30 Ocak 2019 13:55

“İnsan doğası” mevzusu

On beşinden otuz beşine dillerde tek şarkı, “İnsan bencildir.” ya da düzeltelim, “İnsan doğası gereği bencildir.” iken buna karşı ne söylemeli?

Paylaş

Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi’nden bir öğrenci

İnsan doğası üzerine olan bütün konuşmalarda, biz özellikle gelecek kaygısı içinde yüzen gençlerin kendi hayat savaşlarındaki hamlelerini meşru kılmak için sıkı sıkıya sarıldığı sava değinmek hepimiz için faydalı olacaktır. Bu hususta gençliğin pençesine düştüğü “kariyerizm”, eğitim sisteminin daha ilk başlarında suratlarına çarpadursun, on beşinden otuz beşine dillerde tek şarkı, “İnsan bencildir.” ya da düzeltelim, “İnsan doğası gereği bencildir.” iken buna karşı ne söylemeli?

HER ŞEYDEN SOYUTLANIP SORULAN BİR SORU

Her nasılsa hayattan koparmadan inceleyemediğimiz gelecek kaygısı, ekmek kavgası veyahut marka takıntısı, iş “insanın özü” gibi hakikatli bir mevzuya gelince bütün zamansal ve mekânsal uzuvlarından ayrılıp, buralardan çok öte bir yere gönderiliyor. Mevzu çok derinlerde çünkü, yerlerde göklerde, insan doğasının bütün soyutlamalara maruz kalınarak tartışılmaktan öteye gidilmesi bütün bir düzene tehdit oluşturmasıyla derin bir mevzu. “Diyelim ki bir ormandasın karnın çok aç, paylaşacak mısın ekmeğini?​” ile kabaca başlattığımız tartışmaların varsayımlar üzerinden yarattığı ve insanı kapitalizmle var olmuş bir meta olarak gösterdiği gayet gözler önündedir. Bu soruların kendisi yalnızca ve yalnızca cevabını konsantre biçimde içine gizleyen ve olabildiğince idealistçe yaklaşımların ve gerçeklikten uzak bir bakışın sorularıdır. Ve her nedense aslen gerçekliği ve insanın tarihini yok sayarak onu son 200 yıla sıkıştırılmış bir insan özü kavramı halinde idealleştirmeye çalışmak ütopyacılığın ve hayalperestliğin ta kendisi iken aynı suçlama eşitçe, özgürce ve kardeşçe bir yaşamı savunanların karşısına çıkmaktan geri kalmaz. Ama esasında bu kimseler değil midir insanın özünü hayatın kendisinden kopuk sorularla karşılamaya çalışarak hayalperest davranan?

“İNSANIN ÖZÜNÜ NE YERDE ARAMALIYIZ NE DE GÖKTE”

Bu sorulara verilecek yanıtlarda insana sınıf gerçekliğiyle yaklaşmak adına “ormanda aç kalmanın” öncesini konuşmak gerektiğini hatırlatmak elzemdir. İnsanı en müşkül durumda ele alıp bencilliğini sorgulamak yanılgısı ivedilikle ona aç kalmayacağı, üretmeden tüketmeyeceği, fırsat eşitsizliğinin ve bilimin karşında bir eğitim sisteminin topyekûn lağvedileceği günlere nasıl ulaşabiliriz sorusu ile değiştirilmelidir. Biz biliyoruz ki, insanın özünü ne yerde aramalıyız ne de gökte. Günlere aç kalmadığı, yarınki ekmek kavgası için insan onuruna aykırı biçimde çalışmadığı sırf bilime ulaşmak adına sıra arkadaşını ezmek zorunda kalmadığı bir “ütopya”da insanın ne özü ne ruhu ne de tırnağı bencildir. İnsanın mahkûm edildiği böylesi bir düzende onu mukayese etmek deneyselliğine düşülmesi bütün bir sistemi ve kendimizi aklamaya yarayan biricik tartışma olsa da bunu bu kez de bütün şartların insanca bir yaşama el verdiği koşullarda tartışmak gereklidir. Bunun tersinde bütün tartışmaların idealist bir çukurda saplanıp kalacağı su götürmezdir.

SİSTEMLERİN ŞEKİLLENDİRDİĞİ İNSAN

Kurulu bir düzenin bütün dayatmaları ve korkutmalarının yanı sıra, bir sonraki günün hasadını, seçeceği meslek sonucu gelecekte hayata tutunma şansını ve güvencesiz olarak çalıştığı işyerinde her an kovulabileceği, büyük plazaların içinde artık adına sıkça rastladığımız mobing uygulamalarına maruz kalabileceği yükünü sırtında taşıyan insanları bütün bu şartlar altında ele alıp bunları insanın özünün bencil olduğuna dair kanıtlar haline getirmek çıkarımsal bir hata olduğu gibi aynı zamanda kapsayıcılıktan uzaktır. Nitekim dünya kısa bir zaman önce en ilerici bilince sahip olduğu bir evrede, Sovyetler’de bunu deneyimlemiş ve insanlık tarihine bir katkı olarak insanın özüne dair olan tartışmalara hayatın kendisinden bir cevap vermiştir. Dolayısıyla hayır insan bencil değildir ama sistemin kendisi bütün insanlığı sadece en taşınmaz yükler altında bırakacak biçimde bir yaşama mahkûm etmeye devam ettikçe onu özünden farklı biçimlerde karşımıza çıkarmakta kaçınılmaz olur. Bunun karşısında ise bir “ütopya” olarak insana ve öze en yakın bir yaşam kurmak onu bütün yozlaşmasından arındırmak da ancak başka bir sistem ile mümkün olacaktır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Bir kavram: Tarihsel materyalizm

SONRAKİ HABER

Venceremos! Victor Jara dudaklarında bu şarkıyla öldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa