16 Ocak 2019 09:07

Resmin tamamını görmek

Saya Direnişleri Türk, Kürt, Arap işçilerin kaderlerinin nasıl bir olduğunu ve ortak mücadele ettiklerinde nasıl kazandıkları gösterir niteliktedir.

Paylaş

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ

Antep

Yılbaşında tartışma konusu olan Suriyeli mültecilerin Taksim'de yılbaşı kutlaması ve ardından Antep'te Gazikent Mahallesi'nde Türkler ve Suriyeliler arasında yaşanan bir yaralama olayının ardından Antep'te birçok yerde Suriyelilere yönelik saldırılar gerçekleşti. Bu olaylarla beraber Suriyeli mülteciler konusu yeniden gündeme oturdu. Bu tartışmaların vardığı sonuçlar ve Suriyeli mültecilere yapılan linç girişimi izlenen politikaların yansımaları görmemiz açısından önemli bir yerde duruyor.

TEPKİLER YANLIŞ TARAFA YÖNLENDİRİLİYOR

Asıl mevzu oluşan görüntü üzerinden genel bir mülteci düşmanlığı örgütlemek.  Bu konuda önemli olan noktalardan biri de şudur: Taksim'de kutlama yapan ÖSO'ya karşı tepkiler verilirken gene bu cihatçı örgütle beraber “Türkiye’nın sınır güvenliğini sağlama”, “Suriye’de barışı yeniden tahsis etme” adı altında kendi bölgesel çıkarları için işbirliği yapan Türkiye'nin operasyonları ise alkışlandı. Bu durumda ise bir çelişki vardır. Çünkü milyonlarca insanın Suriye’den göç etmesine sebep olan durumlardan birisi de Türkiye’nin ÖSO ile birlikte Suriye’ye girmesi.

Bir diğer taraftan tepkilerin önemli bir kısmını kimliksel-kültürel farklılıklar üzerinden verilen tepkiler oluşturuyor. “Beyaz yakalı”ların yaşam biçimi üzerinden kendini “mavi yakalılardan” ayırdığı ve bir statüsü olduğu yanılgısı var. Bu yanılgı beyaz yakalı kitlenin kendince çağdaşlığı ve kültürel gelişmişliği temsil ettiğini düşündüğü ve buna göreseküler bir yaşama sahip olduğunu düşünmesi ve bunun yanında, mavi yakalıların ve AKP’ye oy verenlerin ise muhafazakar ve bu seküler yaşam ile bağdaşmayan bir anlayışının olduğunu düşünmesinden kaynaklanıyor.Bir taraftan da sınıfsal olarak bir üst sınıfa atlama niyeti varken diğer yandan de yine patronlar tarafından sömürüldüğünü görmeyip, patronla kendisinin ortak yapabildiği şeyler üzerinden kendisini “orta sınıf” olarak niteleyen bir kitle. Bu kitlenin kafasında oluşturduğu bu “statüseldurum”a göre diğer insanlara yönelik tepkileri de farklılık gösteriyor.  “Kötü özellikleri” olan –Suriyeli mültecilere yönelik verilen tepkilerin önemli bir kısmını oluşturan argümanlardan biri olarak suç oranlarının artışı iddiası- Suriyeli mülteciler ve bu ülkeyi “sömürmeleri”, “eğlenmeleri” verilen tepkilerin “doğal ve haklı” olduğunun dayandığı gerekçeler oluyor. Milliyetçilikten beslenen burjuva düzen partileri de seçim süreçlerinde daha da öne çıkardıkları popülist milliyetçi söylemler ile bu durumu daha da körüklüyor.

SINIF KARDEŞLİĞİ

Diğer yandan da özellikle daha da derinleşen ekonomik krizle birlikte işsizliğin artışı, ücretlerin düşüşü, kiraların artışı gibi durumlarla beraber de Suriyeli mültecilere yönelik saldırılar daha artıyor. Suriyeli mülteciler Türkiye'deki sermaye için adeta bir lütuftu. Ucuz iş gücü olarak hem daha ucuza çalışıyor hem de patronların Türkiyeli işçi ve emekçileri daha az ücrete ve esnek çalışma koşullarına razı etmek için kullandıkları bir koz oluyor. Ancak savaştan kaçan ve bir şekilde yaşamak zorunda kalan Antep’teki Suriyeli mültecilerin çalışma koşullarına bakalım:

*Suriyeli işçilerin  %88’i sigortasız çalışıyor.

*Çalışan Suriyeli mültecilerin %30’unu çocuk işçiler oluşturuyor.

*Çalışan Suriyeli mülteciler %67.3’ü 1400 lira ve altındaki maaşa çalışıyor.

İşçilerin, emekçilerin, gençlerin derinleşen ekonomik krizle birlikte öfkeleri büyüyor. Özellikle Suriyeli mültecilerin gelmesiyle de beraber ücretlerin düşürülmesinin ardından kendi içlerindeki rekabetin de artması bu durumu daha da körüklüyor. Ancak buradaki asıl mesele öfkeyi ne tarafa yönelteceği. Öfkeyi aynı sömürüye maruz kalan mültecilere mi yöneltmek gerekiyor yoksa bu durumu fırsat bilerek Türk, Kürt, Arap demeden hepimizi sömüren sisteme karşı mı?

Bugün Suriyeli mülteciler “işçi sınıfının ve Türkiye halklarının” bir parçası olmuştur. Bu yüzden Türkiye işçi sınıfının ve gençlerinin kaderleri artık birdir. Bugün tek çıkar yol, Suriyeli mültecilere karşı öfke beslemek değil tam tersine, onlarla beraber ortak bir mücadeleyi yürütmektir. Yakın geçmişimizde ise bunun örnekleri mevcuttur. Geçen sene Adana, Antep ve birçok kentte ortaya çıkan Saya Direnişleri Türk, Kürt, Arap işçilerin kaderlerinin nasıl bir olduğunu ve ortak mücadele ettiklerinde nasıl kazandıkları gösterir niteliktedir. Bugün bizlere düşen görev; Suriyeli mültecilerin gerçek bir mülteci statüsü elde edebilmesi için mücadele etmek, binlerce insanın ölmesine sebep olan milyonlarca insanın ise göç etmek zorunda bırakan savaş politikalarını üreten kapitalist-emperyalist sisteme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı ortak bir şekilde mücadele etmektir.

Yazıyı İspanyolca bir duvar yazısı ile bitirelim.

“El quenos roba es de aqui y riconoinmigrante y pobre"

“Bizi soyanlar göçmen ve fakir değil, buralı ve zengin"

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

"Avanak Avni" heykelini çalan kişinin 10 yıla kadar hapsi istendi

SONRAKİ HABER

Akademinin boşluklarından sermaye sızıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa