20 Şubat 2019 11:07

CHP’li Gürer: İneğin adı 'holstein', buğdayın adı 'glosan'

CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, iktidarın 'yerli ve milli' tarım politikasının, ülkeyi tohum, gübre ve ilaçta ithalata mahkûm ettiğini söyledi.

Fotoğraf: CHP Basın Bürosu

Paylaş

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, ithalata dayalı tarım politikası izleyen iktidarı eleştirdi. Gürer, tarım politikasının, ülkeyi ithal tohum, gübre ve ilaca mahkum ettiğini belirtti. Tohumlarda ve hayvanlarda yerli ırk kalmadığını belirten Gürer, “Yerli Karası” isimli büyükbaş hayvanın yerini Amerika’nın Brangusu, “sert yayla” isimli buğday tohumunun yerini, çılgın tohum diye tanıtılan glosanın aldığını, patates tohumlarının da madalyn, agata, jeli, agriya, gibi isimlerden oluştuğunu ifade etti.

"ÇİFTÇİ KAYGILI"

Gürer, konuşmasında Aksaray, Konya ve Niğde’de görüştüğü çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlere değindi. İthal gübre, ilaç ve tohumun yanı sıra elektrik ve mazottaki fiyat artışlarının çiftçileri kaygılandırdığını anlatan Gürer, çitçiler ve üreticilerin gelecek yıl nasıl üretim yapacaklarını kara kara düşündüğünü vurguladı.

"BESİCİLERİMİZİN DE DURUMU FARKSIZ"

AKP iktidarının "milli ve yerli" iddiasıyla yürüttüğü tarım politikasını eleştiren Gürer, “1923 yılında, Mustafa Kemal Atatürk ülkemizde tarımın nasıl yapılması gerektiğini ders niteliğinde uygulamalarla göstermiş. Yerli tohumu, yerli üretimi artırmak için yaptığı çalışmalarla bilim ve bilgiyle çiftçilerimizin buluşmasını sağlamış. Sonraki süreçlerde farklı uygulamalarda bunlara benzer değerlendirme ve çalışmalar olsa da 1990'larda başlayan ve tamamı yurt dışına bağlı tarım anlayışı ve yaklaşımlarıyla ülkemizde ne yazık ki çiftçilerimizin mağduriyeti artmış. Besicilerimizin de durumu farksız” dedi.

"NEREDE BİZİM YERLİ IRKLARIMIZ?"

Ziyaret ettiği yerleşim birimlerindeki hayvan ırklarından bahseden Gürer, “Anadolu'muzda, Orta Anadolu Yerli Karası, az ot ve samanla beslenir ve etiyle sütüyle isteğimizi sağlardı. Trakya'nın Boz ırkı, Torosların Güney Doğu Anadolu Kırmızısı ve Doğu Anadolu Kırmızısı diye anılan büyükbaş hayvanlarımız vardı. Şimdi, Anadolu'daki büyükbaş hayvanların isimlerini sordum: Hollanda'nın Holstein'i, Belçika'nın Mavisi, İskoç'un Angusu, Hindistan'ın Brahmanı, Amerika'nın Brangusu, Fransız'ın Şarolesi ve Montofon, Limuzin, Simental adıyla büyükbaş hayvanlarımız var. Doğal olarak, bu hayvanlarımızı daha çok süt almak için, daha çok et almak için ülkemize ithal etmişiz ama bunların yerine yerli ırkları geliştirip… Bu kadar üniversitesi olan, tarımla uğraşan, bilgi ve bilimsellikle buluşmuş kişisi bulunan ülkemizde ne yazık ki dışarıyı, ithali kendimiz için çözüm gibi görüyoruz” şeklinde konuştu.

