Bir AVM bin mobbing
'Biz kuryelerle içeride, restoranda çalışan arkadaşlarımız arasında tam birlik yok. Çünkü bizim aramızda ayrım yapılır sürekli idare tarafından.'
Fotoğraf: Pixabay
Bir motokurye
Denizli
Merhaba Evrensel okurları, size AVM’lerin farelerinden bahsetmek istiyorum. Bu fareler ortalama bir AVM’de yemek alanlarıyla birlikte 100’ün üzerinde mağaza/restoran bulunuyor, 1000’e yakın fare buralarda çalışıyor. Tabi ki fareler çalışmıyor buralarda, insanlar, biz işçiler çalışıyoruz. Ancak birçok ağır, güvencesiz ve güvensiz çalışma koşullarını bir tarafa bırakırsak bu AVM’lerde biz işçileri sanki deney fareleriymişiz gibi bizlerle psikolojik şiddet ve baskı deneyleri yapılıyor.
Ben Denizli’de bir zincir restoran grubuna bağlı olarak çalışan bir motokuryeyim. Sizlere biraz bu gıda devinde yaşananlardan bahsetmek istiyorum. Nereden başlasam; ağır ve yüksek tempolu mesai saatleri, yönetim sorumsuzluğu (kiminden talimat alacağımız belli değil), sürekli çalışma alanı değişikliği (bir AVM’den diğerine sürgün), angarya işler... O kadar çok müdür, amir varken sanki Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çalışıyoruz. Bu ne demek oluyor; piramitte aşağılara indikçe baskı, emir, mobbing artıyor. Sürekli prosedürden bahseden ama bunu hiçbir zaman kendileri uygulayamayan grup müdürleri var mesela. Sırf egolarını tatmin etmek için sizin üzerinizde bir tepinmedikleri kalır hatta bazen sanki tepinmekten yorulup nefesleri kesildiğini zannederiz.
Ve maalesef ki grup müdürlerinin yaptığı hiçbir şeyden operasyon müdürü haberdar değildir sözde. Müdürlere yapılan mobbing de var tabi. Sözde kurumsal olarak geçinen ama işçisine saygı denen şeyden haberi olmayan bir kurumdur. Bir de bu müdürleri sadece tutanak tutsunlar diye çalışır sanırsınız. Tutanak rekoru bende herhalde bir yılda 50 tutanağı geçtim. Tutanak tutarak bizi baskı altında tutabileceklerini sanıyorlar, yeni giren arkadaşlarımızı da etkiliyorlar.
Son iki tutanağım aklımda, anlatayım. Birincisi her gün restorandan bütün gün iç içe olduğunuz aynı yemekleri yersiniz, insanda iştah kalmaz, bağırsaklarda iflas eder. Biz de AVM’deki diğer restoranlardaki arkadaşlarla anlaştık firmaların bize verdiği ücretsiz yemek hakkını kendi aramızda değiştiriyorduk. Bir müdüre bu nedense dokundu ve bana başkasına yemek vermekten tutanak tuttu. Ama ne duyan var, ne gören, ne de şikayet eden. Sonuç öbür AVM’deki restorana sürgün. İkincisi tutanak ise biz motokuryelerin kimin işine yetişeceğimizin belli olmaması. Grup şirkete bağlı dört restoran var hepsine yetişmeye çalışırız işler sıkışınca. Bir müdür bir yere gönderir bir müdür başka siparişe sonra tutanak bize tutulur sipariş yetişmiyor, geç kalıyor diye.
Her gün şirketin itibarı, ürünü, parası üzerinizde ama can güvenliğimiz için bile çok çabaladık çok. Bir sürü uyarı, şikayetten sonra ancak trafikte zorunlu olan koruyucularımızı alabildik. Şehir trafiğinde her gün mücadele ediyoruz siparişi yetiştirmek için, tabi kızgın müşterilerle uğraşmak cabası, sanki koca şirket bizimmiş gibi tepkiler alıyoruz. Biz kuryelerle içeride, restoranda çalışan arkadaşlarımız arasında tam birlik yok. Çünkü bizim aramızda ayrım yapılır sürekli idare tarafından. Saçma sapan bir vardiya sistemi var bizde. Vardiyalar haftalık olarak değişmez, gün gün ayarlanır. Onların daha çok müdür baskısına, müşteri, ciro baskısına ve angaryaya maruz kaldıklarını biliyoruz. Çoğu da atanamamış üniversite mezunu arkadaşlarımız, hatta şarkılarda bile varlar artık: “Diplomam kimin umurunda, alan yatıyor aha orda, atanamayanlar ‘burger’da.” İşi geçici gördükleri için de çok uğraşmak istemiyorlar bu haksızlıklarla.
Son olarak bizler bayram yüzü bile görmeyen AVM restoran çalışanları olarak sendikalaşmaya başladık. Bir bayram sevinci için artık tüm Türkiye’deki arkadaşlara da buradan duyurulalım istedim, fazla mesai ücretlerimizi, kesintileri şimdiden istiyoruz!