Genel Yayın Yönetmenimiz Fatih Polat'ın mahkemeye beyanının tam metni
"Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla yargılanan Genel Yayın Yönetmenimiz Fatih Polat'ın mahkemeye sunduğu beyanını yayımlıyoruz.
Fotoğraf: Evrensel
Köşe yazısı nedeniyle "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla yargılanan ve 1 yıldan 4 yıla kadar hapsi istenen Genel Yayın Yönetmenimiz Fatih Polat, bugün hakim karşısına çıktı.
Polat'ın 14 Mayıs'a ertelenen duruşmasında mahkemeye sunduğu beyanının tam metni şöyle:
"Davaya konu, Evrensel gazetesinin internet sitesinde, ‘Erdoğan ailesiyle ilgili bu iddialara muhatapları ne diyor?’ başlığıyla 28 Mayıs 2017 tarihinde yayınlanan köşe yazımın girişi şöyleydi: 'theblacksea.eu sitesinde önceki gün Erdoğan ailesiyle ilgili önemli iddiaların yer aldığı bir haber yayınlandı. Craig Shaw'ın imzasını taşıyan haberi, Türkiye’deki okurlar açısından da önemini dikkate alarak köşemde olduğu gibi yayınlıyorum.'
Ardından da, Shaw’in “Erdoğan Ailesinin Gizli Offshore Anlaşması” başlıklı haberine yorumsuz olarak yer vermiştim.
Yazımın başlığında, hakaret içermediği açık olan bir soru vardı ve yanıt önce savcılıktan sonra da, iddianamenin kabulüyle mahkemeden geldi.
Köşemde yer verdiğim haber görece uzun olduğu için, beyanım bağlamında özet olarak hatırlatacağım.
26 Mayıs 2017 tarihini taşıyan haber, “Malta Files, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi ile Sıtkı Ayan ve Azeri iş adamı Mübariz Mansimov arasındaki milyon dolarlık petrol tankeri ortaklığını ortaya çıkarıyor.” spotuyla başlıyor ve şöyle devam ediyor: “Erdoğan ailesi, Man Adası ve Malta’daki offshore şirketleri aracılığıyla milyonlarca dolar değerindeki Agdash adlı petrol tankerinin sahibi olmuş. Petrol tankeri için yapılan anlaşmaya aracılık edenler ise İstanbul'da kurulu Palmali Group'un sahibi Azeri-Türk iş adamı Mübariz Mansimov Gurbanoğlu ve Erdoğan’ın yakın dostu SOM Petrol’ün sahibi iş adamı Sıtkı Ayan. Malta Files belgelerine göre Ayan 2008’de yedi milyon, Mansimov ise 2008’den beri Erdoğan ailesine gemi için yaklaşık 23 milyon dolar ödemiş.”
Haberde, “Ekim 2008’de Erdoğanlar Man Adası’nda kurulu "Bumerz Limited" adlı aile şirketleri üzerinden Mübariz Mansimov’un petrol tankeri Agdash’ı aldı. “Bumerz” şirketinin adı, Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan, kardeşi Mustafa Erdoğan ve eniştesi Ziya İlgen’in adlarının bir araya getirilmesiyle oluşuyor.” deniliyor.
Haberde, Mansimov, 2007 yılında petrol tankeri Agdash’ı Rusya devletinin iştiraki olan United Denizcilik’e sipariş ettiği ve inşaat masraflarının bir kısmını ödemek için de Letonya’da bulunan Parex Bank’tan 18,4 milyon dolarlık kredi istediği belirtiliyor.
Aynı dönemde Erdoğan’ın eniştesi Ziya İlgen’in, Man Adası’nda Bumerz Limited adlı şirketi kayıt ettirdiği, Agdash’ın da 2007’nin sonbaharında Mansimov’a teslim edildiği ifade ediliyor. Ekim 2008’de ise Erdoğan ailesi, Bumerz Limited şirketi üzerinden Agdash’ın kayıtlı olduğu Malta’da kurulu “Pal Shipping Trader One” adlı şirketin tüm hisselerini aldığı ve böylece inşa edildiğinde değeri 25 milyon dolar olan tankerin gerçek sahibi haline geldiği dile getiriliyor.
Man Adası sicil kayıtlarına göre, hisselerin Erdoğanlar’a transferinden bir gün sonra, 24 Ekim 2008’de Parex Bank Mansimov’un Agdash için bir sene önce istediği 18,4 milyon dolarlık krediyi Bumerz şirketine vermeye karar verdiği, ancak Erdoğan ailesinin bu kredinin tek kuruşunu bile bankaya geri ödemediği; çünkü Mansimov’un, Erdoğan ailesinden gemiyi yedi yıllığına kiralayıp krediyi onlar adına geri ödediği ifade ediliyor.”
Ve haberin altında, belgeleri de İngilizce olarak yer alıyor. Toplam 121 sayfalık, 13 İngilizce belgeyi size ekte numaralandırılmış olarak sunuyorum. Hangi numaralı belgenin, ne anlama geldiğinin, Türkçe açıklamasını da yine savunmamın ekinde bulacaksınız.
Buradan iddianameye dönüyorum. İddianame savcısı, haberin tamamını aktardıktan sonra, “İftira ve hakaret niteliğindeki yazıların başka bir haberden alınmış olup olmaması önemli değildir. İçindeki iddiaları mesnetsiz olarak aynen yayınlayanlar da, aynı iftirayı ya da hakareti yapmış gibidir. Aksi halde herkes beğenmediği kişiler aleyhine böyle bir yazıyı kendisi yazar, ya da tanıdığı birisine yazdırır, sonra da dışarıdaki bir yerde yayınlattırabilir” diyor.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160/2. maddesi şöyle diyor: “Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”
Basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin davaların iddianamelerinde ‘lehte’ delil olgusu artık bir nostalji haline geldiği için, hakkımda açılan bu davanın iddianamesinde de bunun olmamasını pek yadırgamadım. Ancak iddianame savcısı, aleyhte tek bir delil de sunmuyor. Köşemde yer verdiğim haberi aktardıktan sonra, ‘mesnetsiz’ iddialar diyor. Bunu hangi somut delile dayalı olarak söylüyor, savcı haberdeki hangi cümleyi çürütüyor da, bu ifadeyi kullanıyor anlayamıyoruz. Aleyhte tek bir delil de sunmamış olan savcı, onun yerine şüphe uyandırmaya yönelik bir ihtimal senaryosunu önümüze koyma yoluna giderek, “herkes beğenmediği kişiler aleyhine böyle bir yazıyı kendisi yazar, ya da tanıdığı birisine yazdırır, sonra da dışarıdaki bir yerde yayınlattırabilir” diyor.
Bir savcı, mahkum ettirmek istediği bir gazeteci karşısında, böyle tuhaf bir senaryo kuramaz, bunu ancak gerçek ise, kanıtı ile birlikte ortaya koymalıdır.
Craig Shaw, benzer araştırma haberlerine imza atmış, bilinen bir gazetecidir. Benim davamın gerekçesi yapılan haberi de, hala online olarak yayında ve 7-8 Avrupa gazetesinde de aynı anda olduğu gibi yayınlandı.
Bağlıyorum. Köşemde yer verdiğim yazı, bir haberdir ve hakaret içermemektedir. Benim bu habere yer verdiğim köşemin başlığı da, hakaret içermeyen bir sorudan ibarettir.
Yüzlerce yıllık basın tarihinde gazeteciliğe dair çok şey değişti. Ama şu gerçek, dün de, bugün de, yarın da kulağımıza küpedir.
Gazetecilik soru sormakla başlıyor. Soru sormayı bıraktığınız zaman gazeteciliği de bırakmış oluyorsunuz. Soru sormaya devam edeceğim." (MEDYA SERVİSİ)