Fareler gibi kafeste dönüp durmamak için
Kocaeli Şehir Tiyatroları sahnesinde izleme fırsatı bulduğum, harika dekorların, güçlü ve gerçekçi oyunculukla birleştiği bir tiyatro oyunu.
Hasan KARTAL
Kocaeli
Fareler ve İnsanlar… Geçen hafta Kocaeli Şehir Tiyatroları sahnesinde izleme fırsatı bulduğum, harika dekorların, güçlü ve gerçekçi oyunculukla birleştiği bir tiyatro oyunu. Ayrıca olayları farklı bir bakış açısı ile yorumlayabilme ve insanın kültürel anlamda kişisel gelişimine etki eden bu tarz etkinliklere “Neden daha sıklıkla gitmiyorum?” diye beni düşündürten ve kendimi sorgulatan bir oyundu.
HAYALLERİ OLAN GÖÇMEN İŞÇİLER
John Steinbeck’in 1937 yılında kaleme aldığı “Fareler ve İnsanlar” romanının uyarlaması olan oyun, iki yakın arkadaş olan George ve Lennie’nin başından geçen bir dizi olayı ele alıyor. George ve Lennie göçmen işçilerdir ve çiftlikte çalışırlar. Lennie biraz saf ama oldukça iri yarı, kuvvetli ve güçlüdür, 3-4 insanın yapabileceği işi tek başına yapar. George ise Lennie’ye göre daha akıllı, zeki ve uyanıktır. İki kafadarın en büyük hayali kendi çiftliklerini satın alıp orada yaşamaktır. Bu yüzden para biriktirebilmek için girdikleri son çiftlikten kovulmamaları gerekmektedir.
SÖMÜRÜLMEMEK İÇİN
Crooks’a değinmeden de edemeyeceğim. Siyah bir işçi olan Crooks, bir atın çiftelemesiyle kambur kalan, diğer işçiler tarafından çiftlikte adeta yok sayılan ve hor görülen birisi. Öyle ki diğer işçilerin yatakhanesine bile girmeye izni yok, tüm bunların nedeni ise sırf onlar ile aynı renkte olmamasından kaynaklı. Steinbeck’in ustaca anlatımı dönemin toplumsal sorunlarından biri olan ırkçılığa bir eleştiri sunuyor. Hâlbuki bir başka işçiyi siyah olduğu için aşağılayan işçiler patronları tarafından fütursuzca aşağılanıp sömürüldüklerinin farkında bile değiller.
Finali trajik bir şekilde biten, baktığımız zaman sıradan bir çiftlikte çalışan iki arkadaşın karşılaştıkları gariplikler ve karışıklıkların anlatıldığı bir oyunmuş gibi gözüküyor. Ama oyuna alışılmış bakış açıyla bakmak yerine anlatılmak istenen alt metine bakmamız lazım. Emeğinden başka verebilecekleri hiçbir şeyleri olmayan göçmen işçilerin, gündeliği 50 papelden 12-13 saat çalışmalarının altında hayallerine kavuşabilme umutları yatıyor.
Sonuç olarak bu sistemin birer çarklısı olan işçiler, fareler gibi durmadan kendi kafesleri içinde koşuşturmaya ve emekleri üzerinden kazanılan haksız kazançlar sonrasında kendilerine verilen 3 kuruşluk paralara ses çıkarmadığı sürece sömürü devam edecek. O yüzdendir ki işçiler bu düzene karşı dur diyebilmeli, gelecek güzel yarınlara birer adım atabilmeli ve haklı mücadelelerini kitleler halinde yüksek sesle korkmadan sürdürebilmelidirler.