Başkomiser Galip Serisi sürüyor: Moda’da gizemli cinayetler
Yazar Çağatay Yaşmut, yeni romanı ‘Moda Cinayetleri’ ve iyi bir polisiye yazmanın formüllerine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Çağatay Yaşmut fotoğrafı: Evrensel | 'Moda Cinayetleri' kitap kapağı | Kolaj: Evrensel
Özlem ERTAN
Çağatay Yaşmut ve karakteri Başkomiser Galip, polisiye okurlarına hiç de yabancı değil. Yaşmut, Oğlak Yayınları’nın Maceraperest Kitaplar Serisi’nden çıkan ‘Başkomiser Galip Serisi’nin yeni romanı ‘Moda Cinayetleri’nde okurlarına yine heyecanlı bir okuma deneyimi yaşatıyor. Roman, Kadıköy Moda’da yaşayan ateist bir jeoloji profesörüyle karısının evlerinde öldürülmesiyle başlıyor. Tabii ki Başkomiser Galip ve ekibi de hemen cinayet mahalline intikal ediyor. Sonrası ise araştırmalar ve soruşturmalarla devam eden heyecan dolu sürükleyici bir hikaye. Şüpheler ilk olarak ateist hocalarından nefret eden dinci öğrencilere yöneliyor. Peki, cinayeti onlar mı işledi? Bu arada kentin diğer ucunda işlenen başka bir cinayetin de profesörün öldürülmesiyle ilgili olduğu anlaşılıyor.
Çağatay Yaşmut’la günümüzün güncel ve politik durumundan ve din felsefesinden de beslenen heyecanlı romanı ‘Moda Cinayetleri’ ve iyi bir polisiye yazmanın formülleri hakkında konuştuk. Yaşmut’a göre, iyi bir polisiyenin olmazsa olmazları suç ve muamma.
‘Moda Cinayetleri’ günümüzün güncel ve politik atmosferini de yansıtan bir polisiye. Deprem, kentsel dönüşüm, tarikatlar, emniyete sızan örgüt… Dönemini iyi anlamak, anlatmak bir polisiye yazarı için ne kadar önemli?
Çok önemli olduğunu düşünüyorum. Meselelerin çoğunda başat öge olarak suç var. Bu suçu polisiye kurgu ve soruşturma süreci içinde başarıyla anlatmak ise polisiye yazarının işi. Dedektiflerin sadece mantık kurallarını kullanarak, oturdukları yerden cinayeti çözdükleri metinler çok geride kaldı. Günümüz insanı teknoloji yoluyla her türlü bilgiye kolayca ulaşabiliyor. Doğal olarak, insanla birlikte suç da evrim geçiriyor, gelişiyor ve çeşitleniyor.
Başkomiser Galip sizden çok farklı bir karakter: Okumaz, sanatla ilgilenmez, maçodur. Galip karakterini yaratırken nelerden beslendiniz?
Şimdi burada bir serinin kahramanından bahsediyoruz. Kendimle bağdaştırdığım yanları o kadar az ki! Galip çoğu polisiye kahramanı gibi değişmeyen, düz bir karakter değil. Kanlı canlı bir insan. Mesleğinden ötürü, yaşam ve ölüm arasında gidip geliyor. Arada sırada raydan çıkıyor elbet, bu da Galip’in farkı. Duygularını göstermiyor, çok katmanlı bir adam değil. Aslında benim yapamadığım pek çok şeyi Galip yapıyor! Mesela, ben bilgiye çok aç biriyim. Elimden kitap düşmez. Maço bir adam da asla olmadım. Galip ise sinemaya, tiyatroya gitmez. Kitap okumaz. Maçodur, sorguda adam dövebilir. Sıkı sigara tiryakisidir, hovardadır. Evde saatlerce boş boş oturabilir. Kısaca zihinsel yorgunluğu olmayan bir yaşam sürer. Hayat onu bir yerlere sürükler, o da itiraz etmeden kendini bırakır. Tüm bunlar benim bilinçaltında yapmak istediğim şeyler olabilir. Bunları Galip’e vererek, onun üzerinden tasasız, endişesiz bir hayat sürmek neymiş görmek istedim sanırım.
Hiç ‘Başkomiser Galip’ serisini okuyan bir polise denk geldiniz mi? Ne dediler, nasıl değerlendirdiler bu seriyi?
Tabii ki geldim. Hem polis hem de polisiye yazarı olan bir arkadaşım okudu. Özellikle ‘Moda Cinayetleri’nde kurgunun başarısı, olan bitenlerin sahiciliği ve karakterlerin gerçekçiliği hakkındaki olumlu yorumları beni çok memnun etti.
Romanda merak duygusu ve heyecanı hiç yitirmiyoruz. Bu da polisiye için önemli. Sizce iyi bir polisiye kurgusu nasıl olmalı?
İyi bir polisiyenin olmazsa olmaz iki temel ögesi suç ve muammadır. Kurgu bir suç üzerine inşa edilmeli ve muammayla örülmelidir. İlk şüphe duyulan kişi gerçek suçlu çıkmamalı. Araştırma-soruşturma mantıksız yürütülmemeli, olayın çözümü en baştan tahmin edilmemeli, konu ilgi çekmeli ve hikayenin sonundaki çözümleme hayranlık uyandırmalı. İyi bir polisiye kurgu yapabilmek için önce iyi bir okur sonra da iyi bir metin yazarı olmak gerekir. Polisiye yazarlığı klasik roman yazarlığından daha alt seviyede ve basit değildir. Aksine, polisiye yazmak daha fazla bilgi, yaratıcı fikir, gözlem ve çözümleme yeteneği gerektirir.
Biraz da felsefeden bahsedelim. Bu romanda felsefe eğitiminizin etkisini görüyoruz. Din felsefesi, sorgulaması da var bu kitapta. Biraz bahseder misiniz?
Evet, yüksek lisans eğitimimi felsefe alanında yaptım. Epistemoloji, ontoloji, zihin ve din felsefesiyle ilgilendim. Tanrı’nın varlığı meselesi entelektüel seviyede önemli bir konu. Filozoflar ne demiş: “İnananlar hangi kanıtları göstererek inanmış, inanmayanlar bu kanıtları neden reddetmiş?” Mesele büyük. Bunun için çok eser devirdim, çok kaynaktan yararlandım.
Romanımda kurduğum dinsel dünyayı desteklemesi ve bu sahneleri daha da zenginleştirmesi için metni din felsefesini motifleriyle süsledim. Böylece romana felsefi derinlik de katmış oldum.
Sonraki romanın ‘Felsefe Cinayetleri’ olacak diye duydum, doğru mu?
Ondan önce araya kahramanı yine Başkomiser Galip olan yeni bir hikaye kitabı sıkıştıracağım. ‘Felsefe Cinayetleri’ bir sonraki kitap olacak. Romanın kurgusunu bitirdim, yazmaya başladım.