Asgari ücretlinin ikilemi: Ya akülü sandalye ya çocuğa mama

Çoban ailesinin içinde bulunduğu durum, 3 çocuk babası Yaşar Çoban’a, “Bizim de yaşamaya hakkımız olduğunu düşünüyorum” dedirtiyor.

18 Şubat 2019 00:13
Son Güncellenme Tarihi: 18 Şubat 2019 08:01
Paylaş

Uğur ZENGİN
İstanbul

İstanbul’un emekçi bir mahallesine hakim olan yoksulluktan payına düşeni alan Çoban ailesi hayata ‘asgari’de tutunmaya çalışıyor. Koşullar 3 çocuk babası Yaşar Çoban’a, “Bizim de yaşamaya hakkımız olduğunu düşünüyorum” dedirtiyor: “Ama benim kazancım bu. Giderlerim de bu. Aldığım para asgari ücret. 2023 lira para aldım.”

Çoban ailesinin Esenyalı Mahallesi’ndeki evlerindeyiz. 3 bloklu, etrafı saran demir korkulukları aşmak için güvenlik parolası girmeniz gereken bir site. Evin içinde büyük ekran televizyon. Dışarıdan bakarsanız kendi yağında kavrulan, geçimini rahat sağlayan insanların oturduğunu düşüneceğiniz bu evin içindeki yaşam başka.

Ev yardımlarla döşenmiş, evdeki büyük ekran televizyonun sırrı bu. Buzdolabı ve çamaşır makinesi de gelen yardımların neticesi. Kirası bin lira olan bu evde yaşamanın sebebi ve bedeli var. Zonguldaklı Yaşar Çoban ve Melek Çoban burada yaşıyor. Yaşar Çoban bir hastanede taşeron işçi, Melek Çoban ise engelli, iki bacağı yıllar önce kesilmiş.

İşten eve gelen Yaşar Çoban’a soruyoruz:

- Yeni asgari ücreti aldınız yetti mi?

- Yetmedi.

- Ne istediniz de alamadınız?

- Çocuğumun servis parasını ödeyemedim. 2 aydır ödeyemiyorum. Doğal gaz faturasını ödedim. Su faturasını ödedim, elektrik faturamı ödeyemedim. Çünkü çocuğumun beslenmesi için alışveriş yapmam gerekiyordu. Öğretmenlerin verdiği tarifeye göre alıyoruz. Onun dışında aldığımız zaman çocuğumuz istemiyor. Okulda benim aldığımı yemiyor. Bot aldım, kıyafet aldım. Çantasını kopartmış, çanta aldım. Yetmiyor. Asgari ücret sağ olsunlar yükselttiler ama... 11. aydan beri yaşadığımız bu süreçte şartlar da zorlaştı. Her ikisini karşılaştırdığımızda ben 212 lira ödüyordum 512 lira doğal gaz ödedim. Asgari ücretin karşılığı doğal gaza gitti. Diğerlerini ne yapayım? Bir kilo patates alıyorsun. Dün akşam 1 kilo patates, 1 kilo soğan aldım, eşim “Bu akşam yine patates al” diyor. Alamadım. 2 poşet meyve 40-50 lira tutuyor. O yüzden zorlanıyorum. Gerçekten zorlanıyorum. Bilmiyorum. Bizim de yaşamaya hakkımız olduğunu düşünüyorum. Ama benim kazancım bu. Giderlerim de bu. Aldığım para asgari ücret. 2023 lira para aldım.

‘OĞLUMU KÖYE GÖNDERDİM, ALAPLI’YA’

“Çocuklar için isteyip de alamadığınız bir şey var mı?” sorumu, “Kıyafeti yine diker söker yamarız. Ama küçük kızım süt içmiyor, itiyor sütü. Ek gıda vermeye çalışıyoruz almıyor. Annesi yeterince ilgilenemiyor” diyerek yanıtlıyor. Akılları da ortanca çocukta, İstanbul’da bakamadıkları için Zonguldak’a göndermişler: “Oğlumuzun biri tedavi görüyor Zonguldak’ta. Özel bir hastanede üstelik. Daha oraya ne para vereceğiz, dedesi ne kadar para harcadı, onun ne kadarını bizden talep edecek, onu bile bilmiyoruz. Evden hastaneye 20-30 lira taksi parası tutuyormuş. Dönüşü de var bunun. Kızım hastanede yatıyordu. Aynı hastalıktan oğlumda da nüksedince ikisini ayrı hastanelere sevk ettiler. Bakamadık. Benim zaten çalışmam gerekiyor. Okula giden çocuğumu başka birine bıraktık. Oğlumu köye gönderdim, Alaplı’ya. Eşim kızımı bekledi. Göndermek zorunda kaldık. Ben de beklesem bu sefer maaşım düşecek. İzni zar zor alırım.”

