AB’nin Venezuela tutarsızlığı
Venezuela’da darbe girişiminin başarılı olma şansı azaldıkça Avrupa’da ‘diyalog’ söylemi öne çıkıyor. Her ülke kendi çıkarına göre davranıyor.
Fotoğraf: JLogan/Wikimedia Commons
Yücel ÖZDEMİR
Köln
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya verdiği 8 günlük ültimatomun dolmasını beklemeyen Avrupa Parlamentosu (AP), önceki gün darbeci muhalefet lideri Juan Guaido’yu “geçici devlet başkanı” olarak tanıdı.
104’e karşı 439 oyla alınan bu kararın ‘bir anlamı’ olmadığını karar önerisini sunan AP’nin muhafazakar kanadını oluşturan partilerden oluşan Avrupa Halk Partisi de biliyor. Çünkü, Avrupa Parlamentosu’nun AB’nin dış politikasında yeri bulunmuyor. Dış poltikaya dair bütün kararlar çoğunlukla AB dışişleri bakanları toplantılarında ya da AB Zirvesi’nde alınıyor. Ayrıca bu kararların AP tarafından da onaylanması gerekmiyor. Bu nedenle kararın sadece “sembolik” değeri var.
SEMBOLİK KARAR NİYE ALINDI?
Ancak, AP’nin böylesine bir karar almasını sağlayanların asıl amacı, bu yolla AB ülkeleri üzerinde bir baskı kurarak, ortak bir karar almasını sağlamaktı. Darbe girişiminden bu yana Avrupa başkentlerinden yapılan açıklamalar, her ülkenin kendi çıkarına göre davrandığını bir kez daha gösteriyor.
“Motor ülkeler” Almanya ve Fransa, darbeyi desteklemekle birlikte, açıktan Guaido’yu devlet başkanı olarak tanımadılar ve sorunun erken seçimlerle çözülmesini istiyorlar. İspanya da aynı yönde bir politika izliyor. Bu açıdan bakıldığında ABD’den bir farklılık söz konusu.
Dolayısıyla, Maduro’yu baskı altına alarak erken seçime gidilmesi ve sonra da yönetimin tamamen muhalifler tarafından ele geçirilmesi planı üzerinden hareket ediliyor.
AP’nin kararında da yeni seçimlerin yapılması talep ediliyor. Ancak seçimlerin yapılması ve Guaido’nun değil de Maduro’nun galip çıkması durumunda, sonucu sineye çekip Venezuela ile normal ilişkilerin sürdürüleceğinden ise söz edilmiyor.
Dolayısıyla erken seçimlerde AB’nin istemediği bir sonucun çıkması durumunda Maduro’yu devirme planlarının masada kalmaya devam edeceği bugünden görülüyor.
VENEZUELA İÇİN ‘İLİŞKİ GRUBU’ KURULDU
AB’nin geçen hafta Venezuela yönetimine verdiği ‘8 günlük ültimatom’ pazar günü doluyor. Ancak ortada ültimatomdan dolayı değişen bir durum yok. Tersine emperyalist devletler Bolivarci rejimi devirmek için seslerini yükselttikçe, darbeci Guaido’ya verilen destek de azalıyor. AB ülkeleri de bunun farkında. Avrupa Parlamentosu kararından saatler sonra Bükreş’te bir araya gelen AB Dışişleri Bakanları toplantısında, ‘ültimatom’un altını çizmek yerine bölge ülkeleriyle 90 gün boyunca “barışçıl çözüm” için temasta olunacağı açıklandı. Bunun için de uluslararası bir “İlişki Gurubu”nun kurulmasına karar verildi. Alman basınında yer alan haberlere göre “İlişki Grubu”nda Almanya, Fransa, İngiltere, Bolivya ve Ekvador’un olması planlanıyor.
Bu arada Meksika ve Uruguay da Venezuela krizinin barışçıl yollarla aşılması için 7 Şubat’ta bir konferans çağrısı yaptı. Uruguay’ın başkenti Montevideo‘a yapılacak konferansa 10 ülke ve uluslararası örgüt davet edildi. Her iki ülke Guaido’ya destek vermemişti.
BAKANLARIN KARARI MADURO İLE İPLERİ KOPARMIYOR
AB dışişleri bakanlarının aldığı karar bir taraftan geçen hafta verilen ‘ultimatomu’, diğer taraftan ise AP tarafından Guaido’nun geçici devlet başkanı ilan edilmesini tekzip ediyor ve Maduro yönetimiyle ipler koparılmadan “diplomatik çözüm” yolunun denenmesini içeriyor.
Bakanların daha önce alınan kararları revize etmesinin arkasında elbette AB ülkeleri arasında Venezuela konusunda bir görüş birliği olmaması var. Aralarında Yunanistan ve Portekiz’in olduğu bazı ülkelerin açıktan Guaido’nun tanınmasına karşı çıktığı ve veto mesajı verdiği belirtiliyor. Bu da AB’nin Venezuela konusunda ortak bir görüşünün olmadığın gösteriyor.
SÜREÇ UZADIKÇA MUHALEFETİN TOPARLANMASI ZORLAŞACAK
23 Ocak’tan bu yana olanlara bakıldığında darbe girişimiyle sadece Venezuela’da farklı sınıfsal çıkarları savunan güçlerin karşı karşıya olmadığını gösteriyor. Tersine Venezuela artık kendi sınırlarını aşan uluslararası bir sorun haline gelmiş bulunuyor. Bunda darbecilerin ABD ve diğer emperyalist devletlerin yönlendirmesiyle hareket etmesi büyük bir rol oynuyor. Darbe girişimiyle birlikte bölge ve dünyada farklı çıkarlara sahip emperyalist devletler de çıkarlarına göre hareket ediyorlar. Maduro’nun ise ABD/AB destekli darbecilere karşı daha fazla Rusya ve Çin’e yaklaştığı görülüyor. Bu nedenle, çatışmanın kısa sürede bitmesi mümkün değil. Venezuela bundan sonra daha fazla dünyanın gündeminde olacak. AB ise bu süreçte uluslararası ve iç dengeleri düzeterek ABD’den farklı olarak “iyi polisi” oynamaya çalışacak.