21 Ocak 2019 00:00

Zimbabve’de ekonomi ve liderlik krizi var

Zimbabveli Aktivist Gerald Mandisodza, işçi grevleri ve protestolarla gündemde olan Zimbabve'deki ekonomik ve politik gelişmeleri değerlendirdi

Fotoğraf: Zimbabwean-eyes/Flickr (Arşiv)

Paylaş

İlyas COŞKUN

Afrika ülkesi Zimbabve, benzin fiyatlarında üç katına varan artışın tetiklediği ulusal grev ve eylemler ile ekonomik ve politik olarak son yılların en gergin dönemini yaşıyor. Zimbabve Sendikalar Kongresi (ZCTU) 13 Ocak Pazar gecesi, 14, 15 ve 16 Ocak tarihlerini kapsayan üç günlük ulusal bir grev ilan etti. Grev nedeniyle düzenlenen gösterilere polisin saldırısı sonucu 150’den fazla kişi gözaltına alındı, en az sekiz kişi yaşamını yitirdi. Devlet Başkanı Emmerson Mnangagwa ve hükümeti, grevin etkisini kırmak için ilk önce 16 Ocak Çarşamba günü bir dizi sosyal medya sitesine erişimi engelledi. Gösterileri kontrol altına alamayan hükümet iki gün sonra da ülkede interneti komple yasakladı.

Grevin ikinci günü kendisine ulaştığımız Zimbabveli Aktivist Gerald Mandisodza, ülkedesindeki ekonomik ve politik gelişmeleri Evrensel için değerlendirdi.

ZCTU, 13 Ocak gecesi, neredeyse üç kat artan benzin fiyatları üzerine ülkede ulusal grev ilan ettiğini duyurdu. Sendikanın açıklaması ve basında çıkan haberlere göre, ülkede kronik hale gelen petrol ve döviz kısıtı ve bunların yanı sıra yüksek enflasyon, ülkeyi ekonomik bir çöküşe doğru sürüklüyor. Hükümete yöneltilen bu eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz? Ülkenizdeki insanların yaşam koşullarını nasıl tarif edersiniz?

Sorularınıza, ülke politikasına hakim kimselerle ilgili açıklama yaparak başlamak istiyorum. Mevcut hükümet, öncesinde ülkeyi 38 yıl yöneten Robert Mugabe’nin çevresindeki kişilerden oluşuyor. Yani ülke için ‘yeni bir dönem’ söz konusu değil. Şuanki Başkan, Mugabe’nin hem partide hem de hükümetteki en sadık adamlarından biriydi. Mevcut Bakanlar Kurulu üyeleri de, Mugabe döneminin en önemli vekillerinden oluşuyor. Kasım 2017’de gerçekleşen darbe, esas olarak iktidardaki Zimbabve Afrika Ulusal Birliği-Yurtsever Cephesi (Zanu PF) içindeki güç diplomasisi ve çatışmalar üzerinde şekillendi. Bu nedenle ülkede politik bir değişimi garanti edecek veya ülkeyi ileriye götürecek herhangi bir gelişme söz konusu değil. Zimbabve’deki bu kısa politik tarihçeyi bilmenin, ülkede yaşanan güncel krizleri anlamak için faydalı olacağını düşünüyorum.

İlk sorunuza gelirsek, mevcut başkan ve yönetime yönelik ve yaşanan krizler bağlamında dile getirilen eleştirileri haklı çıkartacak birkaç konuya değinmek istiyorum. Zimbabve’de, bir ekonomik ve liderlik krizi var. Ülkeyi yönetme ve krizleri çözme konusunda beceriksiz politikacılardan oluşan bir hükümetten bahsediyoruz. Örneğin, sağlık sektöründe bir süredir sorunlar var ve hem hemşireler hem de doktorlar, klinik ve hastanelerdeki çalışma koşullarının zorluklarına dikkat çekmek için hükümete çağrıda bulunuyor. Ancak hükümet, doktor ve hemşireler greve çıkana kadar meseleyi ağırdan aldı. Hükümetin böylesi bir durumla karşılaştığında bildiği en iyi yol çalışanları işten atmakla tehdit etmek oluyor. Zimbabve Başkan Yardımcısı tarafından yaklaşık 500 hemşirenin işten atılması hükümetin yaklaşımına bir örnek teşkil ediyor. Yakın zamanda greve giden asistan doktorlar (ülkedeki artan enflasyon oranıyla uyumlu olmayan şekilde aylık yaklaşık olarak 1700 ABD Doları alıyorlar), Sağlık Hizmetleri Kurulu tarafından disiplin suçu ile cezalandırıldılar. Kurulun, grevi yasadışı ilan eden iş mahkemesinin kararına atıf yapan Sağlık Bakanlığı ve Başkan Yardımcısı ile iş birliği halinde hareket ettiğini görüyoruz. Hükümet, devlet hastanelerinde tükenen ilaçların tedarikini gerçekleştirmek şöyle dursun, sağlık sektöründeki çalışanların temel endişelerini bile gözardı etmeyi seçti. Benzer krizler, eğitim gibi diğer sektörlerde de görülüyor. Diğer yandan ise maliye bakanı, halkın hali hazırda çok az olan ücret ve kazançları üzerindeki baskıyı daha da artıran yeni kemer sıkma tedbirleri ve adil olmayan bir vergi rejimini hayata geçirdi. Yeni mali tedbirlere göre 10 doları aşan her bir ürün veya eşya alımında yüzde 2 vergi ödenmesi konuşuluyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, özellikle motorlu araçların ithalatı için, ithalat vergisinin tedavüldeki para biriminde (ABD Doları) toplanması amacıyla yeni bir yasal mevzuat hazırlandı. Son olarak da, önceki fiyatına kıyasla benzin fiyatları neredeyse üç katına çıkarıldı. Ülkedeki benzin fiyatı, tüm Afrika kıtası olmasa da Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) içindeki en yüksek seviyeye ulaştı.

TEMMUZ SEÇİMLERİ ARDINDAN PROTESTOLAR BAŞLADI

Hükümete yöneltilen eleştirilere gerekçe sunan diğer konu, siyasal meşruiyet sorunudur ki yolsuzluklar ve boş vaatler ülkede sürüp gitmektedir. Tartışmalı Temmuz 2018 seçimlerinden sonra, sonuca yönelik itirazlar ve protestolar baş gösterdi. Gösteriler sırasında güvenlik güçleri tarafından silahsız 6 sivil katledildi, yaralananlar ve gözaltına alınanlar oldu. Sonrasında olaylar nedeniyle kurulan soruşturma komisyonu, hem kurbanların ailelerinde hem de halkta adalet sağlanacağı umudunu boşa düşürdü. Komisyon, darbe hükümeti için bir turnusol testiydi ancak şimdiye kadar hiçbir somut adım atılmadı.

Ekonomik alandaki memnuniyetsizliğe baktığımızda ülkedeki kayıtdışı sektörün bir kısmını oluşturan ve tacize uğrayan, kasabalardan ve satış yerlerinden kovulan ve kimilerinin keyfi tutuklamaya maruz kaldığı satıcıları örnek verebiliriz. Özetle Zimbabveliler, Robert Mugabe yönetimi altında geçmiş 38 yılda ağır bir biçimde hasar gören ulusa, değişim getireceği umudunu veren bir yönetimin kendilerine söylediği yalanlarından ve tutmadığı sözlerinden dolayı yoruldu.

Halkın yaşam koşullarına baktığımızda durum, herhangi bir kimsenin hayal edebileceğinden daha kötü. Günlük 1 Amerikan Doları’ndan daha az bir gelirle yaşamaya çalışan bir ulus olduk. Sağlık sistemimiz bitmiş durumda. Ekim ve Kasım 2018’de, kolera gibi hastalıklar nedeniyle ülkenin çeşitli bölgelerindeki topluluklarda insanlar yaşamını yitirdi. Tıbbi müdahale için ekipmana ihtiyaç duyulduğunda sağlık kurumları yetersiz kalıyor. Kimi hastalar, tıbbi gereç ve malzemeler olsa kolaylıkla tedavi edilecek hastalıklar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Ülkede sağlık sistemi ve temel hizmetler bitmiş durumdayken önceliklerini kaybeden hükümet, geleneksel şef ve hükümet yetkililerinin kullanımı için otomobillere milyon dolarlar saçıyor.

Bir darbe hükümetimiz var. Mugabe döneminden daha iyi olması beklenmiş ancak bir farkının olmadığını gösteren bir hükümet. Enflasyon ve fiyat artışları ile birlikte mali olarak daha da kötüleyen bir krizle karşı karşıyayken, iktisadi zorluklara karşı işçilerin azalan ücretlerinde bir iyileştirmeye gidilmedi. Siyasal meşruiyet krizinin yanı sıra insanların geçimlerinde kötüleşmeye şahit oluyoruz. Tüm bu konu ve faktörler; protesto etme hakkına anayasal olarak sahip olan ve Zimbabve’nin şuan karşı karşıya kaldığı krizlere karşı hükümeti duyarlı ve sorumlu olmaya çağıran bir kimsenin haklı gösterilecek eleştirileridir.

"GREV HÜKÜMETE GÜÇLÜ BİR MESAJ VERDİ"

Haberlere göre ülkenin birçok şehrinde, yapılan grevler nedeniyle polis ve göstericiler arasında çatışmalar yaşandı. Grevin başarısı açısından ülkedeki şuanki durum nedir?

Ülkedeki durum gergin ve hayli dengesiz. Benim görüşüme göre, ulusal grev veya #Shutdown oldukça etkili oldu ve hükümete güçlü bir mesaj gönderdi. Grev gününe doğru, ülkedeki tüm sektörlerden birçok şirket ve hatta hükümet kurumları bile basın açıklamaları ve bildiriler ile yüksek mal ve hizmet fiyatları ve kötüleşen ekonomik kriz nedeniyle artık faaliyetlerine devam edemeyeceklerini açıkladı. Karşılaştığım bir makaleye göre ulusal grev, ülkeye günlük 100 milyon dolara -bu rakam tartışmalı olmakla birlikte- mâl oldu. Bu rakamın doğru olduğunu varsayarsak, grevle geçen üç gün nedeniyle yaşanan üretim kaybının maliyeti 300 milyon dolara ulaştı ki bu çok büyük bir rakamdır.

Benim için ulusal grevin başarısı; emek hareketi, sivil toplum ve halkın tartışma ve çekişmelerin ötesine geçerek üzerinde uzlaştığı amaçların birliği üzerinde görülür. Amaç, barışçıl ve şiddetten uzak 3 günlük bir grev gerçekleştirmekti. Hem kamu hem de özel sektörden işçiler, ellerindeki işi ve aletleri bırakıp greve katıldı. Büyük şehirlerin ve kasabaların bazılarında gösteriler, şiddet patlak verinceye kadar barışçıl bir şekilde başladı ve sürdü. Buralarda göstericiler; içişleri, savunma bakanlığı ve başkan yardımcısından eylemleri bastırma emri alan polis ve asker ile çatıştı. Kargaşa yaratmak için bağlı güçleri serbest bırakarak halkın ve işçilerin protestosu gasp etmek ve böylece ülkede ekonomik, siyasal ve sosyal adalet için çağrı yapan vatandaşlara ve günahsız yoksul işçilere saldırmak, onları dövmek ve öldürmek için güvenlik güçlerini salıvermenin gerekçesini elde etmek, Zanu PF Hükümetinin bildiği en iyi şeydir. Gelen haberlere göre ülkedeki barışçıl gösterileri, dükkanları yağmalayarak ve mülkleri ateşe vererek şiddet eylemlerine çevirmeyi başaran bir “üçüncü güç” var. Gizli olmayan bu kişiler Zanu PF gençliği olarak biliniyor. Asker ve polis üniforması giyerek kılık değiştirmeye çalışan bu kişilerin amacı, halkı terörize etmek.

SENDİKALARIN HÜKÜMETTEN TALEPLERİ NELER?

Sendikaların hükümete yönelik somut talepleri var mı? Varsa, bu talepleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sendikaların talepleri dün de bugün de net. İşçiler, yeni yürürlüğe giren ve adil olmayan vergi rejiminin kaldırılmasını, ücretlerin Amerikan Doları ile ödenmesini, kamu sektöründeki tüm işçilerin ücretlerinin gözden geçirilmesini, hükümetin yerine piyasanın döviz kurunun fiyatını belirlemesine izin verilmesini talep ediyor. Sıradan insanlar ve işçiler için bardağı taşıran son damla, benzin fiyatlarındaki artış oldu ki bu zam, kayıtdışı sektörde faaliyet yürüten kimseleri bile çok öfkelendirdi. Daha önce bahsettim, örneğin sağlık sektöründe doktorlar, kamu hastaneleri için yeterli ekipman ve ilacın tedarik edilmesini hükümetten bir süredir talep ediyor. Çünkü sağlık kurumları, tıbbi malzemelerin tedarik edilmesi için ihtiyaç duyulan dövizin yetersiz olması nedeniyle gerekli tedarikten yoksun kalmaktadır. Bu saydıklarım büyük taleplerden bazılarıdır ve sektörlerin ihtiyaçlarına göre çeşitlenmektedir.

Sendikalar ve örgütlü olmayan işçiler tarafından dile getirilen çözüm listesi, ekonominin hızla aşağı doğru indiği şuanki koşullarda savunulabilinir bir listedir. Şuanda ülke, tarihinin en kötü nakit sıkıntısı ile karşı karşıya ve hem kayıtlı hem de kayıtdışı sektörden işçiler, ufak miktarda nakit para alabilmek için uzun banka kuyruklarında beklemek zorunda kalmaktadır.

Ulusal grev sırasında muhalefetin pozisyonu ne oldu? Grevi desteklediler mi yoksa sessiz mi kaldılar?

Ülkedeki ana muhalefet rolünü Demokratik Değişim Hareketi (MDC) İttifakı üstlenmektedir ve MDC, irili ufaklı birçok muhalif partiyi kapsamaktadır. MDC, ülkedeki ekonomik ve siyasal sorunların üzerinde durması için hükümete çağrıda bulunuyor. Ekonomik krizi, daha sosyal ve politik bir krize dönüşmeden önce, acil olarak ele alması için maliye bakanlığına çağrıda bulundu. Ulusal grev sırasında ise hükümetin, grevin politik olarak güdülenmiş bir eylem olduğu yönündeki suçlamaları nedeniyle muhalefet, açık bir şekilde grevi destekleyemedi. Zimbabve Hükümeti, grevin muhalefet tarafından başlatıldığı fikrine vardı ve hâlâ da muhalefeti, ülkeyi yönetilemez kılmak amacıyla hareket eden grev ve şiddet kışkırtıcıları olarak suçlamayı sürdürüyor. Böyle olsaydı muhalefet ağırlığını, işçilerin endişelerine değinmek için hükümete ve hükümetteki sorumlu kişilere doğrudan başvurmaya verecekti. Eğer sendikalar ve işçilere, halkın siyasal gelgeçliği gözönüne alındığında, açıktan destek verselerdi işçiler, muhalefet tarafından harekete geçen hükümet karşıtları olmakla damgalanacaklar ve talepleri itibarsızlaştırılacaktı.

Ülkedeki mevcut sorunların çözümü için, Hükümetin etkili bir planı olduğunu düşünüyor musunuz?

Bence hükümet, şuanda yaşananlar hakkında bihaber. Krizle, şuanki protestolarla yüzyüze gelmedik. Kriz, halkı etkileyen ekonomi politikalarının çoğu için vatandaşlarına danışma ve onları kapsama konusunda başarısız bir yönde ilerleyen Zimbabve hükümetinin yarattığı bunalımdır. Hükümet iyi bir ekonomik politika ileri sürebilir. Ancak halkla yeteri kadar iletişim kurmaz ve onlara danışmazsa, uygulanacak planın kendilerine fayda mı yoksa zarar mı getireceğinin bilincinde olmayan halk nedeniyle buldukları eylem planı da etkili olmayacaktır.

Mugabe’nin iktidardan düşürüldüğü günden bu yana yeni hükümet, düzenlediği uluslararası ziyaretlerden işe yarar sonuçlar elde edemeden dönüyor. Ekonomi politikalarının bazılarında ciddi aykırılıklar ve uyumsuzluklar var ve şeffaf olmaları, hesap vermeleri ve danışıyor olmaları gereken yasal seçmenlerini pas geçiyorlar.

GERALD MANDİSODZA KİMDİR?

Gerald Mandisodza, Küresel Emek Üniversitesi’nin Güney Afrika’daki Witwatersrand Üniversitesi bünyesinde sürdürdüğü Emek Politikaları ve Küreselleşme yüksek lisans programını bitirdi. Şuanda Witwatersrand Üniversitesi Kamu ve Kalkınma Yönetimi bölümünde doktora öğrencisi.

 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Osmaniye'de 2 hektar kızılçam ormanı yandı

SONRAKİ HABER

Fransa'da sarı yelekli kadınlar hükümeti protesto etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa