Demokrasi güçleri: Pusulayı demokrasiden yana çevirme zamanı
Demokrasi İçin Birlik, Diyalog Grubu, Yurttaş Girişiminin toplantısında yerel seçimlerin demokrasi krizinden çıkışta fırsat olabileceği belirtildi.
Demokrasi İçin Birlik (DİB), Diyalog Grubu ve Yurttaş Girişimi, İstanbul’da Makine Mühendisleri Odası’nda bir araya gelerek, “Demokrasi güçleri pusulayı demokrasiden yana çevirme çağrısı yapıyor” başlıklı basın toplantısı düzenledi. Demokrasi güçleri, baskının arttığı, Türkiye'de demokrasi krizinin derinleştiği bu dönemde yapılan 31 Mart seçimlerinin krizden çıkmak için önemli bir fırsat olduğuna dikkat çekti. “Demokrasi güçleri pusulayı demokrasiden yana çevirme çağrısı yapıyor” şiarıyla yapılan toplantıya Hukukçu Rıza Türmen, Tarihçi Erdoğan Aydın, Nesteren Davutoğlu, TMMOB Makine Mühendisleri Odası (MMO) İstanbul Şube Başkanı Battal Kılıç, Avukat İbrahim Sinemillioğlu, CHP Beyoğlu Belediye Başkanı Adayı Alper Taş, Şişli Belediye Başkanı Adayı Muammer Keskin ile HDP GOP Belediye Başkanı Adayı Sinan Zincir katıldı.
İstanbul Beyoğlu’da bulunan TMMOB binasında gerçekleşen açıklamada merkezin yerel yönetimler üzerindeki vesayetinin kaldırılması, kent hakkı ve katılımcı demokrasi olmak üzere 3 başlıkta 31 Mart yerel seçimlerinde krizden çıkmanın yöntemleri anlatıldı.
“YENİ BİR SİYASET ANLAYIŞI ARAMAK ZORUNDAYIZ”
Basın toplantısında konuşan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) eski Yargıcı Rıza Türmen, demokratik olmayan, demokrasinin olmadığı, baskı rejimiyle yönetilen bir ülkede yapılan yerel seçim olduğunu aktararak şunları söyledi: “Türkiye’de bir demokrasi mücadelesi veriliyorsa, bu seçim bunun bir parçası olarak görülmelidir. Demokratik mücadele vermek boynumuzun borcu, etik bir sorumluluktur. Kendi insani değerlerimizi korumak için verilen bir mücadeledir. Yerel seçimler de bunun bir parçasıdır. Ama bu direnişin başarıya ulaşması için yeni bir siyaset anlayışı aramak zorundayız. Başka türlü bu mücadeleyi başarıya ulaştıramayız. Yerel seçimler işte tam da bunun için bir fırsattır. Türkiye’nin zaten işlemeyen, temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçişinin temellerinin atıldığı bir süreç olmasını istiyoruz. Halkı yoksulluğa, ezilmişliğe, dışlanmışlığa karşı sesini yükselttiği, biz yöneteceğiz, yöneten biz olacağız dediği, hiç olmazsa böyle bir yönetim zihniyetinin ortaya konduğu, halkın hizmet alıcı değil aynı zamanda uygulayıcısı ve denetleyicisi olduğu bir anlayışın yerel seçim kampanyasına hakim olduğu bir anlayışın egemen olmasını istiyoruz” dedi.
“HALKA VERİLECEK MESAJIN ÖNEM TAŞIDIĞINA İNANMAKTAYIZ”
Türmen’in ardından basın açıklamasını Nesteren Davutoğlu okudu. ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ ile otoriter rejimin kurumsallaştırılmaya çalışıldığı bir dönem yaşadıklarını söyleyen Davutoğlu, “Baskının arttığı, Türkiye’de demokrasi krizinin derinleştiği bu dönemde yapılan 31 Mart seçimleri, krizden çıkmak için önemli bir fırsat. Ancak bunun için, muhalefet adaylarının tutarlı bir yerel demokrasi projesi ile halkın önüne çıkmaları, yeni bir yönetim zihniyeti sergilemeleri, yeni bir merkez-yerel ilişkisi tanımı yapmalarının gerekli olduğunu düşünüyoruz. Böylelikle yerel seçimler AKP iktidarının kurduğu tahakkümcü sistemi reddetme, sisteme meydan okuma niteliği taşıyacaktır. Mevcut sistemin çizdiği çizgiler içinde kalarak yürütülen bir seçim kampanyası ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ ile inşa edilen baskıcı hegemonyayı daha da pekiştirecektir. O nedenle, seçimlerde elde edilen sonuç kadar seçim kampanyası sırasında halka verilecek mesajın da önem taşıdığına inanmaktayız” dedi.
“İKTİDARA ‘ELİNİ YEREL YÖNETİMLERDEN ÇEK’ DEMEK GEREKİR”
Merkezin yerel yönetimler üzerinde vesayet kuran yasa ve uygulamalarının ağırlaştığına dikkat çeken Davutoğlu, “Son zamanlarda yapılan yasal düzenlemelerle yerel yönetimler üzerinde Cumhurbaşkanının mali vesayeti de kuruldu. Yerel yönetimlerin ancak Cumhurbaşkanı’nın sağladığı maddi kaynaklar ölçüsünde iş görebilmeleri, projelerini gerçekleştirmeleri ön görülmüştür. Ancak unutmamak gerekir ki, Cumhurbaşkanı tarafsız değildir. Bir siyasal partinin başkanıdır. Sahip olduğu bu yetkilerle Cumhurbaşkanı muhalif belediyeleri mali bakımdan boğacak bir konuma gelmiştir. Biz, merkezin yerel yönetimler üzerindeki idari ve mali vesayeti kaldırılmadan, seçilmiş belediye başkanlarının yargı kararı olmadan görevden alınması ve yerlerine kayyım atanması gibi demokrasi ile bağdaşmayan uygulamalara son verilmeden, Türkiye’nin demokratikleşmeyeceğini düşünüyoruz. İktidara ‘elini yerel yönetimlerde çek’ demek gerekir” diye konuştu.
“HALKIN NESNEL VE TARAFSIZ BİR BİÇİMDE BİLGİLENDİRİLMESİ GEREKİR”
Kentte yaşayan herkesin kent yönetimine katılmasının önemini vurgulayan Davutoğlu, “Devlet, yetki alanı içinde herkese kent yönetimine katılma hakkını sağlamakla hükümlüdür. Kentle ilgili kararların müzakere ile halkın katılımıyla alınması gerekir. Ancak bunun için her şeyden önce, halkın nesnel ve tarafsız biçimde bilgilendirilmesine gereksinim vardır. Yerel seçimlere giren adayların, kentle ilgili projelerini anlatırken, projelerle ilgili halk katılımının nasıl sağlayacağını, bütün toplumsal kesimlere nasıl bir müzakere süreci yürütüleceğini açıklamaları gerekir. Tepeden inme kararlarla yapılan projelerin nasıl rant dağıttığını, halkın çıkarları yerine yandaşların çıkarlarına hizmet ettiğini hep birlikte gördük” dedi.
“DUR DEME ZAMANI GELMİŞTİR”
Adaylardan bir başka beklentilerinin de katılımcı demokrasiyi gerçekleştirecek bir yerel yönetim planlaması yapmaları olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Temsili demokrasi çoğunluğun azınlık üzerinde tahakkümüne yol açmaktadır. Ayrıca Türkiye’deki siyaset kültürü siyasal liderlere sadakatten geçmektedir. Halk siyasetin seyircisi konumundadır. Bu siyaset tarzını değiştirmenin zamanı gelmiştir. Bunun yolu halkın iktidara katılımının sağlanmasıdır. Bu amaçla, halka siyaset yapacak bir alan açmak gerekir. Bunların başında da mahalle meclisleri gelir. İktidar bloğu seçim kazanması durumunda ekonomik ve siyasi kriz daha da derinleşecek, buna karşılık seçimleri muhalefetin kazanması durumunda sorunlar çözüm yoluna girecektir. Ekonomik krizin yükünü emekçi ve ezilenlere ödettirmek isteyenlere ‘Dur!’ deme zamanı gelmiştir” değerlendirmesinde bulundu.
Daha sonra belediye başkan adayları tek tek söz aldı.
ZİNCİR: KAYYIMLARI SARAYDAKİ KİŞİNİN YANINA GÖNDERECEĞİZ
Gaziosmanpaşa HDP İl Eş Başkan Adayı Av. Sinan Zincir, “Türkiye tarihi bir evreden geçiyor. O yüzden bu anlamlı birliktelikler çok büyük önem taşıyor. Bugün birileri halkın beka problemi var diyerek halklarımızı kutuplaştırmaya çalışıyor. Bu ülkenin tek problemi var o da AKP-MHP faşist blokudur. Bu bloka karşı halkların yerelde demokratik birlikteliği çok önemlidir. Biz halklarımıza projeler vaat etmiyoruz. O projeleri halklarla, emekçilerle yoksullarla beraber yapmaya geleceğiz. Tek adam rejimini belediyelerde de yıkacağız. Belediyeleri toplumdan, emekçilerden yoksullardan tecrit eden ve toplumun tüm alanlarında tecriti yaygınlaştıran anlayışa karşı büyük bir hoşgörü diliyle kardeşlik diliyle barışın diliyle bu topraklarda halkların barış umudunu yeşerteceğiz. Halkların Demokratik Partisi olarak kayyım atanan tüm yerlerde kayyımların ait olduğu yerlere Ankara’ya Beştepe’ye saraydaki kişinin yanına göndereceğiz” dedi.
KESKİN: ŞİŞLİ'Yİ TOPLUMUN TÜM KESİMLERİYLE BİRLİKTE YÖNETECEĞİZ
CHP Şişli Belediye Başkan Adayı Muammer Keskin şunları söyledi: “Toplumun yerel yönetimlerde çektiği sıkıntıları ortadan kaldırmak için kent anayasasını toplumun önüne sunduk. Demokrasi güçlerine karşı direnç gösterenlerle karşı karşıyayız. Aşağıdan yukarıya sokağı örgütleyen birlikte mücadeleyi egemen kılan bir örgütlülükten geliyoruz. Buralar toplumun sosyalleştiği bölgeler. Şişliyi demokrasiyi inşa ederek geliyoruz. Mahalle meclislerimizi oluşturduk. Toplumun tüm kesimleriyle birlikte Şişli’yi yöneteceğiz. 31 Mart gecesi demokrasi güçleri kazanacak.”
ALPER TAŞ: BİRLİKTE KAZANACAĞIZ
CHP Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş ise “Bir öykü yaratmaktır aday olma nedenimiz. Aday olmam AKP-MHP faşizmine karşı demokrasi güçlerinin talebidir. Bu dirence olumlu yanıt verdik. Kazanırsak güzel bir tarih yaratmak istiyoruz. Demokrasi pratiği. Yerel yönetimler iki tahakküm altında saray ve sermaye. Bundan kurtarmamız gerekiyor. Beyoğlu'nu birlikte kazanmak istiyoruz. Yeni bir demokrasi tarzını oturtmak istiyoruz. En başa halkı koyup en aşağıda da biz olacağız. Piramidi tersine çevireceğiz. Toplumcu, kamucu belediyecilik için katılımcı demokrasi oldukça önemli. Geri çevirme hakkına saygı duyuyoruz. Birlikte kazanacağız. Beyoğlu'nu örnek olarak birlikte yöneteceğiz” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)