15 Şubat 2019 13:09

Ranta, talana, yağmaya karşı halkçı belediyecilik

Yerel seçimler yaklaşırken Emek Gençliği il yönetimi üyesi Ender Şiar Argın ile yerel seçim sürecini değerlendirdik.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Yerel seçimler yaklaşırken Emek Gençliği il yönetimi üyesi Ender Şiar Argın ile yerel seçim sürecini değerlendirdik.

Türkiye hangi koşullarda yerel seçimlere gidiyor?

Türkiye son birkaç yıldır politik atmosferi tanımlarken söylediğimiz gibi olağanüstü koşullarda gidiyor yerel seçimlere. Birincisi, ekonomik kriz dönemindeyiz ve Erdoğan ve tek adam hükümeti devletin tüm kaynaklarını tekeller ve kapitalistlere aktarmak için seferber olmuş durumda. Krizin tüm yükünü de emekçi halk kitlelerine yıkmak için özel bir çaba sarf etmekte. Yeni Ekonomik Program temelinde atılan adımlarla bir yandan da krizin daha yakıcı sonuçlarının seçim sonrasına ertelendiği bir dönemden bahsediyoruz.

Bunun dışında işçi ve emekçiler açısından giderek ağırlaşan yaşam koşullarının olduğu bir dönemdeyiz, işten atmaların giderek arttığını görüyoruz. Konkordato açıklamalarının da ardı arkasının kesilmediği bir dönem. Bir yandan da “dış güçlere rağmen ekonomi iyiye gidiyor” propagandası hükümet tarafından yapılıyor. Enflasyon rakamları da gösterdi ki ekonominin iyiye gitmesi çabasından ziyade enflasyon rakamlarına karşı bir mücadele var. Gerçek enflasyonun %30’lara çıktığı bir durum var, gıda enflasyonu özellikle çok yüksek. Birçok market çeşitli gıda ürünlerini satmaktan vazgeçiyor. Genç işsizlik oranları artıyor. Yarı zamanlı çalışma oranları arttı. Ekonomik ve sosyal talepler gittikçe yakıcılaştı. Bugün için daha ağır yaşam koşullarından bahsedebiliriz.

KRİZİN ETKİLERİ SEÇİM SONUNA ÖTELENMEYE ÇALIŞILIYOR

Erdoğan ve hükümeti yerel seçimlere giderken de ırkçı şoven bir politikayı devam ettiriyor ve sınır ötesindeki varlığını arttırıyor. Suriye’nin geleceğini belirleme konusunda da çeşitli adımlar atmaya çalışıyor, geleceğin belirlenmesinde masada olmak için elinden geleni yapıyor ve yerel seçimler için bunu bir koz olarak kullanmaya çalışıyor. Ancak halk kitlelerinde ekonomik yaşam koşullarının daha yakıcı olduğu ve asıl sorunun bunun olduğuna dair çeşitli röportajlar, mektuplar, izlenim yazılarını gazeteden görebiliriz.

Fiyatların düşürülmesi, ÖTV/ KDV’nin çeşitli ürünlerde kaldırılması, vergi indirimleri ekonomik krizin yükünü hafifletecek hamleler mi?

Krizin yükünü 31 Mart seçimlerine kadar hafifletme ve bu yükü görünmez kılmaya çalışma çabasından bahsedebiliriz. Ama ekonomik veriler gösteriyor ki sanayi ve tarım üretiminde kriz dönemi 31 mart seçimlerinden sonra ne son bulacak ne de hafifleyecek durumda. Bu krizin esas yükünün de halk kitlelerine yüklenmek istenmesi ve seçimlerin sonrasına ertelenmeye çalışıldığı görülüyor.

BELEDİYECİLİK ANLAYIŞININ TARTIŞILMASI İÇİN BİR FIRSAT

Olağanüstü koşullarda yerel seçimlere gittiğimizden bahsettin. Peki Emek Gençliği yerel seçim sürecini nasıl değerlendiriyor?

Bu yerel seçim süreci bir yandan da demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin de bir parçası, kaldıracı olmalı. Halk kitleleri açısından seçimle işlerin düzeleceğine dair çok bir beklenti yok. Seçim süreci bir demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin yükseltilmesinin ve başka bir belediyecilik anlayışının tartıştırılmasının bir aracı olarak değerlendirilmeli. Yaşam koşullarının giderek ağırlaşması ve buna karşı gençlik kitlelerinin hoşnutsuzluğunun, öfke birikiminin arttığını görebiliyoruz. KYK yurtlarında ortaya çıkan eylemler, Şule Çet davasında kadınların bir araya gelmesi ve gösterdiği reaksiyon, İZBAN,  İZENERJİ işçileri, Havalimanı işçileri, Gümüşhane maden işçilerinin hak arama mücadeleleri ve bunların çeşitli yollarla bastırılmaya çalışılması, ekonomik krizin yükünü halk kitlelerinin ödemek istemediğine dair işaretler. Yerel seçimler süreci, krizin faturasının krizi çıkaranlara yüklenmesi ve demokrasi, özgürlükler mücadelesinin bir uğrağı ve onu yükselten bir süreç olarak değerlendirilmeli.

SEÇİMLER DEMOKRASİ MÜCADELESİNİN BİR ARACI OLMALI

Krizin yükü artıyor, baskı koşulları arttırılıyor ve halkın hareket alanı daraltılıyor. Peki bu yükselen tek adam iktidarını zayıflatmaya yönelik nasıl bir etkisi olacak bu seçim sürecinin?

Hem Erdoğan hükümetinin hem de mevcut belediye başkanlarının açıklamalarına baktığımızda aslında o taraftan da yerel seçimlerin çokça önemsendiğini ve giderek ince bir ipliğe bağlanan iktidarın bu yerel seçimlerle tekrar halkın güvenini kazanmaya çalıştığı izleniminden bahsedebiliriz. Ancak bir yandan da bu açıklamalar gösteriyor ki yerel seçimler AKP’yi ve tek adam iktidarını geriletmek için de bir araç olarak kullanılabilir. AKP’nin kaybettiği her il her ilçe gençlik kitlelerinin, halk kitlelerinin AKP’den bıktığına, onu istemediğine dair bir veri olarak okunabilir. Özellikle büyükşehir belediyelerinde alınan bir yenilgi, tek adam rejiminin geriletilmesi açısından da önemli olacaktır. Tabi böyle bir mücadele yerel seçimlere sıkıştırılmamalı. “Yerel seçimlerle tek adam rejimi yenilir mi?​” Bu sorunun cevabı ne evet ne hayır. Az önce bahsettiğim gibi seçimler ancak mücadelenin bir parçası haline gelirse tek adam rejimini geriletecek bir süreç olur.

“KAMU KAYNAKLARI YAĞMALANIYOR”

Belediyecilik anlayışlarının tartışılmasından bahsettin. Emek Gençliğinin belediyecilik anlayışı ya da yerel yönetimlere bakış açısından biraz bahsedebilir misin?

Bugünkü belediyecilik anlayışına dair örnek verirsek, geçenlerde Çiğdem Toker’in bir yazısında bahsettiği “STK (Sivil Toplum Kuruluşu)-Okul-Yurt Faaliyeti Raporu 2018”de 847 milyon 592 bin 858 lira para yandaş derneklere, vakıflara, STK’lere aktarıldığına dair veriler var, ancak bu veriler kamuoyuna açıklanmadı ve yalanlandı. Bu 847 milyon liranın büyük bölümünün TÜGVA, TÜRGEV, Ensar Vakfı gibi Bilal Erdoğan’ın ve mevcut belediye başkanı Mevlüt Uysal’ın yönetimlerinde, istişare kurullarında olduğu vakıflara aktarıldığına dair bir rapor var. Bu AKP’nin merkezi ve yerel düzeyde belediyecilik anlayışını bize gösteriyor. Belediyecilik çalışmaları adı altında tüm kamu kaynaklarını sermaye gruplarına, yandaş vakıf ve derneklere aktarıyorlar.

KARAR ALMA MEKANİZMALARINDA HALKIN BULUNMASI ÖNEMLİ

Halk için yaşam koşullarını rahatlatmaya yönelik adımlardan çok bahsedemeyiz. Hele kriz döneminde rantçı belediyeciliğin teşhir edilmesi önemli bizim açımızdan. Bizim savunduğumuz belediyecilik anlayışı için ise halkçı bir belediyecilik tarifi yapabiliriz. Halkın doğrudan karar alma sürecine katıldığı, denetleme mekanizmasını oluşturduğu ve yer aldığı, onu ilgilendiren tüm kararlara doğrudan katıldığı bir belediyecilik anlayışının tartışılması ve yerel seçimlerde böyle bir tartışma zemininin oluşturulması önemli. Örnek olarak yerel düzeylerde, her kesimden gencin çeşitli karar alma mekanizmalarında yer aldığı, kendi günlük sorunlarına dair tartışmalara katıldığı ve çözüm önerileri aradığı halk meclislerinin kurulması; böyle bir belediyecilik anlayışının tartışılması önemli.

Emek Gençliği olarak gençliğe çağrınız nedir?

Bahsettiğim tüm nedenlerden ötürü ranta, talana, yağmaya dayanan belediyecilik anlayışına karşı halk kitlelerinin doğrudan katıldığı ve onların ihtiyaçlarına dayanan bir belediyecilik anlayışının savunulması için gençlik kitlelerine bulunduğu alanlarda, üniversitesinde, atölyesinde yerel seçim sürecinde halkçı belediyecilik anlayışını tartışmaya ve tartıştırmaya çağırıyoruz. Bir yandan da gençliğin kendi talepleri ve sorunları, günlük ihtiyaçları temelinde bir mücadelenin de aracı olarak bu süreci değerlendirmeliyiz. Gençliğin bulunduğu tüm yerellerde, bir mahallede uyuşturucu ve işsizlik sorununa karşı bir mücadelenin aracı olması, bir üniversitede kulüp ve toplulukların demokratik bir üniversite için bir araya gelmesinin bir aracı olması, bir atölyede genç işçiler için sendikalaşma mücadelesinin önünün açılması ve ek zam talebinin yükseltilmesi için bir mücadelenin aracı olarak değerlendirilmeli.

ÖNCEKİ HABER

Mogherini ve Pompeo Brüksel'de görüştü

SONRAKİ HABER

Esnaf yevmiyesini çıkaramıyor, halk ihtiyacını karşılayamıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa