Daha güçlü bir 8 Mart için!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne bir aydan az bir süre kaldı.Biz genç kadınlar olarak bu 8 Mart’ı taleplerimizden oluşan bir gündemle karşılıyoruz
Fotoğraf: Evrensel
KOÜ Ekmek ve Gül Kadın Çalışmaları Atölyesi
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne bir aydan az bir süre kaldı. Biz genç kadınlar olarak bu 8 Mart’ı taleplerimizden oluşan bir gündemle karşılıyoruz. Bu süreçte can alıcı şekilde kendini hissettiren kriz, taleplerimizin temelini oluşturmaktadır. Ekonomik krizin etkilerini hissedilir hale getirmesiyle en çok sıkıntıyı çeken biz kadınlar olduk. Krizle beraber başlayan işten atmalar, kadınların güvencesiz düşük ücretli işlerde çalışma oranının artması, özellikle de yol, yemek, kitap vs masraflarına gelen zamlarla çalışmak zorunda olan üniversiteli kadınlar bu ortamdan en çok etkilenenler olmuşlardır. Derslerle beraber iş hayatını bir arada yürütebilmek, küçük hesaplarla ay sonunu getirebilme telaşı hepimizi birer matematikçi haline getirdi. Bu hesaplamalar içinde uğraşırken her geçen gün kadınların yaşadığı şiddet ve taciz daha da artış gösterir bir hal aldı. Üniversitelerde ve liselerde artış gösteren taciz olaylarına karşı kadınların tepkisi de her geçen gün büyümektedir.
KADINA KARŞI ŞİDDET HER YERDE!
Çukurova Üniversitesi’nde Eylül 2017’de başlayan fakülte yolundaki, KYK yurdu önündeki son olarak da fakülte içinde ve yemekhanede yaşanan tacizler karşısında kadınlar sessiz kalmamış, tepkilerini göstermişlerdir. Fakat rektörlük ve yurt yönetimi yaşanan olaylar karşısında tepkisiz kalmışlardır. Bir diğer yanıyla da Kadriye Moroğlu Anadolu Lisesi’ndeki coğrafya öğretmeninin tacizlerinin mezun bir öğrenci tarafından ortaya çıkarılmasıyla liseliler tepkilerini hem okul içinde hem sosyal medyada göstermişlerdi. Tepkiler sonrasında öğretmen uyarı alarak kurtulsa da tepki gösteren gençler uzaklaştırma cezası aldılar. Bu iki okulda yaşananların aynısı başka okullarda da yaşandı, genç kadınlar taciz edildi. Ancak yaşananlar karşısında hep bir arada, en gür sesimizle tacizcilerin, onları aklamaya çalışanların karşısında dikildik. Geçtiğimiz dönem yaşanan taciz olayları sadece okullardan ibaret değildi. Dizi setlerinde ki tacizlerin ortaya çıkarılması, Ahmet Kural’ın Sıla’ya şiddet uygulaması tacizin ve şiddetin her kadının hayatlarının belirli bir döneminde yaşayabilecekleri bir şey olduğunu bir kere daha bizlere hatırlatmış oldu. Ancak bu yaşananların gösterdiği bir şey daha vardı; kadınlar yaşadıkları şiddetin, tacizin karşısında ses çıkardıklarında asla yalnız olmadıkları. Kadınlar birlik olduklarında, seslerini çıkardıklarında her zaman haklarını alabileceklerini yüz yılların deneyimiyle gösteriyorlar.
İKTİDARIN DİLİNE KARŞI KADINLAR VE TALEPLERİ
Bu yaşananların bir yanı da iktidardakilerin söylemleriyle şekilleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 25 Kasım öncesi KADEM’in etkinliğinde “Aile kurumunun güçlü olmadığı bir toplumun geleceği kadın ve erkek için aynı derecede karanlıktır. Kadın, ailenin hem ayrılmaz bir parçası hem de lokomotifidir.” , “Adalet herkese aynı şekilde davranmak anlamına gelmiyor. Büyük ile küçüğü aynı terazide tartamazsınız. Bazıları eşitlik eşitlik diyor da, 100 metreyi erkekle bayan koşsunlar, bu adalet olur mu?” sözleri bunun bir örneğidir. Aile kurumunu yücelten, kadınların eşitlik talebini fiziksel boyutlarıyla ele alan bir iktidar tecavüz yasasını tekrar tekrar ısıtıp önümüze de koymaktadır. Kadınlar hem şiddet, taciz, tecavüz ile mücadele ederken bir yandan da iktidarın söylemleri ve politikalarıyla mücadele etmektedir.
Kadınları her geçen gün toplumdan uzaklaştırma politikaları gündeme getirilirken kadınlara yönelik artan şiddet, taciz, tecavüze karşı hiçbir düzenleme yapılmıyor. Bu yüzden bu 8 Mart taleplerimizi, haklarımızı daha gür sesle bağırmanın zamanıdır.
-Biz kadınlar tacizin, tecavüzün şiddetin olmadığı bir dünya istiyoruz
-Sokaklarda, kampüslerde istediğimiz gibi dolaşmak istiyoruz.
-Çalışma hayatında cinsiyet eşitlikçi ve ücret eşitliğine dayanan bir istihdam alanı istiyoruz.
-Yasaların kadın haklarına uygun şekilde düzenlenmesini istiyoruz.