Müzik piyasasına bir itiraz: Art Diktatör
90’lı yılların Bakırköy underground dünyasından müzik piyasasına çıkan Art Diktatör’ün yeni albümü yolda.
Fotoğraf: Anıl Yurdakul
Anıl YURDAKUL
90’lı yılların Bakırköy underground dünyasından müzik piyasasına çıkan Art Diktatör’ün yeni albümü yolda. Kendilerini müzik piyasası dışında tanımlayan grup, mart ayında plak formatında çıkacak albümün bestelerini de çoğunlukla kendilerinin yaptığını söylüyor.
Art Diktatör, “iki suç ortağı”ndan, Hakan ve Adviye’den oluşuyor. Elektronik bir alt yapı kullanan grup, kostümleri ile sahne arkasında ekrana yansıttıkları Hakan’ın çizimlerini birleştiriyor ve seyirciyi yeraltı atmosferine sokuyor. 25 Ocak akşamı Peyote Nevizade’de Ukraynalı grup Chekarino Project ile verdikleri konser öncesi Art Diktatör ile görüştük.
Hakan, sahne çizimlerin hakkında bilgi verir misin?
Özümüz Rock’n Roll olduğu için bu çizimler de Rock’n Roll kültürünün parçası, destekçisi. Kendimi çizgilerle ifade ederim ama çizer olduğumu söylemem. Çizer olmak onun profesyoneli olmaktır. Mesaimi tamamen çizim için yapmıyorum, şarkıyı destekleme amaçlı yapıyorum. Mesela şarkı zombilerle ilgili oluyor zombileri çiziyorum, Rock’n Roll’de ise motorlu deri ceketli yol çizimleri yapıyorum. İnsanların havaya girmesini sağlamak eğlendirmek amacımız. Eğer eğlendirmiyorsa sıkıyorsa iyi değil. Kimse sıkılmak için yola çıkıp üzerine para verip tribe girmez, zaten dünya yeterince sıkıcı. Çizimler alt kültür, kendin üret bastır, kendi stilini oluştur olayıdır ve fanzine olduğu kadar thrash kültüre de girer.
Müzik dünyasına nasıl giriş yaptın?
1980 yılı benim tam çocukluktan çıkışım. Self Control’un İtalyan versiyonunu bilen biriyim. Üzerine Laura Branigan’ın versiyonu çıkınca “Bu da nedir!” demiş ama sonrasında beğenmiş biriyim. Bugün Retro’ya dönüş var. Biz onun müziği olsun filmleri olsun birebir yaşamış adamlarız. Bazı cover şarkılar o dönemi çok iyi anlattığı için özellikle vurguluyoruz. Müziğe aktif olarak geçişim 80’lerin sonunda oldu. Pop/disco dinlemeyip daha sert, daha hızlı müzik dinlemeye başladım. O da yetmedi, gitar aldım elime. Dünyada death metal/gothic yeniyken biz bu müzikleri yaptık. Türkiye’de benden çok önce de o döneme imza vurmuş isimler çıktı ama Türk insanı bunun hakkını veremedi. Türkiye Fransa’ya benzer; Fransa elektro müzik konusunda en fazla insan çıkarmış ülkedir ama bunu İtalya’ya dahi finanse edememiştir.
Sahnede iki kişi alışıldık bir durum değil, neden iki kişi?
Bizim tarzımıza yakın oluşumlarda 1 kişi olur, 3 kişi olur; benim önceki grubum 6 kişiydi ama sürdürmesi zor. İnsanların peşinden koşmak çok yorucu ve ben bir yerde set çektim. Ben dünyanın en iyi müzisyeni değilim ama ‘dünyaya müzik yapacaksam sınırları ben çizeceğim’ dedim.
Adviye: Hakan, elemanların peşinden koşmaktan o kadar yoruluyorduki grup bir gecede dağıldı. Hatta grup dağılmadan tek başına sahneye çıkmaya başladı, ben ona sadece destek veriyordum. Ondan sonra iki kişilik gruba geldik. Elektronik alt yapı kullandığımız için çok da başkasına ihtiyaç duymuyoruz. 3- 4 kişilik rock grubun sahnede yarattığı mükemmel bir şey var, kesinlikle aşağılamıyorum. Ama biz böyle gidiyoruz, şartlarımız el vermedikçe de kesinlikle büyümeyi düşünmüyoruz.
Art Diktatör’ün müzik türüne ne diyebilirz?
Tarza girmesek de genel anlamda dahil olduğumuz alternative, gothic, dark, noise alanıdır ve günümüzde bu alanda şöyle bir sorun var; Dünyada bu olay çok turistik, belli bir kitlesi var. Pek artmıyor, popülize olamıyor, yerinde sabit kalıyor. Bize gelen, yurt dışında sorulan sorular “Türk müziği mi yapıyorsunuz?” şeklinde oluyor. Neye göre Türk müziği neye göre değil? Klasik müzik değil evet. Mesela Baba Zula Türk müziğini stilize ederek söylüyor. Beni de beslemiş olan pop kültürüdür. Bizde doğu ezgisini direkt olarak duyamazsın.
BİR ZAMANLAR BAKIRKÖY TAYFASI
Adviye, 90’lı yılların Bakırköy tayfasını anlatır mısın?
O dönem hiçbirşey yoktu, çekme kaset bulurduk. Yüz kişi Bakırköy Meydanı’nda toplanırdık; punk-rock yani alt kültür olurdu. Bir ayakkabı boyacısı vardı; orayı ev gibi yapmıştık. Üst tarafına salon derdik. Bakırköy çok sanatçı yetiştirdi ve Hakan’da oradan çıktı. Hakan’ın grubu Ankara’ya giderken herkes Ankara’ya giderdi. Bakırköy tayfası kapıda durur, biz kızların üzerini arardık. Yaşım tutmuyordu ama sahte kimliklerimiz vardı.