EMEP yerel seçim tutumunu açıkladı: Tek adam ittifakına oy yok!
Yüksek Seçim Kurulu kararıyla parti olarak seçime girmesi engellenen Emek Partisi, yerel seçimlere ilişkin tutumunu açıkladı.
Fotoğraf: Evrensel
Emek Partisi (EMEP) yaptığı yazılı açıklamayla yerel seçim tutumunu beyan etti. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararıyla parti olarak seçime girmesi engellenen EMEP'in açıklamasında "Partimiz seçim sürecinde gerici iktidarı geriletmenin öncelikle emek demokrasi güçlerinin mücadele birliğiyle mümkün olacağını düşünmektedir. Öncelik bu ortak mücadelenin geliştirilmesindedir ve seçimleri de mücadele alanlarından, araçlarından biri olarak görür" denildi.
"KAYYIMA DEVREDİLMİŞ BELEDİYELERİN GERİ ALINMASI ESASTIR"
"Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alındığı bölgelerde kayyıma devredilmiş belediyelerin geri alınması esastır" denilen açıklamada, EMEP'in bölgede, birlikteliğin sağlandığı ölçüde seçime HDP ile birlikte gireceği, diğer kayyım bölgelerinde de HDP’yi destekleyeceği belirtildi.
"EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN BİRLİĞİNİN SAĞLANDIĞI HER YERDE, İLAN EDİLEN ÇATI ALTINDA SEÇİME GİRİLECEK"
Diğer bölgelerin, bölgedeki emek demokrasi güçlerinin varlığına, yeteneklerine, gücüne bağlı olarak ayrı ayrı değerlendirildiği belirtilen açıklamada, "Buna göre; parti olarak seçimlere girmemiz engellenmiş olsa da, emek ve demokrasi güçlerinin birliğinin sağlandığı her yerde güç birliğinin ilan ettiği bir çatı altında seçimlere girilecektir. Çatı koşullarının oluşamadığı yerlerde güç birliğinin ortak bağımsız adaylarıyla yürünecek; güç birliğinin sağlanamadığı durumlar söz konusuysa partimiz gerekli gördüğü yerellerde bağımsız adaylarla seçime girecektir" ifadelerine yer verildi.
Emek Partisi Genel Merkezi imzasıyla yayınlanan "Tek adam ittifakına oy yok! İş, ekmek, özgürlük mücadelesi için birleşelim!" başlıklı açıklamanın tamamı şöyle:
"İŞ, EKMEK, ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ İÇİN BİRLEŞELİM"
"Türkiye ekonomik krizin giderek derinleştiği, Ortadoğu’daki pazarlıkların sertleştiği koşullarda yerel seçimlere gidiyor. Öte yandan iktidar bloğu 24 Haziran seçimlerinden sonra kurumsal inşasına hızla başlanan tek adam rejiminin ve beka perspektifinin sağlaması olarak gördüğü yerel seçimlere referandum kıymeti biçiyor.
Ortaya çıkan tablonun ayrıntıları şudur: Birincisi; devletin bütün kaynakları, halkın birikimleri ve emekçilerin dayanışma fonları sermaye sahibi sınıfların krizden en az maliyetle çıkışını kolaylaştırmak üzere seferber edilmiştir. Bu bağlamda vergi indiriminden teşviklere, sigorta primleriyle ücretlerin bir kısmının hazineden karşılanmasına kadar bu sınıfa kolaylaştırıcı ek destekler sağlanmaya başlamıştır. Buna rağmen arka arkaya yaşanan iflaslar, konkordato ilanları artmıştır. İşçiler gönüllü işten ayrılmaya zorlanarak, ücret kesintilerine ve çalışma sürelerinin karşılıksız uzatılmasına maruz bırakılarak, emekçilerin aleyhine vergi düzenlemeleri ve BES zorlaması yapılarak, temel tüketim maddeleri aşırı zamlandırılarak krizin yükü emekçilere yüklenmeye çalışılmaktadır. Bu süreç emekçilerin kıdem tazminatı ve iş güvencesi gibi kazanılmış haklarının da tasfiyesinin mazereti haline getirilmektedir. Bu duruma karşı her grev, her itiraz, her protesto şiddetle cezalandırılmakta İstanbul Havalimanı işçileri örneğinde olduğu gibi işçiler gözaltına alınıp tutuklanabilmektedir.
