Krizler neden “teğet” geçmez?
Türkiye ekonomisi Trump’ın attığı bir tweetten etkilenebilecek kadar dışa bağımlı durumdadır.
Burak BAĞÇECİ
Yıldız Teknik Üniversitesi
Uzunca bir süredir hayatlarımızda bir kavram var: Ekonomik kriz. Bizim neslimiz patlıcanın fiyatının ya da toplu işten çıkarmaların her gün her yerde tartışılacak kadar mesele olmasına pek alışık değil ya da çoğumuz stagflasyon, resesyon gibi kelimeleri hayatında ilk defa duyuyor. Nitekim bize en yakın büyük ekonomik kriz olan 2008 krizini biz ya hatırlamıyoruz ya da o zamanlar ne demek olduğunu anlayamadığımız “teğet geçti” laflarını ancak hatırlayabiliyoruz. Ama o da Amerika merkezli bir ekonomik krizdi. Tıpkı 1987, 1997, 2001, 2011 ya da en meşhuru Büyük Buhran olan daha eski krizler gibi. Yani ne oluyor, nasıl oluyorsa her 10 yılda bir büyük bir ekonomik kriz dünyanın bir yerinde patlak veriyor ve etkileri sınırları aşıyor. Gerçekten ne oluyor?
MİZAHİ BİR UNSUR OLARAK ÇELİŞKİLER
Bugün AKP hükumeti ve onların sözcüleri, bir yandan ekonomik kriz yok derken, bir yandan ekonomik krizi Amerika’nın Türkiye üzerinde oynadığı oyunlara bağlıyor. Bir yandan kriz psikolojik deyip, bir yandan patronlara krizi fırsata çevirebilirsiniz diyor. Çelişkinin olduğu her yerde aynı anda var olan mizah unsurları bizi burada da yakalıyor ve gülüyoruz. Ama gençliğin gülüp eğlenmeye fazlaca ihtiyacı olan böylesi günlerde, sağ olsunlar, daha derinlerde duran daha büyük çelişkiler bizi çok daha fazla güldürüyor.
Bilim ve teknikteki ilerlemelerle, üretimin muazzam toplumsallaşmasıyla birlikte refah düzeyimizin artması gerekirken, tam tersine insanlığın büyük çoğunluğunun yoksulluğu artıyor. Halbuki her şeyi bu kadar kolay ve bol üretebiliyorsak ekonomik krizlerin, açlığın, yoksulluğun çoktan tarih dersleri dışında hayatımızdan çıkması gerekmez miydi? İnsanlık 52 saniyede 1 araba üretebilecek teknolojik gelişmişliğe ulaşmışken, koca koca profesörlerin hala televizyonlara çıkıp kimsenin anlamadığı laflarla krizi, işsizliği, hayat pahalılığını tartışıyor olmasının durum komedilerinden tek farkı ekonomi programlarında kahkaha efektinin olmaması değil mi?
52 saniyede 1 araba üretebilen işçiler, aldıkları ücretlerle bu arabaları alamıyor. Çünkü patronlar kar edebilmek için, arabalarını alacak işçilere araba alamayacakları ücretler vermek zorunda. Onlar arabaları alamadıklarında araba pazarı daralıyor ve bunun sonucunda patronlar üretimi düşürüyorlar. Gerçekte olan şey bu, kapitalizmin işleyişinin bu akıl dışılığı 10 yılda bir kriz yaratıyor ve var olduğu sürece de yaratmaya devam edecek. Yapabileceği üretimi yapmamanın mantıksızlığı, herkese yetecek kadar patlıcanımız varken pazara çıkan emekçinin patlıcan alamaması ya da Amerika’daki boş ev sayısının evsiz sayısından fazla olması… Kapitalizmin çelişkileri ve tüm bu mantıksızlığı bizi güldürmeye devam ediyor.
TÜRKİYE: BAĞIMLI KAPİTALİST ÜLKE
Kapitalizmin her krizi gibi bugün bizim yaşadığımız krizin de kapitalizmin bu mantıksız işleyişinden kaynaklandığı aşikar, ancak AKP’nin söylemlerinin hiç mi doğruluğu yok? Örneğin ABD’nin ülkemize ekonomik savaş açtığı doğru değil midir? Kullanılan komplocu dil bir yana, ABD’nin ekonomik ve siyasal kararlarıyla Türkiye ekonomisini etkileyebildiği ve kendi emperyalist çıkarları için bunu yaptığı doğrudur. Zaten sorgulanması gereken de tam olarak budur. Türkiye ekonomisi Trump’ın attığı bir tweetten etkilenebilecek kadar dışa bağımlı durumdadır. Çünkü Türkiye kapitalizmi, emperyalizme bağımlı şekilde doğmuş ve öyle büyümüştür. Bugün Koç’lardanSabancı’lara Türkiye tekelci burjuvazisi, yabancı sermayenin Türkiye’deki ortaklarıdırlar. AKP ise çıkardığı bütün yasalar, aldığı bütün kararlarla emperyalistlerin ve onların iş birlikçilerinin çıkarını düşünmektedir. Türkiye’yi ekonomik ve politik olarak emperyalizme bağımlı hale getirenler bu tekeller ve onların iktidarı AKP’dir, dolayısıyla bugünkü kriz onların eseridir.
Bugün kapitalizmin, başta AKP olmak üzere düzen partilerinin gençliğe ve emekçilere verebileceği bundan fazlası değil. Çat-pat gelen krizler, işsizlik, düşük ücretler, iş cinayetleri vaadediyor kapitalizm bize. Bu sarmaldan çıkmanın, krizin yükünü krizi yaratanlara ödetmenin, eşit ve özgür bir geleceği kurmanın tek yolu yan yana gelmekten, tartışmaktan ve birlikte mücadele etmekten geçiyor. Şimdi ağlanacak halimize güldüğümüzün farkına varmanın tam zamanı.