Duyduk duymadık demeyin; tüm krallar çıplak!
Sadece bizim ülkemizdeki kral değil, dünyaya hükmeden tüm krallar çıplak! Şimdi gidip bu gerçeği herkese anlatalım!
Kaynak: Max Pixel
Hükümet sözcüleri, Cumhurbaşkanı’nın kendisi, iktidarın köşe yazarları... Son zamanlarda “kapitalizm”, “emperyalizm” gibi kavramları çok fazla kullanıyorlar. Hatta Erdoğan “paranın gözü kör olsun, ah şu kapitalizm” diye açıklamalar yapıyor, ABD işbirlikçisi bir darbeye karşı çıkıyor, Maduro’yu(*) arayıp “dik dur” diyor. Neler oluyor? Yoksa Erdoğan anti kapitalist, anti emperyalist mi? Yaratılan kavram karmaşası, gerçek çelişkileri çarpıtmak için etkili bir silah haline gelebilir. Halk düşmanlarını maskeleyebilir, emperyalistlerin uşaklığını yapanları “bağımsızlık sevdalısı” haline getirebilir, faşist yönetimleri “en demokratik” yönetimler olarak gösterebilir. Bir ayna düşünün ki siz nasıl isterseniz sizi öyle göstersin. Elbette yaratılan bu karmaşa, hayatın gerçekliğini değiştirmeye, uşakları uşak olmaktan çıkarmaya yaramaz. Ancak yığınların kralın çıplak olduğunu fark etmesinin önüne geçebilir; zihnini bulanıklaştırarak, halk düşmanı politikalara yedeklenmesini sağlayabilir.
KRALIN MASKESİ
Emperyalizm, tekellerin ve mali sermayenin egemenliğinin ortaya çıktığı, sermaye ihracının birinci planda önem kazandığı, dünyanın uluslararası tröstler arasında paylaşılmasının başlamış olduğu ve dünyadaki bütün toprakların en büyük kapitalist ülkeler arasında paylaşılmasının tamamlanmış bulunduğu bir gelişme aşamasına ulaşmış kapitalizmden başka bir şey değildir. Türkiye de kapitalist bir ülkedir. Ancak Türkiye kapitalizmi bağımlı bir biçimde gelişmiştir. Bu gelişim biçimi emperyalist ve yerli tekellerin egemenliklerinin her alanda gelişip güçlenmesine, kapitalizm öncesi kalıntıların zayıflayarak da olsa varlığını sürdürmesine yol açtı. Bağımsız ekonominin temeli olan üretim araçlarını üreten sanayinin gelişmemesi, geliştiği kadarıyla da bağımlı ve ya geri bir teknik temele sahip olması Türkiye kapitalizminin önemli bir özelliği oldu.
Belirleyici durumda olan ve ileri teknoloji gerektiren üretim dalları ve birimleri, ileri teknik ve gelişme olanakları emperyalist şirketler ve devletlerin tekelindedir. Bu tekeli sarsabilecek gelişmeler engellenmekte, araştırma-geliştirme bölümlerinin eklentileri olmaya zorlanmaktadır. (...) Yoğunlaşan emperyalist sömürü ve bağımlılık ilişkileri, tekellerin ve onlarla birleşmiş büyük toprak sahiplerinin sömürü ve egemenliği , feodal kalıntılar, ekonomik ve toplumsal ilerlemenin önündeki başlıca engellerdir ve bunlar işçilerin, tüm ezilen ve sömürülen sınıfların yaşam ve çalışma koşullarını ağırlaştırmaktadır.* Yani Türkiye emperyalist kapitalist sisteme göbekten bağlı bir ülkedir.
Tek adam tek parti yönetiminin üstlendiği rol de işte bu düzenin sürmesini garanti altına alma sorumluluğudur. Hükümetin dünyanın başka yerlerinde olan gelişmelere ilişkin açıklamaları, planları, ekonomik krizin giderek derinleşmesi, çalışma ve yaşam koşullarının ağırlaşması karşısında “neler oluyor?” sorusunun cevabını bu kapitalist emperyalist sistemin temel çelişkilerinde buluruz. Ve bu cevap kralın maskesini düşürür! O da ne? “Eyy Amerika” çıkışlarının arkasında ülkemizi onun egemenliğine daha sıkı bağlayan anlaşmalar var! “Ah şu kapitalizm” laflarının arkasında bu sistemin temsilciliği var!
DÜNYA GENÇLİĞİNİN ÖZLEMİ ORTAK
Dünya halklarının ve gençliğinin yaşadığı yıkımların, işsizliğin, sömürünün sorumlusu olanlar işte böyle bir sistemin bekçileri. Bizimkilerin Türkçe konuşmasına, bir başkasının Fransızca, ötekinin Almanca, İngilizce vs konuşmasına bakmayın. Aslında tek bir dili konuşuyorlar; daha fazla kar! Bu karanlığa mahkum edilen milyarlarca insan da bambaşka dillerde konuşuyor: Türkçe, İspanyolca, Fransızca, İngilizce, Almanca... Şimdi Venezueala’dan bir genç olsa karşınızda muhtemelen ne söylediğini anlayamazdınız. Oysa yaşadıkları, özlemleri, taleplerini farklı bir dilde ifade ediyor olması dışında başka bir fark yoktur aramızda. Aslında tek bir özlemimiz var; eşit ve özgür bir gelecek!
Nasıl ki Erdoğan yönetimi bu sistemin ülkemizdeki bekçisi ise ve bizler gittikçe ağırlaşan sömürü ve yoksulluğun karşısında eşit ve özgür bir ülke istiyorsak, dünyanın başka yerlerinde de gençlik yığınları kendi ülkelerindeki bekçilerin karşısında eşitlik ve özgürlük istiyorlar. İşte bu nedenle Türkiye gençliğinin mücadelesi uluslar arası bir mücadeledir ve başka dillerde konuşan başka ülkelerde yaşayan gençlerin mücadelesine bağlanır. Sistem ne kadar güçlü ve korkutucu gözüküyor olursa olsun, bizi güçlü kılan, sistemin kendisini güçsüz kılan yan da budur; kendi doğası gereği dünyanın dört bir yanında mücadele olanaklarını açmış, yıkılmasının koşullarını da hızlandırmış olmasıdır.
Sadece bizim ülkemizdeki kral değil, dünyaya hükmeden tüm krallar çıplak! Şimdi gidip bu gerçeği herkese anlatalım!
* Emek Partisi Programı s.31