Nuran Taş: Sanatçının müziğiyle kurduğu anlam öncelikle kendi içinde
Tekgül Arı, geçen ay “Ah Yarim” ile dijital platformlarda yerini alan Nuran Taş ile konuştu.
Fotoğraf: Basın tanıtım görseli
Tekgül ARI
Mucur-Kırşehir doğumlu Nuran Taş, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Mezunu. Bir dönem bilgisayar programcısı ve sistem analisti olarak çalıştı. Uzun yıllar müzik ve iş yaşamını birlikte yürüttü. 1995 yılında “Doğarcasına” adlı albüm çalışması müzikseverlerle buluştu. Daha sonra iki türkülük stüdyo çalışmasını sundu. TRT’de ODTÜ Felsefe Bölüm Başkanı Ahmet İnam ile “Aydın Bakışı”, sonrasında Radyo Özgür’de “Sesler ve İzler” programını yaptı. 2018 yılında son tekli çalışması “Ah Yarim” ile tüm dijital platformlarda yerini aldı.
Halk müziği sanatçısı Nuran Taş ile müzik yolculuğu üzerine konuştuk. Sanatçının müziğiyle kurduğu anlam öncelikle kendi içinde olduğunu söyleyen Taş, “Sanatı tüketim nesnesine dönüştürmemek için, her sanatçı kendi alanında görünürlük-görünmezlik algısına da kapılmadan kalıcı, güzel ürünler vererek mücadele etmeli” dedi.
Müziğe olan sevginizin öyküsünü kısaca anlatır mısınız? Bu alanda kimlerle çalıştınız?
Anadolu’nun küçük bir kasabasında, sürekli yaşadığı koşulların sınırlarını zorlayan, yetinemeyen bir çocukluk dönemiydi.Genel anlamda tutkulu bir müzik aşkından söz etmem gerekiyor. İlkokulda mandolin kursuna giderek ilkin notayla tanıştım. Sonrasında kendi kendime bağlama çalmayı öğrendim. Okul yıllarında fakülte ve üniversite korolarında yer aldım, konserler verdik sürekli. Devlet Opera ve Bale korist ve solistlerinden şan, Çağdaş Sanat Merkezi’nde armoni dersleri aldım. “Doğarcasına” albümünü çıkardım sonradan. Kıvılcım Sanat Merkezi’nde Okan Murat Öztürk ile tanıştım. Coşkun Güla Müzik Merkezi’nde Bircan Pullukçuoğlu ile TRT, THM repertuar, nota, usul dersleri aldım. Sonrasında iki türkülük “Harman Yeri” ve “Yarim Yarim” çalışmasını gerçekleştirdim.
Yıllar önce sizinle, AFSAD da bir fotoğraf slayt gösterisinde aryalar seslendirdiğiniz bir ortamda tanıştığımı anımsıyorum. Sonrasında sizi televizyon, radyo ve konserlerinizle takip ettim. Fakat sonra sizi göremez olduk. Ta ki sözü ve bestesi size ait olan “Ah Yarim” şarkısının geçen aralık ayında yapılan tanıtım konserine kadar. Neden bu kadar ara verdiniz?
Ses ve yorum konusunda, hissedebiliyorsan hissettirebilirsin ancak. Sesimde isyan, çığlık, yanıklık ve yara varsa bu başkaları tarafından da hissedilmeli, sadece bende kalmamalı. Kalırsa ağır bir yük olur, taşınamaz. Müziğe aslında hiç ara vermiş değilim. Sürekli çalışmalarımı söz ve beste yaparak sürdürdüm.
İşin gerçek yanı albüm yapmak maddi anlamda çok kolay bir iş değil. Sanıldığı gibi hiçbir firma da sanatçısının alt yapı masraflarını karşılamıyor. Düzenleme, stüdyo masrafları sanatçıya aittir. Firma basım, dağıtım işini yapar, isterse reklam da. Bu konuda girişimlerim oldu ama birçok yanıyla kafama yatmadığı için geri çekildim. En önemli etken maddi boyutu diyebilirim.
Müzik piyasasını gücü elinde tutanlar belirlediği anlaşılıyor. Hangi müziğin-hangi sanatçının dinlenebileceği gibi…
Erkan Oğur’a sormuşlar, “Müzik piyasasını nasıl buluyorsunuz.” diye. O da “Müzik ve piyasa ikisi yan yana gelmez ki.” demiş. Ben de kendimi hep bu anlayışa yakın hissettiğim için yaşadığım zorlukların nedeninde biraz da bunun payı olduğunu düşünüyorum. İşin aslı popüler müziğe daha çok şans tanınıyor, halk müziği ikincil durumda kalıyor hep. Halk müziği, adı üstünde halkın müziği... Popülizme hiç ihtiyacı olmadığı gibi; sözlerdeki derinlik, kalıcılık bize binlerce yıllık geçmişinin, sağlamlılığının izlerini çok açık olarak gösteriyor. O nedenle bu müziği icra edenler de geçmişten günümüze sessiz ama derinden kitlelere ulaşır. Buna hiçbir güç de engel olamaz.
Siz şarkı sözleri yazıyorsunuz, beste de yapıyorsun. Teknoloji çağındayız ve kitle iletişim araçları sunumları ile sürekli imge ve anlam üreterek kitleleri kendi egemenliği altında tuttuklarını görüyoruz. Böyle bir anlam bombardımanı altında, sanatçının müziğiyle, sözleriyle kurduğu anlam kitlelere ulaşıp yürekte çoğaltılabiliyor mu?
Sanatçının müziğiyle, sözleriyle kurduğu anlam öncelikle kendi içindedir. Bu şiirde, romanda, müzikte hep aynı süreçtir. Bir üretim alanı olarak sanat, var olanı sanatçı kendi algı dünyasında dönüştürdükten sonra bir anlamda evrenselliğe de açıldığı kapıdır. Müziğin en büyük işlevi insanlar arasında ortak bir duygu alanı yaratmak olduğuna göre, dünyanın farklı ülkelerinden yüreklere dokunduğunuza dair işaretler alıyorsanız müziğin anlamı da çoğalmış oluyor. Kendi adıma, o işaretleri aldığımı düşünüyorum.
Ne dersiniz, günümüzde sanat da tüketim nesnesine mi dönüştü?
Sanatı tüketim nesnesine dönüştürmemek için, her sanatçı kendi alanında görünürlük-görünmezlik algısına da kapılmadan kalıcı, güzel ürünler vererek mücadele etmeli.
Son olarak, şarkı söylerken sadece Halk Müziği mi olacak bundan böyle?
Halk Müziği ile sınırlı olmayacak. Etkinliklerimde ve konserlerimde farklı dillerden etnik şarkılara da farklı türlere de yer vermek istiyorum. Çok uç noktalar olmasa da söylerken kendimi iyi hissettiğim her şarkıyı, türküyü seslendirmeye devam edeceğim.