‘HAYATA YENİDEN BAŞLAMIŞ GİBİ OLDUM’

Melek Çoban 33 yaşında. 6 yaşından sonra kendi ifadesiyle “bir hastalık almış başını gitmiş.” 18 yaşına kadar hastaneden çıkmamış, ameliyatlar tedaviler... Ayaklarda yaralar, enfeksiyonlar... 2008 yılında doktorlar önce sol, 1 ay sonra sağ bacağını diz altından kesmiş. Bacaklar kesildikten sonra “Keşke daha önce kesselerdi” demiş. “Acılarım dindi, hastalıklarım tedavilerim bitti. Hayata yeniden başlamış gibi oldum. Tedavi sonuç vermiyordu. İki ayağım vardı ama 2 adım atıyordum düşüyordum, yoruluyorum. Ağrı sancı ateş... İçmediğim hap, kalmadığım hastane kalmadı. Enfeksiyon kapıyordum. İltihap kapıyordum. ‘Protezle düşersen bir daha kalkamazsın, felç kalırsın’ dediler. Protez yerine akülü araba dedim. Ne yapayım hayatım bu” diyor.

‘ŞÖYLE ŞÖYLE GİTSEK’

Akülü araba yürüyemeyen biri için kullanışlı sayılabilir. Sokağa, mahalleye, markete, manava gidilebilir. Ama bir engel daha var: Paranın olmaması! Biten akünün yerini doldurmak için 800 lira gerekiyor. Melek Çoban bu yüzden 20 gündür evden çıkmıyor: “Taksitlerimiz borçlarımız var. Onlar sıkıştırıyor. Dışarı çıksak akülü araba... Şöyle şöyle gitsek (dışarıyı kastediyor) gidemiyorum. Çünkü buradan sokağın başına gitsem arabam bitiyor. Onun için 20 günden beri evden çıkmadım. Bezden mamadan kısıtlasak bu sefer onları alamayacağız. Yetmiyor.” 

SESİMİZİ DUYSUNLAR

Anlattıklarının büyük bölümü çocuklara dair. Kira borcu, bez-mama alamamak, oğlanın okul ücreti... “Beslenme türünde bir şey alamıyorum”, “Evimde doğru düzgün bir şey kalmadı”, “Maaşım (bakım ücreti) var ama geldiği gibi gidiyor”, “Ölene kadar bu hastalık benim peşimi bırakmayacak” da kurduğu birkaç cümle...

- Bakım parası yetiyor mu?

- Yetmiyor. Tansiyon ilaçlarım, antibiyotik, var. Çocukların hepsi bronşit. Astım, alerji.

- Çocuklar neden hasta oldu?

- Evimiz basınçlı bir yerdeydi. Rutubetli olduğu için hasta oldu.

- Nasıl denk getiriyorsunuz bütçeyi?

- Denk getiremiyoruz ki. Arkadaşlar, abiler, ablalar geliyor kimisi mama kimisi erzak getiriyor. Ama bunlarla nereye kadar? Benim sesimi Başbakan duysun. Benim engelli maaşımı versinler. Eşimin sigortası olduğu için engelli maaşımı vermiyorlar. Bana yardımcı olsunlar. Yüzde 80 raporum var ama ben ne yapayım bakım ücreti yetmiyor. Benim 3 çocuğum var.

YANGIN VE RUTUBET

Rutubetten kurtulmanın, ‘yangın çıkarsa eşim evden çıkabilsin’ demenin maliyeti var. “Ödediğim kira bin lira. 100 lira aidatı var. 1100 lira. Böyle bir evde oturma mecburiyetinde kaldım” diyor Yaşar Çoban: “Eşimin yaşam şartlarından dolayı. 700-800 liralık evlere eşimin şartları uymuyor. Ben işteyken yangın çıksa eşim nasıl çıkacak? Ben bunu düşünerek, 3 kişinin sağlığını düşünerek böyle bir eve çıkmak zorunda kaldım. Kaymakamlıktan, belediyeden yardım alamadım. En son aldığımda 1.5 sene önce 300 lira bir para verdiler. O da ‘Son para dediler, daha sana para vermeyeceğiz.’ Zaten oradaki evraklarda da çıkar. Konu komşu, eş dost elimizden tutuyor. Bu şartlara kadar zar zor gelebildik. Ama gerçekten dayanabilecek gücümüz yok. Nakliye param olsun Zonguldak’a taşınmayı göze alıyorum, işimi gücümü bırakıp da. Daha ben ne diyeyim. Benim diyeceğim bu. Durumum bu. Çocuk biri okuyor, biri bezli mamalı. Servis ücreti var haftalık 170 lira.”

ÖNCEKİ HABER

Kadınlar: Kazanılmış haklarımıza dönük saldırılara geçit vermeyelim

SONRAKİ HABER

"Köy enstitülerinden günümüze eğitim sistemi"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa