Direnişin Bestecisi: Dmitri Şostakoviç
Sosyalist vatan ve halk nerede dara düşse Şostakoviç orada biterdi. Nerede direniş yeşerse Şostakoviç besteleri hemen oracıkta filizleniverirdi.
“Bir gün, eserlerimin icrasını tamamladıktan sonra, şu küçük notu aldım: Ben savaşın nasıl korkunç bir şey olduğunu biliyorum ve be bu dehşeti yaşadığıma inanıyorum. Barışın ne kadar güzel bir şey olduğunu bana hatırlattığınız için size teşekkür ediyorum
Öyleyse, herkes savaşın ne kadar korkunç olduğunu anlasın! Herkes barışın ne kadar güzel olduğunu anlasın! İnsanlığın biricik dilini, bilimin ve sanatın dilini, kültürün dilini konuşan bizler, bunu her yerde hatırlamalıyız. Barış ve demokrasi için, sanatımızın güçlü ve güzel sesini, halkların cesur sesiyle birleştirmeliyiz.”
1949 New York Barış Konferansı konuşmasından
ŞOSTAKOVİÇ KİMDİR?
1906 yılında Sankt Petersburg’da doğan rus besteci Şostakoviç, 20. yüzyılın en önemli senfonilerini yazan bestecilerden biri olarak tanınır. Henüz 13 yaşındayken ülkenin en iyi müzik akademisi olarak gösterilen Petrograd Konservaturı’na başlamıştır. Büyük orkestra bestelerinde toplumcu gerçekçi sanat anlayışına ters düşmeyen biçimlerde lirizme ve dramatik güce yer veren Şostakoviç; film müziği, şarkı, caz dahil olmak üzere pek çok türde eserler vermiştir. İçinde bulunduğu zorlu dönemi eserlerine yansıtmak istemiş ve sanatın amacını küçük yaşlarda kavramıştır. Genç yaşına rağmen, dönemin güncel olaylarına müzikal olarak yanıt verebilmeyi başarmaktadır. Piyano ustalığının ve besteciliğinim yanı sıra SSCB Yüksek Sovyet Milletvekili ve Lenin Nişan sahibidir. İlk bestesi Devrim Kurbanlarının Anısına Cenaze Marşı’dır. Bu eser Rus işçi sınıfı öncülüğünde gerçekleşen Ekim Devrimine bir saygı duruşuydu.
CEPHELERDEN DUYULAN BİR SES: LENİNGRAD SENFONİSİ
Hitler’in SSBC’yi işgal planının en önemli hamlesi olan Barbarossa Harekatı Leningrad’a dayanmıştı. Yağma ihtimaline karşı müzeler boşaltılır ve sanatçılar şehirden tahliye edilirken, müziğin dehası Leningrad’da kalmayı tercih etti. Hiç küçümsemeden itfaiyecileri yetiştirmek üzere görev aldı. Daha sonra siper kazma işlerine katıldı. Ama o bütün bu işleri yaparken kafasında notalar yazmaya devam ediyordu. Kendi deyimiyle nota yazmadan duramıyordu. Faşist Alman işgali 900 gün sürmüştü. Şostakoviç kuşatma altında 7. Senfoniyi (Leningrad Senfonisi) yazdı. Bu eser son derece zor şartlarda (9 Ağustos 1942) işgal altındaki kente dinletildi. Dünyada buna benzer bir konser daha önce yaşanmamıştı. Sovyet halkını cesaretlendiren eser Nazilerin moralini bozdu. Zira kayda alınan senfoni, cephede hem Alman hem de Sovyet askerlerine dinletiliyordu. Şostakoviç, senfonisiyle Leningrad’ın acısını notalara dökmüş ve tüm Sovyet halkına dayanma gücü vermişti. Yarattığı muazzam propaganda etkisinin yanı sıra Leningrad halkının morali üzerinde de olumlu bir etki bıraktı. Senfoni, işgale karşı başlatılan büyük ulusal direnişin en güçlü sembollerinden biri oldu.
DİRENİŞİN BESTECİSİ
Şostakoviç sıkı bir komünist, sıkı bir parti üyesi, sıkı bir Marksist, sıkı bir Lenin ya da Stalin taraftarı değildi elbette. O da diğer birçok Rus aydını gibi toplumsal değişme ve devrimler karşısında gelgitler, iç sarsıntılar yaşadı. Ama ne Sovyetler/Sovyet halkları ona sırt döndü ne de o anayurduna. Çünkü sosyalist vatan ve halk nerde dara düşse Şostakoviç orda biterdi. Nerede direniş yeşerse Şostakoviç besteleri hemen oracıkta filizleniverirdi.