28 Şubat 2019 15:45

8 barış akademisyeni hakim karşısına çıktı: Barış çağrısı suçlanamaz

“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladığı için “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla haklarında ayrı ayrı dava açılan sekiz akademisyenin birleştirilen dosyası, İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Akademisyenlerin duruşması 16 Temmuz’a ertelendi.

Lyon 1 Üniversitesi’nden Tuna Altınel, Boğaziçi Üniversitesi’nden Şemsa Özar, Ayşen Candaş, Elif Aysimi Duman ve Ceyda Arslan; Bilgi Üniversitesi’nden G.D. ile Gencer Özcan, Mehmet Ozan Erözden’in birleşen dosyasının duruşması İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Akademisyen Ayşen Candaş yurtdışında olması sebebiyle, Ceyda Arslan da ders programının yoğunluğu sebebiyle duruşmaya katılamadı. Mahkeme başkanı yurtdışında olduğu için Candaş’ın istinabe yoluyla alınan ifadesinin henüz gelmediğini söyledi.

‘İDDİANAME VARSAYIMLARA DAYANIYOR’

Kimlik tespitinin ardından daha önce savunma yapmayan akademisyenlerden G.D.’nin beyanları dinlendi. G.D., uzun yıllardır çocuk hakları alanında çalıştığını ve bildiriyi de çocukların barış ve şiddetsiz bir ortamda büyümeleri için imzaladığını söyledi. “Çocukların barış taleplerini ve haklarını hayata geçirmek için sorumluluklarımız var. Şiddeti hiçbir zaman savunmadım ve her zaman karşı çıktım” diyen G.D. beraatını istedi. Hukuk Profesörü akademisyen Mehmet Ozan Erözden, üzerine atılı suçun maddi manevi unsuru oluşmadığını beyan etti. Erözden, “Bildiride herhangi bir terör örgütünün herhangi bir eylemi övülmemekte ve propaganda yapılmamaktadır. İddianame, bildiriyle alakası olmayan, farazi varsayımlara dayanıyor” dedi.

‘İDDİANAME ALGI OPERASYONU’

Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümünde akademisyen olan Elif Aysimi Duman, sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan etkisinin kolay kolay geçmeyeceğinin, uzun yıllar boyunca insanların davranış ve sağlığını olumsuz etkileyeceğinin ve bu etkilerin muhtemelen sonraki nesillere de aktarılacağının bilincinde olduğunu ve sivil insanların daha fazla zarar görmemesi için bildiriyi imzaladığını söyledi. Tarafına yöneltilen suçlamayı reddeden Duman, beraatını istedi. Son olarak beyanda bulunan akademisyen Tuna Altınel, iddianamede yalanlarla algı operasyonu yapıldığını söyledi:
“Yalanlardan biri bildirinin İngilizce çevirisinin savcı tarafından sunulan Türkçe çevirisindeki ‘Kürdistan illeri’ deyimi. Ne yazık ki hakimler iddianamenin bu çarpıtması karşısında hiçbir şey yapmamakta ya da yapsalar da bu 27. ACM'nin heyet başkanının benim de bulunduğum bir duruşmadaki karikatür halinin ötesine gitmemektedir.” “1980'lerde, ‘başı ezilecek’ denerek ‘terör’ sözcüğüne indirgenmeye çalışılan sosyal ve siyasal soruna karşı 1990'larda ‘düşük yoğunluklu’ bir savaş başlatıldı. 90’ları Türkiye dışında geçirmiş olsam da toplumu saran şiddeti, bazılarının failleri bugünkü siyasal iktidar döneminde açığa çıkartılan cinayetleri derinden hissettim. Ve hep sustuk. Ben ve benim gibi ‘Fırat'ın batısında’ yaşayan milyonlarca insan bu ‘düşük yoğunluklu savaş’ı sanki Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşanmıyormuş gibi izledik.” diyen  Altınel, çözüm süreci ile birlikte savaşın sona erebileceğine inandığını, ancak yanıldığını anlattı.

‘BARIŞ ÇAĞRISI SUÇLANAMAZ, ONA HÜKÜM VERİLEMEZ’

Çözüm sürecinin sona ermesinin ardından Barış Bildirisi'nde de geçen illere çeşitli defalar gittiğini anlatan Altınel, “Savaş hazırlıklarını gördüm, savaşın sesini dinledim, yıkım ve zorunlu göç mağdurlarına yardım etmek için çuval çuval erzak taşıdım, evlerini, yakınlarını yitirenlerle konuştum. Bunların hepsini bireysel bir girişim olarak yaptım ve ilkem şu oldu; her Türk vatandaşı benim yaptığımı yaparsa barışa biraz daha yaklaşırız. Bu çabalarımın izlerini Sur'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Hakkari'de, Yüksekova'da kaldığım otellerde bulabilirsiniz. Savcı Bey, belki aleyhime delil olarak kullanır. Sayın hakimler, herhalde daha ayrıntılandırmaya gerek yoktur. Ben Barış Bildirisi'ni yalnızca imzalamadım. Onu düşündüm, hissettim, yaşadım. O metni ben yazdım. Her cümlesinin arkasındayım. Bu bağlamda şunu da belirtmek isterim. Hani bir laf vardır, sonda söyleneceği şimdiden söyleyeyim, denir. Türkiye’nin siyasi manzarası yakın gelecekte pek değişmeyeceği için o son büyük olasılıkla benim için de gelecek. Ben de o zaman söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim. Aleyhime kabul ettiğim, benim gözümde imzamı geri çekmeme denk olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını (HAGB) reddediyorum. Barış çağrısı suçlanamaz, ona hüküm verilemez” dedi. Altınel, beraat talebinde bulundu:
“Beraat talebim herhangi bir talep değildir. Aslında bir ikilem karşısındasınız. Ya bizlere beraat vereceksiniz, ya da kalemlerinizi kıracaksınız. Hukuk için, adalet için, kendi kariyerleriniz için. Karar sizin!”

Avukatlar da savunmaları tamamlanan müvekkillerinin duruşmalardan vareste tutulmasını ve soruşturmanın genişletilmesi yönündeki taleplerini yineledi. Talepleri reddeden mahkeme, bir sonraki duruşmayı 16 Temmuz, saat 10.30’a erteledi.

AKADEMİSYEN KASIM AKBAŞ’IN DOSYASINDA YETKİSİZLİK KARARI

Öte yandan “Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzaladığı için “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Kasım Akbaş’ın dosyası yetkisizlik kararıyla Eskişehir’e gönderildi.

Barış bildirisi imzacısı akademisyenlerden Kasım Akbaş’ın ilk duruşması İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Akbaş, dosyanın yetkisizlik kararı ile ikamet ettiği ve bildiriyi imzaladığı Eskişehir’e gönderilmesini istedi. Akbaş’ın avukatı Gülendam Şan Karabulutlar da, Yargıtay’ın yetkisizlik konusundaki kararlarını hatırlatarak dosyanın Eskişehir’e gönderilmesini talep etti.

Duruşma savcısı, Akbaş’ın davaya konu bildiriyi imzaladığı sırada Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde görev yaptığını dikkate alarak dosyanın yetkisizlik kararıyla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini istedi. Mahkeme, dosyanın yetkisizlik kararı ile, terör suçlarına bakmakla görevli Eskişehir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verdi. (İstanbul/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et