İkincisi; yeni kaynaklara duyduğu ihtiyaç iktidar bloğunun Ortadoğu’daki nüfuz ve yayılma hırsını da körüklemesine rağmen başta Suriye politikası olmak üzere bütün girişimler mevcut sıkışıklığı derinleştirmekten başka bir sonuç vermemiştir. Bölgedeki emperyalist ülkelerle süren pazarlıklara sıkı sıkıya bağlı olduğu halde, “bir gece ansızın girebiliriz” biçimindeki kışkırtıcı ve çatışmacı söylemlerin ve askeri mobilizasyonun sahadaki karşılığı beklendiği biçimde alınamadığı gibi durum giderek içinden çıkılamaz hale getirilmiştir. Buna rağmen halk istim halinde tutulmaya devam edilmektedir. Partimiz açısından Suriye’nin ve Ortadoğu’nun geleceğini Suriye halkları belirlemelidir. Sadece ABD’nin değil diğer tüm emperyalist güçlerin destekledikleri çetelerle birlikte bölgeden elini çekmesi, Türkiye’nin sınır ötesinde bulunan güçlerini geri çekmesi ve herhangi bir müdahalede bulunmaması başlıca talebimizdir. Bölgede ve ülkede barışın teminatı bu olacaktır.
Üçüncüsü; 24 Haziranda kaldırıldığı ilan edilen OHAL boyunca demokratik hak ve kazanımlar askıya alınmış, çıkarılan KHK’lerle hak gaspları derinleşmiştir. OHAL kaldırıldıktan sonra da bu uygulamalar pekiştirilmiş, OHAL ülkenin normali haline getirilmiştir. Yine OHAL’le gündeme giren kayyım atamaları belediyelerden basın yayın organlarına, şirketlere kadar yaygın bir uygulama halini almış görünüyor. Özellikle HDP’li belediyelere atanan kayyımlar ile model yerleşikleşmiş, oy vererek tercih beyan etmeye dayalı yerel seçimlerin sonuçlarının anlamsızlaştırıldığı, iktidarla uyumlu politikalar sürdürmeyen belediye başkanlarının görevden alınacağının alenen ilan edilmesinin de seçmenin tercihlerine baştan ipotek konulması anlamına geldiği açıktır.
Bakanlar Kurulu’nun parlamentodan seçilemez hale geldiği, görev sürelerinin tek adamın inisiyatifine bırakıldığı teknokrat hükümet sistemi ve Meclisin işlevsizleştirilmesi bu sürecin önemli görünümlerinden biridir. Egemen siyaset baştan aşağı kayyımlaştırma modeliyle örgütlenmekte ve ülke böyle yönetilmektedir.
PARTİMİZ KEYFİ OLARAK SEÇİM DIŞI BIRAKILDI
YSK ve Yargıtay’ın keyfi yorumlarının sonucu olarak partimizin de içinde yer aldığı bazı muhalif siyasi partiler 31 Mart yerel seçimlerinin dışında bırakılmıştır. Partimiz 41 ilde yasanın öngördüğü biçimde örgütlenmesini sağladığı halde seçim yasasında yer almayan gerekçeler ileri sürülerek bu sürecin dışına atılmaya çalışılmaktadır. Seçim dışı bırakma tutumu İstanbul Büyükşehir adaylığı açıklanan Binali Yıldırım’ın Anayasa gereği Meclis Başkanlığından istifa etmesi gerekirken buna yanaşmaması ki, partisi ve iktidar tarafından desteklenmesindeki hukuksuzluğun devamından başka bir anlama gelmez. Aynı hukuksuzluk, ne pahasına olursa olsun seçimleri kazanmayı önüne hedef olarak koymuş iktidarın sahte ve hayali seçmen kayıtları ile ilgili tutumuyla da örtüşmektedir. Yerel seçimlerin kazanılması için yapılacakların sınırını yasa değil keyfiyet belirlemektedir.
Adaletsiz, hukuksuz ve gayrı nizami koşullarda yürütülen seçimlerle ilgili olarak partimizin Genel Yönetim Kurulu bir değerlendirme yaparak alacağı tutumu belirlemiştir. 3. Havalimanı, İZBAN, MAKEL, Flormar, İZENERJİ, Kütahya, Gümüşhane maden işçilerinin de kanıtladığı gibi, işçi sınıfı ve emekçilerin hak gasplarına karşı sessiz kalmayacaklarını ilan ederek demokrasinin seçimlerden ibaret olmadığını göstermişlerdir. Tersine seçim süreci demokrasi ve özgürlükler için verilen mücadelenin bir momenti bir parçasıdır.
Başlıca unsurlarını işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesinin, siyasi baskılardan canı yanan kesimlerin boyun eğmemek üzere gösterdikleri direnişler ve itirazların, Kürt halkının talep mücadelesinin oluşturduğu demokrasi ve özgürlükler mücadelesi seçim sürecini de belirleyecektir.
Her türlü istismar, hile ve propaganda imkanlarındaki eşitsizliğin belirlediği seçim sürecinde partimiz, tüm bu ağırlaşmış ekonomik ve siyasal sorunların başlıca sorumlusu olarak gördüğü “Tek adam yönetimi” ittifakının geriletilmesine yönelik bir çalışmanın yapılmasının öncelik olduğunu tespit etmektedir. Partimiz seçim sürecinde gerici iktidarı geriletmenin öncelikle emek demokrasi güçlerinin mücadele birliğiyle mümkün olacağını düşünmektedir. Öncelik bu ortak mücadelenin geliştirilmesindedir ve seçimleri de mücadele alanlarından, araçlarından biri olarak görür.
YEREL SEÇİMDE PRATİK TUTUMUMUZ
Demokrasi periyodik takvime bağlanmış seçimlerde oy kullanmakla sınırlı bir sistem değildir. Halkın doğrudan katılımı ve denetimine açık olmayan hiçbir sistemin demokratik olmayacağı da açıktır. Üstelik bunca eşitsizliğin, suiistimalin, hukuksuzluğun gölgesi altında seçimlerin önemi ve itibarı halk nezdinde de azalmıştır. Ancak seçimler ve hazırlık süreci demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin bir kaldıracı olarak değerlendirildiği ölçüde halkımız bu süreçten başarıyla çıkacaktır. Partimiz bu mücadelenin bir parçasıdır. Üzerine düşen sorumluluğu da yerine getirecektir.
Diğer yandan, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alındığı bölgelerde kayyıma devredilmiş belediyelerin geri alınması esastır. Partimiz bölgede, birlikteliğin sağlandığı ölçüde seçime HDP ile birlikte girecek; diğer kayyım bölgelerinde HDP’yi destekleyecektir. Diğer bölgeler, bölgedeki emek demokrasi güçlerinin varlığına, yeteneklerine, gücüne bağlı olarak ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Buna göre; parti olarak seçimlere girmemiz engellenmiş olsa da, emek ve demokrasi güçlerinin birliğinin sağlandığı her yerde güç birliğinin ilan ettiği bir çatı altında seçimlere girilecektir. Çatı koşullarının oluşamadığı yerlerde güç birliğinin ortak bağımsız adaylarıyla yürünecek; güç birliğinin sağlanamadığı durumlar söz konusuysa partimiz gerekli gördüğü yerellerde bağımsız adaylarla seçime girecektir.
Mücadele deneyimimiz ve tarihimiz zorlu koşulları alt etmenin yegane yolunun birlik ve mücadeleden geçtiğini göstermiştir. Ülkemizin işçi ve emekçileri bu birikime sahiptir.
Bu süreçte de kazanan hep birlikte, biz olacağız!" (İstanbul/EVRENSEL)