16 Ocak 2019 09:03

Rayında gitmeyen şeyler var

Şimdi geriye İZBAN işçilerin açtığı yolu iyi düşünmek ve seçim atmosferine girmeye başladığımız bugünlerde neler yapmak gerektiğini görmek kaldı.

Paylaş

Yunus ALPERGÜN

İzmir

Günde 550 bin yolcu hedefine doğru ilerleyen İZBAN’ın hat uzunluğu 136 kilometreyi buldu.”

Bu cümleler makinist, tekniker, teknisyen, istasyon operatörü, gişe çalışanı olarak çalışan 343 işçinin 30 gün boyunca grevini sürdürdüğü, 30. günün sabahında ise Cumhurbaşkanı kararıyla grevleri ertelenen (yasaklanan) işçilerin çalıştığı şirketin internet sitesinde karşımıza çıkıyor. Bu cümleler İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) ortaklığı olan İZBAN şirketinin “gururla” kullandığı cümleler olsa da, İzmir halkı içinde toplu ulaşımda İZBAN’ın vazgeçilemez bir yerde olduğunu gösteriyor. Bundan yaklaşık 1,5 ay öncesine yani grevin başlamadığı tarihlere dönüp İzmirlilere “İZBAN olmazsa şehirde hayat nasıl olurdu?​” diye bir soru sorsaydık, alacağımız ortak cevap tek kelimeyle “felaket” olurdu. Öyle de oldu. Grevin başladığı ilk günden, bittiği güne kadar şehir daha fazla trafik, daha fazla “aktarma”, yollarda daha uzun saatler yaşadı. Peki suçlu kim? Bu sorunun cevabına ulaşmak için grev sürerken yaşanan gelişmelere göz atmak gerekir.

NELER OLDU?

İZBAN bürokratları ve Demiryol-İş sendikası arasında süren 4. dönem toplu iş sözleşme görüşmelerinde 63 maddelik taslağın, 24 maddesinde anlaşmaya varılamaması sonucu grev kararı asıldı. Bu maddelerin arasında işçilerin çıplak maaşa %28 zam talebinin karşısında, şirketin önce %16, sonrasında greve 3 gün kala sosyal haklar dahil %22’ye çekilen zam oranı vardı. İşçilerin 112 günlük ikramiye talebinin karşısında şirketin 95 günlük önerisi vardı.

Peki %25 dolaylarına yaklaşan ve temel tüketim malzemelerinde bunu geçen enflasyon oranı karşısında işçilerin talebi mi gerçek olan? Yoksa az sonra değineceğimiz İBB, CHP, İZBAN, TCDD yöneticilerinin halkla işçileri karşı karşıya getirmek için söyledikleri mi? “Grev bir haktır ama…” ile başlayan cümlelerin  “işçilerin %65 zam istediği”, “yerel seçimler öncesi bir komplo olduğu” sonu ile bağlanan cümleler, ulaşımda yaşadığı sıkıntıların da etkisiyle İzmir halkının bir kısmını işçilerin tutuklanması gerektiğini söyleme noktasına kadar getirdi. Tabii bu cümleleri kuranlar arasında bir dönem DİSK Genel Başkanlığı yapmış CHP milletvekili Kani Beko ve İZBAN’da uygulamaya konan “artı para” sistemi sonrası “İzmir bir sallanır sonra taşlar yerine oturur.” diyerek İzmir halkına “Oturun oturduğunuz yerde” diyen İBB Başkanı Aziz Kocaoğlu da var. Ama işçilerin taleplerini çarpıtan, “size zırnık yok” diyenler karşısında işçiler 30 gün boyunca birliklerini bozmadan grevlerini sürdürdüler ve “Krizin faturasını ödemeyeceğiz!” diyen işçilerin karşısında iktidarın ve ana muhalefet partisinin nasıl ortak tavır aldığını, işçiler birliklerini bozmazsa sermaye ve onların temsilcilerinin zorbalıkta nasıl ortaklaştığını tüm Türkiye’ye bir kez daha gösterdiler.

GREV BİR HAKTIR

Şimdi burada İzmir halkının yaşadığı çelişkiyi biraz görmekte yarar var. Daha önce de İZBAN grevini yaşayan halk, ulaşımda nasıl zorluklar yaşayacağını biliyordu. İzmir halkının bir kısmı işçilerin taleplerini makul ve bu taleplere ulaşmak için ise hakkını aramasının doğru olduğunu düşünüyordu. Bir kısmı ise yöneticilerin bu grevin “seçimler öncesi bir komplo” olduğu kara propagandasının etkisi altında işçilere tepkiliydi ve grevin hangi yolla olursa olsun bitirilmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu propagandanın etkili olmasında hem “Biz geldik grevler bitti.” diyen AKP’nin ve Erdoğan’ın hem de “sosyal demokrat” olmakla övünen CHP’nin izlediği yolların önemli bir etkisi var. Çünkü AKP ve Erdoğan bugüne kadar girdiği tüm seçimler öncesinde seçimi kazanmak için tüm yasal ve yasal olmayan yolları kullanmış ve Türkiye halkının “bunlar seçimi kazanmak için her yolu yapar” cümlelerini kurmasına vesile olmuştu. CHP ise İzmir belediyelerinde başlayacak olan toplusözleşme görüşmeleri öncesi bunu kullanmanın “akıllı” bir hamle olduğunu düşünüp kendi gardını almıştı.

Sonuç olarak grev CHP’nin yasağa desteği, AKP’nin ve Erdoğan’ın bir süre bu grevi kullanarak yaptığı propaganda sonrasında grevi yasaklamasıyla son buldu. Zamlar, enflasyon, krizin yükü ile birlikte eriyen maaşlarının farkında olan halk, tüm bunların altında ezilen İZBAN işçilerinin yanında olmalı ve birleşen iktidar ve muhalefet partisinin tam karşısına geçip grev bir haktır demeliydi.

GERÇEK OLAN

İzmir 30 gün boyunca bu tartışmalarla çalkalandı. Geriye ise bazı gerçekler ve yapılması gerekenler kaldı. Zamların, enflasyonun karşısında İZBAN işçilerinin talepleri ve bu taleplerin karşılanması için girdikleri mücadele gerçekti. Grevin her ne şekilde olursa olsun sonlanması gerektiğini düşünen ve işçilerin karşısında hiç düşünmeden birlikte tavır alan Erdoğan ve CHP milletvekili,yöneticileri ve belediye başkanlarının geldiği zorbalık noktası gerçekti. Şimdi geriye İZBAN işçilerin açtığı yolu iyi düşünmek ve seçim atmosferine girmeye başladığımız bugünlerde neler yapmak gerektiğini görmek kaldı. Ulaşıma, ev kiralarına, yurtlara, çaya, tuza, şekere yapılan zamlar sonrası aldığımız maaşların, bursların eridiği gerçeği ile karşı karşıya kaldığımız anlarda İZBAN işçilerinin birlik, mücadele, dayanışma yolunu takip etmek, faturayı ödememek için hızla adımlar atmak ve kazanmak için her türlü zorbalığı yapanların oyunlarını bozmak kaldı.

İZBAN grevinin hemen ardından bu sefer İzmir, İZENERJİ işçilerinin greviyle çalkalandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZENERJİ’de örgütlü DİSK Genel-İş sendikasının toplu sözleşme yetkisine 2018 Ekim ayında itiraz etmiş, o günden itibaren ise sendika yöneticileri ve işçiler, bu itirazın geri çekilmesi gerektiği yönündeki taleplerini belediyeye iletmişti. Yaklaşık 5000 işçiyi ilgilendiren toplu sözleşme süreci başlamadan belediye, işçilerin haklarını elinden almak, işçilere boyun eğdirmek için elinden gelen her şeyi yapmaya kararlıydı. Ama İZBAN grevini daha yeni yaşamış ve görmüş işçiler tüm İzmir’de hayatı durdu ve çok net bir mesaj verdi “Toplu sözleşme hakkımızı gasp ettirmeyeceğiz.”

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Sömestrda ne yapsak?

SONRAKİ HABER

"Avanak Avni" heykelini çalan kişinin 10 yıla kadar hapsi istendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa