EMEP İzmir İl Başkanı Uyar: Halk kent yönetimine müdahil olabilmeli
EMEP İl Başkanı Emine Uyar ile partisinin seçim tutumunu, büyükşehir belediyenin yerel yönetim anlayışını ve CHP’nin adayı Soyer üzerine konuştuk.
EMEP İzmir İl Başkanı Emine Uyar | Fotoğraf: Evrensel
Metehan UD
İzmir
Yerel seçimlerle ilgili konuştuğumuz EMEP İzmir İl Başkanı Emine Uyar, CHP’nin Adayı Tunç Soyer’in emek ve meslek örgütlerinin temsilcileri bir araya gelmesini önemsediklerini belirterek “Tek adam rejiminin hüküm sürdüğü bu süreçte, belediyelerin bütçesi sürekli kesintiye uğrarken, kayyım kılıcı tepede sallanırken, halkın ihtiyaçları için değil, yandaş firmalara para aktarmak için hazırlanan projeler sırada beklerken adayın ne kadar olumlu özellikleri olursa olsun tek başına hiçbir şey ifade etmeyeceği ortadadır” dedi.
31 Mart 2019’da yapılacak yerel yönetim seçimlerine kısa bir süre kalmış olmasına rağmen İzmir henüz seçim atmosferine girebilmiş değil. AKP’li adaylar bir süredir sahada olmasına rağmen yakın zamanda adaylarını netleştiren CHP ise sokak çalışmaları yeni başlayabildi. Partilerin seçim ittifakı ve siyasal gündem çerçevesinde ilerleyen seçim gündeminde ise kentin sorunları yer almıyor.
Emek Partisi İl Başkanı Emine Uyar ile parti olarak İzmir’deki seçim tutumları, büyükşehir belediyesinin izlediği yerel yönetim anlayışı, CHP’nin büyükşehir adayı Tunç Soyer üzerine konuştuk.
"GEÇİM DERDİ KENT SORUNLARININ ÖNÜNE GEÇTİ"
Ülkede gittikçe derinleşen bir ekonomik kriz eşliğinde yerel seçimlere gidiliyor, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu süreci?
Sanayi üretimindeki yüzde 10 gerileme, yüzde 14’e dayanan tarım dışı işsizlik, açıklanan rakamların aksine halkın cebine nerede ise yüzde 50 oranında yansıyan enflasyon oranı ile ekonomik krizin hızla derinleştiği koşullarda yerel seçimlere gidiyoruz. Tarımın çökertildiği ülkemizde seçimler için bir göz boyamadan ibaret olan tanzim satış kuyruklarında, halkın biraz daha ucuza sebze alabilmek için yağmurda, soğukta saatlerce beklemek zorunda kalmasına tanıklık ediyoruz. En temel tüketim maddelerinin fiyatı, doğal gaz, elektrik faturaları ikiye, üçe katlandı. En başından beri gözünü, işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına dikmiş olan iktidar, krizin bedelini halkın sırtına yüklerken sermayeyi kurtarmak için kamu kaynaklarını seferber ediyor.
İşte bu şartlarda ve tek adam rejiminin ağır baskı koşulları altında, 1.5 aydan az bir süre sonra yerel seçimler gerçekleştirilecek. Halkın geçim derdi, sorunlarının nasıl çözüleceği, taleplerinin nasıl karşılanacağı gibi, kentin sorunlarına dair ne düşündüğü ve nasıl bir yerel yönetim istediği de gündem olamıyor. Betona boğulan yaşam alanları, mega projeler vasıtası ile sermayeye aktarılan kamu kaynakları, katledilen doğa, yandaşlara verilen ihaleler, belediyelerde yaşanan yolsuzluklar da tartışılmıyor.
Parti olarak seçimlere giremiyorsunuz. İzmir’deki tutumunuz ne olacak?
Bu yerel seçimlerde AKP-MHP blokunun her yerde geriletilmesi büyük önem taşıyor. Tek adam rejiminin yerel yönetim programına karşı emeğin, halkın, doğanın çıkarlarını savunmayı sürdüreceğiz.
Partimizin seçim platformu, yerelin özgünlüklerini dikkate alan bir anlayış üzerinde yükseliyor. İzmir’de çeşitli emek ve meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin bir araya gelerek oluşturduğu İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri (İEDG) uzunca bir süredir hem ülke gündemi hem de kentin gündemine dair meselelerde ortak bir duruş sergiliyor, birlikte işler yapıyor. Yerel seçimlerde de bu güçler bir anlayış etrafında ortaklaşabilmeli ve kentin yönetimine müdahil olabilmelidir. Tartışmalar, kimin belediye başkan adayı olacağından çok, kentin nasıl yönetileceğine ilişkin yapılmalı dedik.
Nitekim, Emek Demokrasi Güçleri bu süreçte eksiklikleriyle birlikte yerel seçime ilişkin bir panel örgütledi, burada yer alan kurumlar tek tek ya da bir araya gelerek nasıl bir belediyecilik istediklerini ifade ettiler. Önümüzdeki süreçte başka çalışmalar da planlanıyor. Yine bölgede seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyım atanmasına karşı da tutum alındığını da hatırlatmak gerekir. Biz hem büyükşehirde hem de böyle platformların var olduğu ilçelerde birlikte hareket etmek gerektiğini, hatta belediye başkan adayı ve meclis üyelerinin de buralarda birlikte belirlenmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Ortaklaşamadığımız yerlerde ise bağımsız adaylarımızla çalışmamızı sürdüreceğiz.
Yakın zamanda İzmir Büyükşehir Belediyesi çeşitli kararları okları kendi üzerine çekti. Kısaca değerlendirmek gerekirse Kocaoğlu nasıl bir yerel yönetim politikası izledi?
Bugün CHP’nin seçim bildirgesine baktığımızda rantı olağan karşılayan bir anlayışın olduğunu görüyoruz ve esasen AKP’nin seçim bildirgesinden çok da farklı değil.
İzmir Emek Demokrasi Güçleri içinde yer alan CHP, yerel seçim sürecinde ise toplantılara katılmadı, uzak durmayı tercih etti. Bu tutumu da eleştiriyoruz.
İzmir Büyükşehir Belediyesi uzun süredir CHP’li başkanlar tarafından yönetiliyor ve uygulamalara baktığımızda bu yönetimlerin halkçı ve demokratik olmaktan oldukça uzak olduğunu görüyoruz.
Son dönemde örneğin başta İZBAN’da uygulanan artı para sistemi ile, hükümetin Körfez Geçiş Projesi’ndeki tutumu, Basmane Meydanı’ndaki çukur olmak üzere kent merkezine gökdelenler dikilmesinin önünü açan imar planları, Kültürpark’a dikmek istediği kongre merkezi ve Kültürpark içindeki bir binanın özel bir üniversiteye tahsis edilmesi ve patronlarla olan yakınlığı kent kamuoyunda tepki çekti. Bu uygulamalara karşı “Kültürpark Platformu”, “İzmir’e Sahip Çık” gibi mücadele platformları kuruldu. Yine aynı şekilde işçinin örgütlenme, TİS ve grev hakkına saygı göstermeyen anlayışlar sergilendi ve bunlar eleştirildi. Şunu da hatırlatmak gerekir ki, bunları eleştiren Emek ve Demokrasi Güçleri, daha önce haksız bir şekilde iktidarın baskısı ile 732 yıl hapis istemi ile yargılanan Aziz Kocaoğlu’nun yanında durmuştu.
SEÇİLDİKTEN SONRA NASIL BİR YÖNETİM ANLAYIŞI İLE HAREKET EDİLECEĞİ ÖNEMLİ
Uzun tartışmalardan sonra CHP’nin Büyükşehir Adayı Tunç Soyer oldu. Soyer’in adaylığı İzmir demokrat kamuoyu tarafından olumlu karşılandı diyebiliriz. Hatta İEDG’nin bazı bileşenleri destek açıklamasında bulundu. Sizin değerlendirmeleriniz neler?
CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer, Seferihisar’da iki dönem yaptığı belediye başkanlığı sürecindeki icraatları sebebiyle sempati toplayan bir isim. Birçok belediyeye kayyımlar atanırken, bu antidemokratik uygulamayı protesto ettiğimiz eylemde yer alan tek CHP’li Belediye Başkanı idi.
Bazı söylem ve icraatları ile CHP’den daha ileride olduğu söylenebilir. Birkaç gün önce emek ve meslek örgütü temsilcileri ile bir araya gelmesini ve orada konuşulanları da önemsiyoruz ama daha ileriden adımlar atılmalı bu süreçte. Seçildikten sonra nasıl bir yönetim anlayışı ile hareket edileceği önemli olacak. İcraatlarının takipçisi olmak ve yanlışlarının karşısında durmak üzere Soyer’e bu koşullar altında bir kredi verilebilir.
Tek adam rejiminin hüküm sürdüğü bu süreçte, belediyelerin bütçesi sürekli kesintiye uğrarken, kayyım kılıcı tepede sallanırken, halkın ihtiyaçları için değil, yandaş firmalara para aktarmak için hazırlanan projeler sırada beklerken adayın ne kadar olumlu özellikleri olursa olsun tek başına hiçbir şey ifade etmeyeceği ortadadır.
SEÇİMLER BİZİM İÇİN BİR MÜCADELE ARACI"
Yerel seçimlerde AKP-MHP gerici ittifakının güç kaybetmesi önemlidir ancak yerel seçim çalışması sınıf mücadelesi ve demokrasi mücadelesine bağlanmalıdır. AKP’nin ve arkasındaki kapitalist güçlerin geriletilmesi, başta işçi sınıfının mücadelesi ve talepleri olmak üzere demokratik hak ve özgürlükler için verilecek ortak mücadeleyle mümkündür.
Kriz etkisini asıl olarak seçimlerin ardından ve daha derinden hissettirecek. Yoksulluk, işsizlikle birlikte kazanılmış haklara saldırı gündeme gelecek. Buna karşı birlikteliğin nasıl sağlanacağı ve mücadelenin nasıl örüleceği önemli.