Bir kavram: Diyalektik (2/5) - Çelişki ve hareket
Bu sayıyla birlikte kuram sayfamızda diyalektiğin temel özelliklerini ve kategorilerini incelemeye başlayacağız.
Çizim: Nikolai Shukov
ÇELİŞKİ, KARŞITLARIN BİRLİĞİ VE ÇATIŞMASI
Diyalektiğin temel yönlerine önceki sayımızda giriş yapmıştık. Bu sayıyla birlikte kuram sayfamızda diyalektiğin temel özelliklerini ve kategorilerini incelemeye başlayacağız.
HAREKETİN KAYNAĞI NEDİR?
Maddi oluşumları incelemenin tek bilimsel yönteminin diyalektik olduğunu önceki sayımızda belirtmiştik. Maddenin kendisi de aslında bir maddi oluşumdur. Çünkü diyalektiğe göre her türlü madde sürekli bir oluş ve yok oluş içerisindedir. Bilimsel bir yöntem olarak diyalektik, maddi oluşumu incelerken, onu ortaya çıktığı koşullarla birlikte ve gelişimini gözeterek ele alır. Çünkü incelenen bir maddenin özünü oluşturan içsel bağlantılarını incelemek için onu kendi halinde, yani hareket halinde, oluşum ve gelişim halinde ele almak gerekir. Bir maddi oluşumun gelişim süreci ile kastettiğimiz aslında hareketidir. Dolayısıyla bu hareketin kaynağını keşfetmek, onu incelemek de diyalektiğin konusudur. İşte diyalektikte maddi oluşumun “motor gücü” hareketini ve gelişimini tetikleyen çelişkileridir.
ÇELİŞKİ: DOĞADA MI DÜŞÜNCEDE Mİ?
Çelişkiler neye denir? Doğada veya toplumda çelişkiler var mıdır?
Diyalektik düşüncenin karşısında olanların en yaygın iddiası çelişkilerin, doğa ve toplumda değil yalnızca düşüncede bulunabileceği görüşüdür. Ancak materyalist diyalektikte çelişkiler, doğa ve toplumda somutlaşmış, gerçek dünyanın çelişkileri olarak açıklanmıştır.
Çelişki yalnızca düşüncenin tutarsızlığı biçiminde var olmaz. Her şeyden önce, maddi dünyadaki ilişkiler ile karşıt eğilimler ve yanlar biçiminde varlık gösterirler. Çelişkiyi reddetmek ise, metafiziğe dönmek anlamına gelir. Hareketin kaynağı için Newton “başlangıç itkisine” ihtiyaç duyar, Aristo’da bu itki tanrı ile açıklanır. Ancak doğayı ve varlığı çelişkiler bütünü olarak kavrayan diyalektik, böyle bir “başlangıç” açıklamasına gerek duymaz. Çelişki, maddenin varlığının evrensel bir koşulu, varlığının zorunlu biçimidir. Örneğin: evrimsel biyolojiye göre canlı bir organizmada kalıtım ve mutasyon gibi karşıt süreçler bulunur. Mekanik fizikte etki ve tepki kuvvetlerini aynı maddenin karşıt kuvvetleri olarak görürüz. Parçacık fiziğinde maddeyi oluşturan tüm parçacıkların bir anti-maddesi vardır. Örneğin temel parçacıkların (fermiyonlar) atom-altı parçacıklarından (leptonlar) elektronun anti-maddesi pozitrondur.
KARŞITLARIN BİRLİĞİ VE ÇATIŞMASI
Materyalist diyalektikte çelişki, doğa ve toplum için tanınmakla kalmaz, ona içsel olan “karşıtların birliği ve çatışması” süreci de açıklanır. Karşıtların birliği olarak, her şeyden önce bir maddi oluşumda karşıt eğilimlere ve özelliklere sahip yanlar ortaya konulur. Ancak değişim ve gelişim halindeki bu karşıtlıklar hem birbirlerini olumsuzlar, sürekli bir çatışma halinde olurlar hem de birbirlerini koşullandırır ve türetir. Karşılıklı olarak birlikte var olmakla kalmaz, aynı zamanda birlik durumunda olup birbirlerine bağlıdır ve örtüşür. Dolayısıyla karşıtların özdeşliği, karşıtlıkları kadar çelişkinin bir uğrağıdır. Çelişkinin gelişim evresinde karşıt kuvvetlerin bu birlik ve özdeşlik anında bir denge kurulur. Karşıtların çatışmasının bu anında çelişkinin çözümü gerçekleşir ve madde yeni bir nitel oluşum sürecine girer. Karşıtların çatışması maddeye içseldir, ancak karşıtların birliği görecelidir. Karşıtların birliği belirli bir uğrakta ortaya çıkar ve geçicidir; belli bir süre var olduktan sonra çatışmanın gelişiminin sonucu olarak yeni birliklere yerini bırakır.
SARMAL, KARŞI-YANSIMA VE ÇELİŞKİ
Marksist filozof Hans Heinz Holz, modern diyalektiğin çelişki kavramını geliştirerek özgün bir yorum getirmiştir. Çelişen karşıtlıkların ilişkisi doğada, toplumda ve düşüncede “sarmal” bir ilişki olarak ortaya konulur. Sarmal olma durumu; çelişen karşıtların birinin kendi içinde kendisini ve karşıtını beraber barındırması durumudur. Öyle ki birbirini sarmal içine alan diyalektik karşıtlıklardan biri diğer karşıtı sadece kendi içinde yansıtmaz, diğer karşıtında yansıyan tezahürünü kendi içinde yansıtır. Böylece diyalektik çelişkide salt bir yansıma değil, “yansımanın yansıması” geçekleşir. Bir karşıt, diğerini ayna gibi yansıtır; ama diğer karşıt da bu karşıtta yansır. Bu yansıma ve ikinci karşıt ise birinci karşıtın aynasında yeniden yansır. Burada Holz’un dayandığı yasa da yine karşıtların birliği ve çatışmasıdır. Karşıt, kendisini kendi karşıtıyla beraber içine alır. Yani diyalektik çelişkide söz konusu olan yalnızca karşıtlık ve birlik değil, birlik ve karşıtlığın “birlikteliği” aynı zamanda birlik ve karşıtlığın “karşıtlığı”dır.
ANTAGONİST ÇELİŞKİ NEDİR?
Antagonist (uzlaşmaz) çelişki, çelişkinin bir türüdür. Her çelişki antagonist olmak zorunda değildir. Materyalist diyalektikte antagonizma yalnızca sınıflı toplumun çelişkileri için, yani toplumsal alanda kullanılır; sınıfsız toplumda ve doğada antagonizma bulunmaz. Örneğin: kapitalizmde mülkiyetin özel karakteri ve üretimin toplumsal karakteri arasındaki çelişki antagonisttir. Dolayısıyla burjuvazi ve proletarya arasındaki çelişki de antagonisttir; ancak karşıtlardan birinin ortadan kalkmasıyla, birliğin yıkılması ve yok olmasıyla aşılabilir. Ancak doğada bulunan çelişkiler (örn: madde ve anti madde arasındaki çelişki) antagonist değildir ve bu çelişkilerin çözümü birliği (ve karşıtlığı) yıkmamak bir yana güçlendirir, daha yüksek aşamada yeni birlikleri oluşturur.