. Bunun ardından Bağımsız Sosyal Demokrat Partiden Kurt Eisner, Bavyera Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etti.
9 KASIM - ATEŞKES VE ZORAKİ CUMHURİYET İLANLARI
Devrimci ruhun Berlin’i ve nihayetinde tüm Almanya’yı ele geçirmesinden korkan Prens Maximilian von Baden ve Sosyal Demokrat Parti’nin lideri Friedrich Ebert, ateşkes ve imparatorluğun lağvedilmesinin hızlıca hayata geçmesi gerektiğini biliyordu.
Hapisten çıkan, Berlin’e dönen ve Spartaküs Birliğinin kuruluşunu yeniden ilan eden Karl Liebknecht’in cumhuriyet ilan edeceğinden haberdar olan Philipp Scheidemann, 9 Kasım’da Reichstag balkonundan -Ebert’ten habersiz şekilde -cumhuriyetin kurulduğunu açıkladı. Aynı saatlerde Berlin Kent Sarayı’nda Karl Liebknecht de sosyalist bir cumhuriyetin kurulduğunu duyurdu.
Acele ve zoraki cumhuriyet ilanlarıyla aynı gün Berlin’in büyük fabrikalarında örgütlenen devrimci işyeri temsilcilerinin örgütlediği grev hayata geçti. Akşam saatlerinde 100 kadar devrimci işyeri temsilcisi, Reichstag’ı işgal etti.
Prens Maximilian von Baden, Ebert’ten şansölye olarak kendi yerine geçmesini istedi. Ebert, Halk Temsilcileri Konseyi’nden oluşan bir hükümet kurdu ve 11 Kasım’da ateşkes ilan edildi.
Hapisten çıkmalarının ardından Liebknecht’le Rosa Luxemburg da, Kızıl Bayrak(Die Rote Fahne) gazetesini kurdu.
Ateşkes ilanına rağmen Almanya’ya yönelik blokaj devam ediyordu. Gıda ve yakıt kıtlığıyla birlikte salgın hastalıklar halkı kırıp geçiriyordu. Cepheden dönen yüz binlerce asker ise işsiz, aç, psikolojik olarak dağılmış durumdaydı.
ARALIK 1918 – DEVRİM VE KARŞIDEVRİM GÜÇLERİNİN HAZIRLIĞI
Devrimciler siyasi mücadeleyi sürdürürken burjuvazi, monarşi artıkları, muhafazakarlar ve Sosyal Demokrat Parti liderliği devrim korkusuna karşı paramiliter Freikorps’u örgütlüyordu.
Eski askerlerin öncülüğündeki milliyetçi-muhafazakar grup, grevlere, protestolara karşı düzenin gayriresmi ancak en etkili silahıydı ve provokasyonlarla dolu geçecek olan Aralık 1918’de adlarını duyurmaya başladılar.
Wilhelmshaven, Leipzig, Bremen, Hamburg, Chemnitz, Gotha gibi kentlerin hakimiyetini elinde tutan İşçi ve Asker Konseyleri, 16 Aralık’ta ilk genel toplantıları için Berlin’de toplanacaktı. Bunun öncesinde yaşanan tutuklamalar fitili ateşledi.
6 ARALIK – İLK KATLİAM
6 Aralık’ta Chausseestrasse’de Spartaküs Birliği’nin bazı tutuklamalara yönelik gerçekleştirdiği protesto sırasında askerlerin yürüyüşü engellemesi ve kitlenin üzerine makineli tüfekle ateş açılması sonucu en az 16 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı.
10 Aralık’ta Ebert’in müttefiki General Wilhelm Groener, Berlin’e savaştan dönen 75 bin askeri gönderdi. Ebert, buradan oluşturulacak güçle, İşçi ve Asker Konseylerinin genel toplantısını engellemeyi hedefliyordu. Ancak, Groener’in gönderdiği askerlerin çoğu bunu reddetti.
16 ARALIK - İŞÇİ VE ASKER KONSEYLERİ GENEL TOPLANTISI
16 Aralık’taki İşçi ve Asker Konseylerinin genel toplantısında Sosyal Demokrat Parti taraftarlarının halen konseylerde çoğunlukta olduğu görüldü. Yeni anayasanın temeli olacak bir konseyler sisteminin kurulması 344’e 98 oyla reddedildi ve hükümetin genel seçim çağrısı desteklendi. Ancak konseyler, Ebert ve Groener’le ordunun kontrolü konusunda aynı fikirde değildi. Asker konseylerinin ordu yönetimini ele alması görüşü hakimdi. Ayrıca temel sanayi alanlarında kamulaştırma kararı alınmıştı.