"SIĞIR VARLIĞINDA İTHALATLA BİRİNCİ OLDUK"

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin "Tüm sığır varlığında Avrupa birinciliğine sahibiz" açıklamalarını hatırlatan Gürer, şöyle devam etti:

“Avrupa Birliği ülkeleri içinde biz 1'inci sıradaymışız. Yazılı soru sordum, verdiği yanıtta Bakan diyor ki, son iki yılda 1 milyon 790 bin 223 büyükbaş hayvan ithal etmişiz yani ithal havyan rakamıyla kendimizi büyütmüşüz. Keza, Bakan, 1 Ocak 2015 tarihiyle 31 Ağustos 2017 tarihi arasında 27 milyon 197 bin 660 kilogram et ithal ettiğimizi, 156 milyar 669 milyon 724 bin doların yurt dışına ödendiğini yine bize yanıt olarak veriyor. Etin geldiği yerler Bosna-Hersek, Gürcistan, Irak, Polonya yani bizim bazı illerimizden küçük yerlerden et almak durumunda kalıyoruz.”

Ülkemizin 1937 yılında ‘akyayla sert’ isimli buğday tohumu geliştirdiğini hatırlatan Gürer, yılında Tarım Kredi Kooperatifinin "çılgın tohum" diye tanıttığı buğday tohumunun adının "glosa" olduğunu, bunun yanında esperia isimli tohum ekiminin yapıldığını vurguladı.

"BUNLARIN HANGİSİ YERLİ?"

Gürer, çiftçi sayısının azaldığını, üreticilerin sorunlarının da arttığına değinerek, “Bunun yanında dışarıdan ithal ettiğimiz ilaçla, gübreyle, tohumla hastalıkların geldiği yönünde çiftçilerimizin inancı da yükselmiş. Çünkü bugün farklı illerde, 25 tane ilde patates ekim alanlarında, belli yerlerde hastalık çıktığı için yasaklama getirilmiş. Patatesin tohumlarının ismi ne diye baktım: Belmanda, madalyn, agata, jeli, agriya, marabel, melodi, esteralla. İyi ki Niğde Patates Enstitüsü şimdi bir denemeye başladı, onunla ilgili bir çalışma yürüyor, onun dışında yerli patates tohumumuz dahi yok” ifadelerini kullandı.

AKP iktidar olduğunda yüzde 40 olan yerli hayvan oranının bugün yüzde 15’e indiğini anlatan Gürer, "Milli ve yerli diyoruz, ithal hayvandan, ithalden elde ettiğimiz ürünlerle varlığımızın olduğunu sanıyoruz. Bunun sonucunda oluşan sıkıntı da her tarafta kendini açıkça gösteriyor. Anadolu illerinde baş gösteren sıkıntılar: Ürettiği ürünü değerine satamama çünkü ülkeye ithal ürün girdiği zaman bizim çiftçimiz değerine ürün satamıyor. Bugün nohut bile 2-2,5 liradan satılamadığı için depoda duruyor, ayçiçeği de Çin ayçiçeğinin karşısında ne yazık ki bitmiş durumda. Bununla ilgili, yarın ayrıca bir açıklama daha yapacağım. Bakanlık verilerine baktım, Çiftçi Kayıt Sistemi'nin başladığı 2018 yılında 2 milyon 588 bin 660” şeklinde konuştu.

"ULUKIŞLA'DA BİBER 16 LİRAYA SATILIYOR"

İstanbul ve Ankara'da açılan tanzimlerin Anadolu'da açılmadığı için Anadolu'daki pazarcı ile tüketicilerin sorun yaşamaya başladığını belirten Gürer konuşmasında şunları söyledi:

“Vatandaş gidiyor, haklı olarak "Domates niye Niğde'de, Aksaray'da aynı fiyat değil?" diyor. Tanzim açılmadığı için satıcı, pazarcı da diyor ki: "Benim alış fiyatımı dahi kurtarmıyor". Dün sordum, Ulukışla'da biber 16 liraya satılıyor ama Türkiye genelinde bütün ürünlerin ucuzladığı gibi bir algı yaratılıyor, topluma seçime dönük bir pompalama yapılıyor. İşin gerçeği şu: Anadolu'nun çoğu ilinde pazarlarda İstanbul tanzim fiyatının 2 katına ürünler satılıyor. Onlar da diyorlar ki "İktidar bizlere de indirimli fiyattan ürün satsın”."

ÖNCEKİ HABER

Çiğli'de işçilerin bağımsız meclis üyesi adayı Cihan İşçi oldu

SONRAKİ HABER

"Rüya"sı Küba’da gerçek olabilir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa