Tuzla'dan bir tersane işçisi: Örgütlenirsek değiştirebiliriz
Tuzla'dan bir tersane işçisi yazdı: Uğradığımız haksızlıkların, sömürünün, işten atmaların... Hepsinin sebebini sormamız lazım.
(Arşiv) Fotoğraf: Pixabay
Bir tersane işçisi
Tuzla
Hava soğuk, yağmur yağıyor... Biz tersanede, geminin güvertesinde soğuktan donuyoruz, üzerimize giydiğimiz yağmurlukla geminin güvertesinde boru işlerini yapıyoruz. Rüzgar kuvvetlendikçe daha da kızıyorum. Etrafımdaki işçi arkadaşlara bakıyorum, herkes işe dalmış çalışıyor. Isınmamız için durmamız lazım, bir şeyler yakmamız gerekiyor ama ortada yakacak bir şey yok. Bu arada ben daha önce inşaat işçisi idim, malum ülkenin durumu ortada. İnşaat sektörü küçülünce ben de tersanelerde işe başladım. Zaten iş de yoktu, çalıştığımız yerlerde paramızı alamıyorduk. Son çalıştığım Gemak Tersanesi’nin ofis inşaatı tadilatında arkadaşlarımla beraber alçıpan işi yapıyorduk. Ücretlerimizi alamıyorduk, işçi arkadaşlarla beraber direnişimiz sayesinde ücretlerimizi alabildik.
Bir aydır tersanede çalışmaya başladım, aşırı derecede esnek ve kuralsız çalışma koşulları var. İşçiler arayış peşindeler ama umutları da bir o kadar az. Konuşuyoruz bazı arkadaşlarla. Yaşları ilerlemiş, her biri yirmi yıllık tersane işçisi ve halen borç batağından kurtulamamış, kredi ödeyen amcalar... 2008 tersane eylemlerinden konu açılıyor. Nerede o günler? Ne güzel günlerdi... İşçilerin o zamanki birliğini anlatıyorlar. Ben de durmadan soru soruyorum. Anlatanların ağzına sanki bal sürmüşler, insan heycanlanıyor. Bir an o zaman ben de aralarında olmak isterdim dedim kendi kendime. Tekrar öyle bir şey yapılabilir mi diye sordum ustaya. O da olur ama biri çıksa da biz de onu takip etsek ve çalışma koşullarımız iyileştirebilse dedi. Ben güldüm, hep bir kahraman arıyoruz. Asıl kahraman biz işçileriz, biz birliğimizi sağlarsak bu işler olur, ama bunu kavramak lazım dedim. Bunun üzerine epey konuştuk ustayla. Yaşı büyük olduğu için amca diyorum ona. Usta beni çok sevdi, o da benim gibi düşünüyordu.
Asgari ücret 2020 TL olmuş, hemen hemen tersaelerde işçilerin aldığı maaşa ulaşmış. Bize fazla zam yok diye konuşuyoruz. Biz ne kedar ücret almalıyız diye soruyorum, en az dört beş bin olmalı ama bu olmaz diyorlar. Biri çıkıp seneye artık asgari ücrete çalışırız, bu gidişle öyle görünüyor diyor. Başkası poşet bile paralı oldu, mutfağa meyve sebze girmiyor, işsizlik almış başını gidiyor, bu nasıl bir yönetimdir diye başlıyor konuşmaya. Bir başkası, Allah’a şükür Afrika gibi değiliz deyince başlıyorlar tartışmaya, ben de dinliyorum. Emeklilikte yaşa takılanlar olsun, temel tüketim mallarına gelen zamlar olsun, saymaya başlıyor bizim usta. Salih abi de susmuş dinliyor. Usta CHP’yi savunuyor, sanki CHP çok iyiymiş gibi. Bizim iş yeri sanki politikanın merkezi, herkes bir şey söylüyor. Biz iş yerinde toplam 26 kişiyiz. Ustayı iki gün önce çıkardılar, nedeni performans düşüklüğüymüş. Ama patronun iş yerinde siyaset yapılmasını istemediği biliniyor.
Biz tersane işçileri baskı ve dayatılan zorunlu mesailer yüzünden yeri geliyor gece 00.00’e kadar, yeri geliyor sabaha kadar çalışıyoruz. Herkes şikayetçi... Dönüp kendimize baksak ve 2008 döneminde olduğu gibi, hatta daha fazlasını yapabiliriz. Biliyorum ki biz birlik olsaydık bizim ustayı işten çıkarmazlardı. Çünkü bizler birleşerek güçlüyüz. Öte yandan biraz Evrensel okursak, işçiler neler yapıyor görebiliriz. Mesela TARİŞ, Cargill, Flormar, Babacanlar Kargo gibi iş yerlerinde olan direnişleri görsek... Aslında yapılacak çok şey var. Yaşadığımız hayatın, hak ve emek mücadelesinde uğradığımız haksızlıkların, sömürünün, işten atmaların... Hepsinin sebebini sormamız lazım. Ben bunun farkına vardım, bütün bunların sebebi işçi sınıfının örgütsüz olmasıdır. Benim arkadaşlara söyleyeceğim tek şey örgütlenelim.