23-24 ARALIK – “EBERT’İN KANLI NOEL’İ”
Karşıdevrim güçleri, gelişmelerden memnun değildi ve Freikorps sokaklara salınmaya başlandı. Kasım 1918’de oluşturulduktan sonra başkente sarayı korumaya çağrılan ancak Spartakistlere yakın olduğu düşünülen Halkın Denizcileri Birliği (Volksmarinedivision) hedef alındı. Ücretleri ödenmeyen ve başka bir yere nakledilen askerler, 23 Aralık’ta Komutan Heinrich Dorrenbach’ın öncülüğünde Ebert’in bulunduğu Şansölye binasını kuşattı, telefon dairesini ele geçirdi, Halk Temsilcileri Konseyi’ni ve bir yıl sonra SPD Başkanı olacak olan İşçi Konseyi üyesi ve kentin askeri komutanlığından sorumlu Otto Wels’i alıkoydu.
Askerler, Ebert hükümetini devirmeyi değil ücretlerini istiyordu ancak Başkomutanlık’la gizli telefon hattı üzerinden iletişim halinde olan Ebert, 24 Aralık sabahı askerlere ateş açılması emrini verdi.
Dorrenbach ve deniz piyadeleri saldırıyı püskürttü. Devrimciler 11’i asker 30 kayıp vermesine rağmen Başkomutanlık güçlerini yenilgiye uğrattı. 56 asker kaybeden hükümet müttefiki askerler, Kızıl Bayrak gazetesinin binasını bir süreliğine işgal ettikten sonra Berlin merkezinden çekildi, dağıldı ve ve kısa süre içinde Freikorps’a katıldı.
Spartakistlerin “Ebert’in kanlı Noel’i” adını taktığı bu saldırı amacına ulaşamamış ve bir askeri yenilgiye dönüşmüştü. Ancak güçlü ve harekete hakim bir merkezi idareye sahip olmamanın etkisiyle, devrimciler bu zaferi siyasi kazanıma dönüştüremedi. 29 Aralık’ta Bağımsız Sosyal Demokrat Parti üyeleri hükümetten istifa etti ve bu, zaten sadece Kasım ayının devrimci gelişmeleri nedeniyle onlara hükümette yer vermek zorunda kalmış olan Ebert’in canını sıkacak bir gelişme değildi.
1 OCAK 1919 - ALMANYA KOMÜNİST PARTİSİNİN KURULUŞU
Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg, Aralık ayı sonu-Ocak başında Almanya Komünist Partisinin kuruluşunu ilan etti. Ancak bu, devrim güçlerini toparlamaya yetmedi. Devrimci İşyeri Temsilcileri, partiye katılmadı ve Bağımsız Sosyal Demokrat Partide katıldı.
5-12 OCAK 1919 - SPARTAKİST AYAKLANMA
4 Ocak’ta hükümet, “Noel krizi” sırasında protestolara katılan işçilere karşı güç kullanmayı reddeden Bağımsız Sosyal Demokrat Parti taraftarı Emniyet Müdürü Emil Eichhorn’u görevden aldı. Bunun ardından Komünist Parti, Bağımsız Sosyal Demokrat Parti ve Devrimci İşyeri Temsilcileri eylem çağrısı yaptı. 5 Ocak’ta büyük bir protesto gerçekleşti ve yüz binlerce emekçi Berlin sokaklarına indi. Sosyal Demokrat Partinin yayın organı Vorwarts’ın da aralarında olduğu gazeteler, kamu kuruluşları işgal edildi. Kasım Devrimi öncesi sokaklara çıkan halk, devrimin tamamına erdirilmesini istiyordu.
Bir gün sonra Vorwarts ve sağcı gazeteler, Spartakistlerin öldürülmeleri çağrıları yaptı.
53 üyeyle kurulan Geçici Devrimci Komite, hükümetin gayrimeşru olduğunu ilan etti, genel grev, genel protesto çağrısını sürdürdü.
6 Ocak’ta Berlin sokakları daha kalabalıktı. Devrimci İşyeri Temsilcileri silahlanmıştı ancak asker konseylerinin desteği tam olarak sağlanamamıştı.
Ebert, orduyu Berlin’e çağırırken Devrimci Komite’yle görüşmeyi kabul etti. Ancak sokaklarda SPD imzalı “Hesaplaşma vakti yaklaşıyor” broşürlerinin görülmesi üzerine görüşmeler iptal edildi.
9 Ocak’ta ordu ve Freikorps katliamlarla askeri üstünlüğü ele geçirdi. Ülke genelinde devrimci güçleri bastırma görevi verilen İçişleri Bakanı Gustav Noske’nin yönettiği saldırılarda 156 kişi hayatını kaybetti. 12 Ocak itibariyle ayaklanma başarısız olmuştu.
LIEBKNECHT VE LUXEMBURG’UN KATLİ
3 gün sonra Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg yakalandı. Freikorps Komutanı Waldemar Pabst tarafından sorgulanıp işkenceye uğradılar ve katledildiler. Luxemburg’un cansız bedeni Landwehr Kanalı’na atıldıktan 4 ay sonra bulundu. Liebknecht’in cesedi ise bir morga bırakıldı. Pabst, 1962’de Der Spiegel’e verdiği röportajda ve biyografisinde Noske ve Ebert’in infazları onayladığını söyledi.
Hükümet, Luxemburg ve Liebknecht’in ölümüne ilişkin de yalan söyledi. Liebknecht’in kaçarken vurulduğu, Luxemburg’un halk tarafından linç edildiği iddia edildi. Gerçek ortaya çıktıktan sonra Luxemburg’un katili Otto Runge, mayıs ayında 2 yıl hapse mahkum edildi. Runge’ye, pek çok Freikorps üyesinin önemli görevlere geldiği Nazilerin iktidarı altında tazminat ödendi.
19 OCAK 1919 – GENEL SEÇİMLERDE SPD ZAFERİ
Bu koşullarda gidilen ve Komünist Partinin katılamadığı 19 Ocak 1919 seçimlerinde SPD yüzde 37.86 oy toplayarak büyük bir farkla kazandı. Bağımsız Sosyal Demokrat Parti ise yüzde 7.62 oy aldı.
LUXEMBURG’UN AYAKLANMA DEĞERLENDİRMESİ
Rosa Luxemburg, Spartakist Ayaklanma’ya dair tek değerlendirmesini gözaltına alınmadan saatler önce yazdı. Luxemburg, “Berlin’de asayiş sağlandı” başlıklı yazıda ayaklanmanın kısa bir muhasebesini de yaptı.
Bu yazının bir bölümü şöyle: “Berlin’de geride bıraktığımız ‘Spartaküs haftası’ neydi? Ne getirdi, bize ne öğretti? Halen muharebenin içindeyken, karşıdevrimciler zaferleriyle ulumaya devam ederken devrimci proleterler yaşananları enine boyuna düşünmeli… Devrimin kaybedecek zamanı yok, büyük amacına ulaşmak için halen kapatılmamış mezarların, zaferlerin ve yenilgilerin üzerinden paldır küldür koşmaya devam ediyor. Uluslararası sosyalizmin savaşçılarının ilk görevi devrimin ilkelerini ve yolunu bilinçli şekilde takip etmektir.
Bu süreçte devrimci proletaryanın zaferi beklenebilir miydi? Ebert-Scheidemann’ı devirip sosyalist diktatörlüğü kurabilir miydik? Bu soruyu çevreleyen tüm unsurları iyice hesaba katarsak elbette hayır. Devrimin zayıf halkası halen üstlerinin halk düşmanı, karşıdevrimci hedefler için kendilerini suiistimal etmesine izin veren asker kitlelerinin siyasi hamlığıydı. Sadece bu bile şu anda kalıcı bir devrimin mümkün olmadığını gösteriyor. Diğer yanda ordunun siyasi hamlığı, Alman devriminin genel siyasi hamlığının sadece bir semptomudur.
Devrim, askerlerin çoğunun geldiği kırsal alana dokunamadı. Şu ana kadar Berlin, ülkenin geri kalanından neredeyse izole kaldı. Vilayetlerdeki devrimci merkezler(Rheinland, kuzey kıyısı, Brunswick, Saksonya, Württemburg) Berlin işçilerinin arkasındaki yürek ve ruh oldu, bu doğru. Ancak yine de şimdilik birlikte ilerleyemiyorlar, Berlin işçi sınıfının mücadele azmini daha da ileriye taşıyacak ve muazzam ölçüde etkili hale getirecek bir eylem birliği yok. Bunlara ek olarak devrimi besleyen -ve bu sadece devrimin siyasi hamlığının daha derindeki nedenidir- esas coşkun kaynak olan ekonomik zorlukların henüz başındayız. Bu, devrimci sınıf mücadelesinin henüz emekleme döneminde olmasının altında yatan temel nedendir..."