Bağımsız sinemadan promosyan bilete
Bağımsız ve köklü sinema salonları kapatılıp yerini alışveriş merkezlerindeki promosyonlu, mısırlı biletlerin satıldığı sinema salonları alıyor.
Hazan İLİK
Buket DEMİR
Yıldız Teknik Üniversitesi
Geçtiğimiz haftalarda Hürriyet Gazetesi’nde çıkan, bizlerin Cinemaximum adıyla bildiği Mars Grup’un kurumsal ilişkiler direktörü ile yapılan röportaj tartışmalara yol açtı. Sinema salonu pazarının yarısından fazlasını elinde bulunduran Mars Grup’a karşı diğer büyük şirketlerin [BKM (Necati Akpınar ve Yılmaz Erdoğan), Çamaşırhane Film (Şahan Gökbakar), Fikir Sanat (Cem Yılmaz), Madd Entertainment (Ay Yapım ve Med Yapım’ın ortak film şirketi)], bilet yapımcıların paylarını doğru biçimde vermediği ve promosyonlarla bilet fiyatlarını da yükselttiği iddiasıyla başlayan kavga bu röportaj ile hararetlendi. Bu yapımcılar da “biz olmazsak nasıl para kazanacaksınız bakalım” edasıyla filmlerini vizyondan çekme eğilimine girdiler. Buradan bakınca yapımcılar haksız görünmüyor olsa da aynı yapımcılar uzun süredir, özellikle bağımsız sinema için büyük bir problem olan dağıtım ve gösterimlerin tekelleşmesi konusunda bugünlere gelene kadar şimdi verdikleri türden bir tepki vermediler.
Mars Grup’tan Ay Yapım’a kadar sinema alanında büyük kârı elde eden şirketler, filmlerin kaç kopyadan gösterime gireceğinden seyirci profiline kadar sinemanın her alanında söz sahibi durumda. Hangi şirketin daha çok kâr elde edeceği ve sektörde ayakta kalacağı hayati olduğundan sinema da sinema olmaktan çıkarak sadece kâr elde edilebilen salt eğlence sektörüne dönüştürülmeye çalışılıyor. Vizyona girecek filmler için tek önemli kriter, gişe filmi kalıbına uyması haline gelmiş durumda. Bağımsız ve köklü sinema salonları kapatılıp yerini alışveriş merkezlerindeki promosyonlu, mısırlı biletlerin satıldığı sinema salonları alıyor. Durum böyle iken seyirci profilinin de sinema tekellerinin istediği kıvama gelmesi işten bile değil.
ÇEŞİTLİ ÜRETİM EŞİTSİZ DAĞITIM
Sinemaya gitmek isteyen bir kişinin izleyeceği filmi seçme şansı kalmıyor. Bu da “art-house” denilen sanat sinemasının giderek ayrışması, derdi bir şey anlatmak olan filmlerin “festival filmi” diye adlandırılır hale gelmesine ve halkın erişiminden uzaklaştıkça böyle filmlerin tercih edilirliğinin azalmasına, sadece özel olarak sinemayla ilgilen insanların izlediği bir hale gelmesine yol açıyor. Seyir alışkanlıklarını değiştiriyor, toplumun bir sinema kültürü geliştirmesi önüne koca bir set çekiyor. Sinemada üretim çeşitli olmasına karşın dağıtımdaki eşitsizlik sinemayı tek tipe indirgiyor. Bağımsız film üreticileri bu eşitsizliğe karşı alternatif yollar denese de bu yollar günden güne tıkanıyor. Bağımsız üretici kendini ifade edemez duruma geliyor. Bu tabloya bakınca Cem Yılmaz’ın Mars Grup’a ithafen attığı, epeyce destek gören “Tüm Türkiye’de bilet fiyatlarını 15 lira yapın da görelim” tweeti haklı bir tepkiyi dile getirse de, bugüne kadar neredeydiniz sorusunu da akıllara beraberinde geliyor. Dün hallerinden memnun, yaşananları görmezden gelenler, bugün deniz dalgalandıkça, pastadaki pay daraldıkça kıpırdanmaya ve söylenmeye başladılar bile.
İSTATİSTİKLERLE TÜRKİYE’DE SİNEMA
Türkiye’de 2005 yılında izleyici sayısı 27 milyonken, bu sayı 2015 yılında 60 milyona ulaştı. Benzer biçimde 2005 yılında üretilen yerli film sayısı 29 iken, 2015 yılında 136 yerli film üretildi. Fakat olumlu görünen bu tabloda yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. 2015 yılının Aralık ayında 2300 salonun 1700’ünde yalnızca 2 film gösterildi. Aynı dönemde yurt dışından çeşitli ödüllerle dönen, Emin Alper’in Abluka filmi Türkiye’de sadece 25, Tolga Karaçelik’in Sarmaşık filmi ise yalnızca 16 salonda gösterim imkânı buldu. Bu veriler Türkiye sinemasında dağıtım ve gösterimlerdeki tekelleşmenin boyutlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Konuya dair daha detaylı bilgi için;
Şenay Aydemir’in Gazete Duvar’da yayımlanan “Perdede sezon finali: Tekeller kapışıyor” yazısı
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/12/28/perdede-sezon-finali-tekeller-kapisiyor-ya-da-hepiniz-oradaydiniz/
Kapalı Gişe kısa filmi