Fransa’da genel grev: Masayı ancak hep birlikte devirebiliriz
Fransa’nın en büyük işçi sendikaları konfederasyonu olan CGT sosyal adalet için 5 Şubat Salı gününü genel grev ve genel eylem günü ilan etti.
Fotoğraf: Eren Araman/Evrensel
Fransa’nın en büyük işçi sendikaları konfederasyonu olan CGT (Genel İş Konfederasyonu) sosyal adalet için 5 Şubat Salı gününü genel grev ve genel eylem günü ilan etti. Diğer sendika konfederasyonları da çağrıyı desteklerken, Sarı Yelekliler hareketinin kimi liderleri de aynı gün için “her yerde blokaj” çağrısı yaptı. Ancak Sarı Yeleklilerin genel olarak sendika ve siyasi parti düşmanlığı biliniyor. Humanite Dimanche’tan Cyprien Boganda’nın makalesinde sendikacı Denis Lalys’ın, Sarı Yeleklilere “Masayı ancak hep birlikte devirebiliriz” çağrısı hatırlatılıyor.
BREXIT GÜNDEMİ SÜRÜYOR
Geçtiğimiz hafta İngiltere parlamentosunda gerçekleşen Brexit oylamalarında Başbakan Theresa May, kendi partisinin milletvekillerin birliğini sağlayabildi ama Brexit planı değişmeyecek; özellikle de Kuzey İrlanda meselesinde AB’den istediklerini alamayacaklar gibi görünüyor. Ana muhalefetteki İşçi Partisi de Brexit konusunda farklı bir yol sunamadığı için sürekli erken seçim çağrısı yapıyor. Morning Star gazetesine göre, ‘yeni’ Brexit planı parlamentodan geçerse, “Milletvekillerinin çoğunluğu bunun Britanya için iyi olduğunu düşündükleri için değil, Jeremy Corbyn’i Downing Caddesi’nde (hükümette) görmekten korktukları için olacak.”
Almanya’nın gündeminde ise Venezuela’daki gelişmeler öne çıktı, ancak Brexit de yine gündemler arasındaydı. Ana akım medya, İngiltere Başbakanı May’ın AB’nin bu konuda geri adım atacağına dair umuduyla alay ederken, Junge Welt gazetesinde İngiltere’de Brexit tartışmaları gölgesinde sert ekonomik ve sosyal kısıtlamaların hayata sokulduğu belirtildi.
SARI YELEKLİLER VE SENDİKALAR; ORTAK MÜCADELE ZORUNLULUĞU
Cyprien BOGANDA
Humanite Dimanche
Fransa’da CGT’nin (Genel İş Konfederasyonu) başlattığı hareket giderek büyüyor. Konfederasyon 5 Şubat’ta genel grev ve gösterilere çağrı yaptı. Yayınladığı bir açıklamada CGT, “Sarı Yeleklilerin hareketine cevap vermek için ilan edilen küçük önlemlerin bugünkü sosyal aciliyete yanıt vermediğini” belirtiyor: “Büyük şirketlerin hissedarlarına dağıtılan 57 milyar avro işçiler tarafından yaratılan zenginliklerin boyutunu ortaya koyuyor. Birçok haftadır süre gelen yurttaşların mücadelesinden de öte, özellikle grev aracılığıyla, patronlara zenginlikler dağılımını dayatabilmek için güçler dengesini oluşturmak bir zorunluluktur.”
Talepler arasında asgari ücret ve sosyal yardımların arttırılması, bir vergi reformu, kamu hizmetlerinin geliştirilmesi vs. var.
Birçok siyasi lider çağrıya derhal sahip çıktılar, örneğin Olivier Besancenot (NPA) ya da Jean Luc Mélenchon da 5 Şubat için grev çağrısında bulundular. Sendikal cephede ise durum daha karışık. Beklendiği gibi CFDT (Fransa Demokratik İş Konfederasyonu) Yöneticisi Laurent Berger “tek taraflı” ve muğlak olarak değerlendirdiği bir çağrıya karşı olduğunu belirtti. FO (işçi Gücü) Konfederasyonu merkezi yönetim kurulu, tartışmalı bir toplantıdan sonra açıklama yaparak “5 Şubat’a çağrı yapan FO’nun federasyonları, il ve yerel örgütleri”ni desteklediğini ifade etti. Solidaires Sendikası da aynı güne çağrı yaptı.
BİR İLK
Fakat yenilik sendikal cepheden gelmiyor. İlk defa Sarı Yelekliler, başta da medyatik temsilcilerinden ve hareketin başlatıcılarından olan 33 yaşındaki şoför Eric Drouet, greve katılma ve “tam bir blokaj” çağrısında bulundular. Bu inisiyatif, Sarı Yelekliler içinde çoğunluğu oluşturmasa bile -kimileri sendika ve siyasi partilerle yan yana bulunmayı keskin bir şekilde reddediyor- bu çağrı hareket içinde kayda değer bir değişiklik. CGT’nin konfederal sekreterlerinden olan Denis Lalys’e göre, “Kimi Sarı Yeleklilerin duydukları kinin bilincindeyiz. Fakat tabloyu olduğundan daha kara göstermemek lazım: Alanlarda, birçok yerde sendikalarla birlik, birçok haftadır ve sağlam temeller üzerinden sağlanıyor. Örneğin Marsilya, Toulouse ya da Bordeaux gibi şehirlerde olan bu. Önemli olan gitmek, onlarla tartışmak, amacımızın onların hareketlerini ele geçirme ya da alet etmek olmak olmadığını açıklamaktır. Masayı ancak ‘hep birlikte’ devirebiliriz.”
Fransa’da tüm sendika ve sol partiler 5 Şubat Salı gününe genel grev ve eylem çağrısı yaptı. Çağrıya Sarı Yelekliler de olumlu yanıt verebilir. CGT yöneticilerinden Denis Lalys, Sarı Yeleklilere “Masayı ancak hep birlikte devirebiliriz” çağrısı yaptı.
PARLAMENTONUN BREXIT FELCİ DIŞTAN KIRILMALI
Morning Star
Başyazı
Kral 1. Charles’ın infazının 370. yıl dönümü yaklaşırken, demokrasimizin halen monarşiden parlamenter yönetime geçiş aşamasını tamamlayamamaktan muzdarip olduğu daha net anlaşılıyor.
Bu pek de aşikar görünmeyebilir çünkü Kraliçe olaya açıkça müdahil olmuyor. Fakat May’in parlamentoyu dışlama kabiliyeti, yürütmeyi aşırı güçlendiren anayasal saçmalığın, egemenliği parlamentodaki kraliyete atfetmesinden kaynaklanıyor.
Bu gerçek, yöneten sınıfın, işleri olağan halinde yürüttüğü ve baskıya karşı herhangi bir tehlikenin mevcut olmadığı sıradan zamanlarda, Britanya hükümetlerinin her zaman parlamento kontrolüne dayanması nedeniyle açığa çıkmıyordu. Fakat Britanya’nın yönetici sınıf ve kurumlarını içine çeken kriz, ortaya tuhaf ve mantık dışı kanunsuzluklar çıkardı. Hükümet parlamentoya uymayabilir ama bir şekilde aynı zamanda (parlamentonun) güvenini de koruyabilir. Başbakan, Avam Kamarası’nda korkunç yenilgiler alabilir ama yine de ofisinde kalıp nasıl ve yenilgiye uğratan mesleği kendi isterse ancak gündeme veya tartışmaya açabiliyor?
Bu yüzden İşçi Partisi, Muhafazakar Parti’nin tutumundaki tutarsızlıkları ortaya çıkarmaya ve genel bir seçim amacıyla parlamenter yenilgileri hükümetin üzerine yıkmaya odaklanmış durumda. Eleştirileri kaçınarak uygulayabiliyor olabilirler ama en etkili yöntem bu.
Başbakanın yapmacık Brexit planı sadece yenilmedi, 230 oy ile hükümetin Avam Kamarası karşısındaki en büyük yenilgisi oldu. Şimdi bu plana anlaşılmayan küçük değişiklikler yaparak, bu sefer parlamentoda geçeceğini düşünmek tam bir abartı olur.
Eğer May parlamentoya bunu yutturmayı başarabilirse, bu, milletvekillerinin çoğunluğu bunun Britanya için iyi olduğunu düşündükleri için değil, Jeremy Corbyn’i Downing Caddesi’nde (hükümette) görmekten korktukları için olacak.
ALTERNATİF NEDİR?
Eğer May’in planı bir seçenek değilse alternatifler nelerdir? Bazı milletvekillerinin parlamentonun sürecin kontrolünü ele geçirmesi ve farklı bir anlaşmaya varması konusundaki fikirleri yalnızca fantazi. Parlamentonun henüz belirlenmemiş alternatif bir anlaşma için biraraya geleceğine dair bir kanıt yok. Kaldı ki anlaşmasızlık, bir anlaşmaya varılmadığı zaman varsayılan pozisyon oluyor. Bunu engellemenin tek yolu AB’nin de onayını alan özel bir alternatifte anlaşmak.
İşçi Partisi’nin 50. Maddeyi (AB’den ayrılma maddesi) herhangi bir uzantısını ve ayrılma zamanımızı ertelemeyi desteklemesi krizi çözmüyor. Daha büyük riskler getiriyor: pek çok seçmen bu durumu AB’den ayrılmak için oy kullanan çoğunluğun görmezden gelineceği veya geri çevrileceği ihtimalinin yüksek olduğu şeklinde algılayacak. Bu durum sıradan insanlar için daha acil olan, parlamento ve medya tarafından gözden düşürülen, yükselen evsizlik, suç, yoksulluk ve güvensizlik gibi açmazdaki konuları uzun sure çözmeyecek. Fakat böyle bir sonuç gerçekleşse de gerçekleşmese de (İşçi) partisinin parlamenter çıkmazını (parlamento) dışından kırmaya çalışması gerekiyor.
Tüm bu olanlar Britanya hükümetinin felç olduğunu gösteriyor. Başbakan ve parlamento arasında bir açmazlık söz konusu ve bu mevcut takımlarla (milletvekilleriyle) çözülemeyecek. Genel bir seçim ileriye götürebilecek tek yol ve İşçi hareketinin mevcut resmi talebi sokaklarda gerçek bir baskıya dönüştürmesi ve anayasal düzlemde bir hedef haline getirmesi gerekiyor.
(Çeviren: C.Güneş İspir)
BREXIT GÖLGESİNDE İNGİLİZ KEMER SIKMA POLİTİKASI ONAYLANDI
Christian BUNKE
Junge Welt
İngiliz Avam Kamarası’nda 29 Ocak’ta yapılan oylamada ana politik karar, ülkenin Avrupa Birliği’nden çıkması değildi. Bu en önemli karar, tartışmasız ve resmi oy kullanmadan geçiriliverdi. Konu, sosyal kısıtlamalara yol açacak tasarruf politikası, Londra’daki merkezi hükümetin 2020’nin başlarına kadar İngiltere ve Galler’deki belediyelere sağladığı finansmandı.
Bu yıl yine kesintilere gidilecek. Brexit’in gölgesindeki kemer sıkma politikası aynı sertlikle sürdürülecek. İngiltere Kentler Birliği’ne göre, bu yıl iptal edilecek miktar üç milyar Sterling. Belediyeler uzun süredir zaten kötü durumdaydılar. 30 Ocak’ta Kentler Birliği adına yapılan açıklamada; “Pek çok yönetimin kamu hizmeti verecek parası kalmadı. Önümüzdeki on yılda onları nasıl finanse edeceklerini bilemez haldeler” deniyor.
En çok etkilenen belediyelerin neredeyse hepsi Kuzey İngiltere’de. Liverpool, Barnsley veya Newcastle gibi işçi şehirleri. Ancak, sosyal yıkımın neden olduğu kitlesel yoksulluk, parlamenterlerin büyük çoğunluğu için önemli değil. Jeremy Corbyn, Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada içler acısı toplumsal durumu ifade ettiğinde İşçi Partisi şefinin karşısında oturan kendi partisinden bazı milletvekillerinin can sıkıntısıyla ona baktıkları, Muhafazakar Partililerin ise güldükleri dikkat çekti. Olası bir ikinci Brexit referandumu hakkında tartışma havasına girmişken ayak takımının sorunları kimi ilgilendirirdi ki? Avam Kamarası’ndaki milletvekillerinin çoğunluğunun multimilyoner olduğunun hatırlanmasında da yarar var.
Hiçbir İngiliz gazetesi kapağında kesintilere yer vermedi. Avrupa burjuva basını da buna değinmeyecek. Brexit onlar için çok daha önemli. Ancak bu onlarca yıl süren acımasız tasarruf politikası ve elitlere yönelik uzun süreden beri var olan ama sürekli bastırılan nefret bilinmeden anlaşılamaz. Birçok insanın neden eline geçen her fırsatı tepedekileri boğmak için kullanmaya çalıştığı da anlaşılamaz. ‘Oradakiler’, Westminster’deki ince deri kaplı koltuklarda oturan ‘tepedekiler’ gülseler bile kendileri tuzağa düşmüş durumda. Brexit, Birleşik Krallık’ın tüm çelişkilerini açıkça ortaya koydu ve onu daha zor bir stres testinin içine çekti. Politikacılar ve sermaye örgütleri bu durumdan en az bir yerde bir şey patlamadan kurtulamazlar. Yan tarafta, elitler tarafından görmezden gelinen, sosyal bir saatli bombanın tik takları duyuluyor. Patlayacağı kesin ama ne zaman patlayacağı henüz bilinmiyor.
(Çeviren: Semra Çelik)