Hak örgütlerinden Gezi Parkı iddianamesine tepki: Baskılar son bulsun
İnsan hakları örgütleri, 16 kişiye ağırlaştırılmış müebbet istenen Gezi Parkı iddianamesine tepki gösterdi: Önce suç icat edip delil üretiyorlar.
Fotoğraf: Cansu Pişkin/Evrensel
İnsan hakları örgütleri, Gezi Parkı soruşturması kapsamında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” ile suçlanan aralarında Osman Kavala, Mehmet ali Alabora gibi isimlerin bulunduğu 16 kişiye ilişkin basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, hak savunucularına dönük baskıların son bulması için çağrıda bulunuldu.
Civil Rights Defenders, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği (İHD), İnsan Hakları Gündemi Derneği, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Yurttaşlık Derneği, Uluslararası Af Örgütü (UAO)’nun çağrısıyla Avrupa Pasajı’ndaki Aynalı Geçit Konferans Salonunda Osman Kavala ve 15 kişi hakkındaki iddianame ve suçlamalara ilişkin ortak basın açıklaması düzenledi. Hak örgütleri adına ortak basın açıklamasını UAÖ’den Ruhat Sena Akşener okudu. Akşener, baskılara karşı bir arada olmaya ve dayanışma içinde olmaya devam edeceğini duyurdu.
“DAVALAR SUSTURMAK İÇİN”
Akşener, “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” ile suçlanan 16 hak savunucusuna dönük iddialara cevaben yaptığı açıklamada, artan baskılara son verilmesi çağrısı yaptı. Akşener, 16 kişi hakkında hazırlanan iddianamede geçtiği varsayılan ayrıntıların, ana akım medya tarafından yürütülen “koordineli bir yanlış bilgilendirme kampanyasının parçası” olarak kamuoyuna sızdırıldığını söyledi. Suçlanan kişileri temsil eden avukatların halen görmediği iddianameye göre iddiaların, 2013’te polis şiddetine başvurularak hükümet tarafından bastırılan Gezi Parkı protestolarına odaklandığını hatırlatan Akşener, haklarında iddianame hazırlanan hak savunucularının barışçıl Gezi Parkı protestolarına katılmakla herhangi bir suç işlemediklerini ifade etti. Akşener, suç oluşturma amacıyla uydurulmuş komplo teorilerine dayanan ve güvenilir hiçbir kanıt içermeyen tüm iddianamelerin mahkemelerce reddedilmesi gerektiğine dikkat çekerek, 16 aydır cezaevinde olan Osman Kavala ile 3 aydır tutuklu olan Yiğit Aksakoğlu’nun serbest bırakılmasını talep etti. Özgür Gündem ile dayanışma ve Barış İçin Akademisyenler davalarının, hükümetin Türkiye’deki hak savunucularını bastırmak ve susturmak için kullandığı davalar olduğunu söyleyen Akşener, “Sivil toplumu hedef alan bu son saldırı, insan hakları savunucularının ve diğer sivil toplum aktivistlerinin yalnızca hak ihlallerinin ortaya çıkartılması, hakikat adalet ve onarım talep etmeleri nedeniyle gözaltına alındığı, yargılandığı ve cezaevine gönderildiği bir dönemde gerçekleştiriliyor.” dedi.
“ALIŞMAYACAĞIZ, BOYUN EĞMEYECEĞİZ”
TİHV’den Ümit Efe, hak savunucularına, akademisyenlere gazetecilere, hekimlere dönük saldırılar karşısında bir arada durmaya devam edeceklerini kaydetti. Efe, “Biz bu yargılamalara alışmayacağız ama boyun da eğmeyeceğiz.” dedi.
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nden Emel Ataktürk da “16 arkadaşımız nezdinde tüm hak savunucularını itibarsızlaştırma, kriminalize etme meselesine karşı bir aradayız. Hak savunucuları bu suçlamalardan onurlu bir şekilde çıkacaktır.”
UAÖ Türkiye Strateji ve Araştırma Direktörü Andrew Gardner, “İnsan hakları ağır bir saldırı altındayken, hak savunucuları da hedef oluyor. Bu sadece Türkiye’de değil dünyada da öyle. Sivil ve bağımsız toplum yok edilmeye çalışılıyor.” ifadelerini kullandı.
RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gezi Parkı protestolarının üzerinden geçen 6 yıllık süreçte sivil toplum derneklerine ilişkin Dernekler Masası yetkilileri tarafından herhangi bir yasal işlem yürütülmediğine dikkat çekti: “Aradan geçen 6 yılda Dernekler Masası yetkilileri bu derneklerle ilgili yasal işlem yapmadan 6 yıl sonra iddianame düzenlerse yetkililerin öncelikle kendi güvenilirliğini sorgulaması gerekir. Yapılan sözüm ona yargıya dair işlemler ancak iktidarı zedeler ve güvenilirliğini yıpratır. Bu kadar yıl sonra açılan iddianameler, darbeye teşebbüs diye açılır, insanlar iddianamesiz şekilde aylarca hapishanede kalır ama yargıda ömrü uzun olmaz. Ahmet Altan ve Mehmet Altan örneğinde olduğu gibi. Yargıtay’ın, Altanlar ile ilgili ‘örgüte yardımdan yargılama yapılmalı’ diye kararı var. Avrupa Birliği’nin temel hedefi hukuk reformları iken en büyük trajik sonuçlar adalet mekanizması içinde ortaya çıkıyor. 16 aydır Osman Kavala cezaevinde. Kavala 6 yıl sonra darbe kalkışıcısı olmuş. Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının uzum mücadeleler sonucu kurabildiği mücadele deneyimi yok edilmeye çalışılıyor.”
“ÖNCE SUÇ İCAT EDİP SONRA DELİL YARATIYORLAR”
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nur Tüysüz de, hak savunucuları olarak bir arada durmaya devam edeceklerini söyledi. Tüysüz’ün ardından İHD’den Gülseren Yoleri söz aldı. Toplumun her kesiminin ceza tehdidi altında olduğuna dikkat çeken Yoleri, “Hukukun ön görülebilirliği kalmadı. Keyfi uygulanan bir hukuki süreçle karşı karşıyayız. İktidar, otoritesini toplumun her kesimine benimsetmeye, buna karşı gelenleri de sindirmeye çalışıyor.” dedi. Yurttaşlık Derneği’nden Esra Koç da, baskı ortamına karşı bir arada durmaya devam edeceklerini vurguladı. Civil Rights Defenders’dan Sinan Gökçen, Türkiye’de 500 bin kişinin terörle ilgili soruşturması olduğunu belirterek, “Aileleriyle birlikte sayarsak dünyanın en büyük terör örgütü ile karşı karşıyayız. Hukuk bir gün herkese lazım olacak. İnsanlar aylarca haksız yere tutuluyorlar. Önce suç icat edip sonra destekleyecek deliller yaratıyorlar. Delil diye sunulan akıl almaz şeylerle insanların hayatları çalınıyor.” dedi.