TGS'den 8 Mart raporu: Kadın gazetecilere taciz, şiddet, ayrımcılık
TGS, 8 Mart öncesi kadın gazetecilerin deneyimlerinden hazırladığı raporu paylaştı. Kadın gazeteciler taciz, şiddet ve ayrımcılıkla karşılaşıyor.
Meltem AKYOL
İstanbul
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ Komisyonu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne giderken kadın gazetecilerin yaşadıklarını anlattığı ‘Şiddet Deneyim Paylaşım Grubu Raporu’nu yayımladı. Rapora göre, kadın gazeteciler patronlarının, yöneticilerinin, haber kaynaklarının ve haberlerini yaptıkları kişilerin tacizine maruz kalıyor. İşyerinde patron ve yöneticilerin tacizine maruz kalan kadınların bunu üst birimlere bildirdikleri halde sonuç alamadıklarını aktaran rapor, kadınların tüm bunların sonucunda işi bırakmak zorunda kaldığına dikkat çekiyor.
Fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan kadınlar, yalnız olmadıklarını hissettiklerinde ise şiddetle daha kolay başa çıktıklarının altını çiziyor.
TACİZE UĞRAYAN GAZETECİ İŞTEN AYRILMAK ZORUNDA KALIYOR
Rapor, 2018 yılında anket yoluyla toplanan verilere dayanan ‘Gazeteci Kadınların Yaşadığı Cinsiyet Ayrımcılığı ve Şiddet Araştırması’ sonrasında planlanan şiddet deneyim paylaşım gruplarına katılan 27 gazetecinin anlatımlarından oluşuyor.
Oturumlara katılan gazeteciler, çalıştıkları alanda ve kurumlarda yaşadıkları şiddet ve ayrımcılık deneyimlerini, bununla baş etmek için hangi yöntemleri kullandıklarını paylaştı. Rapora göre gazeteciler, yöneticileri ve patronları, haber kaynakları ve haberini yaptıkları kişiler tarafından tacize uğruyor. Oturuma katılan kadın gazeteciler, tacizi kurumlarına bildirmelerine rağmen dikkate alınmadığının altını çiziyor. Rapora göre taciz olayları sonrası genellikle olay, kadın gazetecinin işten ayrılması ile sonuçlanıyor.
Raporda yer verilen bir kadın gazetecinin anlatımı şöyle: “Bu durum (taciz) yönetim kuruluna aktarılmasına rağmen dikkate alınmadı. Üstü kapatıldı. 2 ay içinde işten ayrıldım.”
Stajyerken tacize uğradığını anlatan bir kadın gazeteci de olay sonrası işi bırakmak zorunda kaldığının altını çiziyor. Raporda bir başka kadın gazeteci ise taciz sonrası genel müdürün kendisini “Sesini çıkartırsan sen bilirsin” şeklinde tehdit ettiğine yer veriliyor.
HABER KAYNAKLARI, HABERLERİ YAPILANLAR...
Rapora göre kadın gazeteciler, yöneticilerin tacizleri dışında, haber kaynakları tarafından da tacize maruz bırakılıyor.
Kadınların anlatımları şöyle:
“Gereksiz iletişim kurmalar, geç saatte işten alakasız mesaj atmalar, sosyal medyadan eklemeler oluyor. Açık bir durum olmasa bile hissediliyor. Bariz bir şey olmasa bile rahatsız edici.”
“Haber amaçlı iletişime geçtiğim biri konu kapanmasına rağmen 2-3 gün boyunca sürekli yazdı. Mesajlarına hiç yanıt vermeyerek önüne geçtim.”
Haber kaynakları tarafından tacizin çalışılan bölgelere göre farklılık gösterdiğini dillendiren gazeteciler, görece küçük şehirlerde tacizin ısrarlı iletişim kurma odaklı olduğunu ifade ediyor. Gazeteciler sadece haber kaynaklarından değil aynı zamanda haberlerini yaptıkları kişiler tarafından da tacize maruz bırakıldıklarını belirtiyor.
BİR ŞİDDET BİÇİMİ OLARAK MOBBİNG
Raporda çalışmaya katılan gazeteci kadınların, özellikle birlikte çalıştıkları meslektaşları tarafından yaşadıkları psikolojik şiddet biçimleri de yer alıyor.
Özellikle erkek meslektaşları tarafından küçük görülme, ciddiye alınmama, dalga geçilme gibi durumlarla sıklıkla karşılaştıklarını belirten katılımcılar, gazetecilik becerilerinin küçümsenmesi yoluyla kendilerini değersiz ve yetersiz hissettirmeye yönelik olduğunu paylaşıyor. Ayrıca katılımcılar kadın ve erkek gazetecilerin bir habere tepkilerinin de farklı şekillerde değerlendirildiğini şöyle örneklendiriyor: “Erkek bir gazetecinin tepkisi şahsına münhasır olarak tanımlanırken kadın gazetecinin tepkisi histerik olarak tanımlanabiliyor. Kendimizi de suçlamaya başlıyoruz.”
Raporda kadın gazeteciler bir psikolojik şiddet türü olarak mobbingle de farklı kurumlarda kendilerinin ve meslektaşlarının sıklıkla karşılaştığını dile getiriyor.
EKONOMİK ŞİDDET
Rapora göre gazetecilik alanında kadın gazetecilerin terfi etmeleri de oldukça zor, kadın gazeteciler gelişime açık olmalarına rağmen kendilerine hep aynı işin yaptırıldığını vurguluyor. Raporda önce kadın gazetecilerin işsiz bırakıldığına da dikkat çekiliyor: “Kurumdaki bir serviste çalışan kadın elemanların tümü işten çıkarılırken erkekler çalışmaya devam etti.”
İş alanlarında ilerlemelerinin önüne geçilmesiyle birlikte kendilerinin ve meslektaşlarının özellikle patron ya da yöneticileri tarafından mobbinge maruz bırakıldıklarına anlatan kadınlar bu nedenle işsiz kaldıklarını da ekliyorlar. Rapora göre kadın gazetecilerin bir bölümü mobbing sürecinin teşhir edilmesi gerektiğini düşünseler de ekonomik kriz sebebiyle ister istemez taviz verildiğini aktarıyor.
FİZİKSEL ŞİDDET
Raporda özellikle alanda muhabir olarak çalışan kadın gazetecilerin fiziksel şiddete de maruz kaldığına yer veriliyor, kadın gazetecilerin kolluk kuvvetleri tarafından sıklıkla şiddete maruz bırakıldığına dikkat çekiliyor. Ancak kolluk güçlerinin yanı sıra kadınlar meslektaşları tarafından da fiziksel şiddet görüyor. Raporda kadın gazetecilerin özellikle haberlerin fotoğraflarını çekmeye çalışırken foto muhabirlerden çok kez şiddet yaşadıkları aktarılıyor: “Haber takibi sırasında erkek kameraman kadın gazetecileri iterek şiddet gösterdi. Daha sonra o kameramanın çalıştığı kanal önünde eylem yapıldı, bir kadın dayanışması vardı. Sonuç alınamasa da sesleri duyulmuş oldu.”
İnternet basını ve sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ile birlikte dijital şiddetin de arttığını aktaran katılımcılar şiddetin boyutunun çeşitlendiğini şu şekilde anlattı: “Sanal şiddet çok fazla olabiliyor, sosyal medya üzerinden kadın gazetecilere yönelik hakaret, tehdidin çok fazla hatta can güvenliği tehlikesi söz konusu olabiliyor.”
AYRIMCILIK
Raporda, gazetecilerin medyada cinsiyetçilik, cinsiyetçi iş bölümü ve toplum tarafından cinsiyet kimliğine atfedilen normların tekrarı olduğuna işaret ettiğine dikkat çekiliyor. Rapor kadın gazetecilerin hem haber kaynaklarından hem de birlikte çalıştıkları meslektaşlarının cinsiyetçi söylemleriyle sürekli karşılaştıklarını gösteriyor. Kadın gazetecilerin anlatımlarından oluşan şu alıntılar ise yaşananları gözler önüne seriyor:
“Meslek, erkek mesleği olarak görülüyor. Erkekler de tacizle, parayla seni sindirip görünmez hale getiriyor. Kadınlarla bir yarış içindeler.”
“Aynı pozisyonda çalışan bir kadınla erkeği kıyasladığımızda, erkeğin sözü daha çok geçiyor.”
“Meslektaşlar arasındaki tartışmalarda kadın editörlerin sözleri kolayca kesilebiliyor. Özellikle konu siyaset, dış politika ya da ekonomi gibi konularsa dışarıda bırakılabiliyoruz.”
“Medyada ileri yaşlarına gelmiş kadın çalışan fazla yok. Toplumsal roller dolayısı ile meslekten uzaklaşıyorlar. Çocuğu olan kadın maaşımı bakıcıya vereceğime işten çıkıp kendim bakarım diye düşünüyor.”
“Görev dağılımlarında ayrımcılık var. Teknik kısımda, foto muhabirliği alanlarında kadın çalışan yok. Kadınların gittiği haberler, erkeklerin gittiği haberler gibi ayrımlar var.”
“Ekranlarda genç, güzel kadınlar varken; erkekler ise ‘yaşlı’, ‘olgun’, ‘sözü dinlenir’.”
ÖRGÜTLÜLÜĞÜN ÖNEMİ: KADINLAR YALNIZ OLMADIĞINI HİSSETMELİ
Rapor, kadınların özellikle şiddet ve ayrımcılık sistematik bir sürece dönüşmüşse, yorgunluk ve çaresizlik hissettiklerine dikkat çekiyor. Çalıştıkları alanda tanık oldukları şiddet ve ayrımcılık durumlarında ise müdahil olamamanın kendilerini hem çaresiz hem de öfkeli hissettirdiğini aktaran kadınlar, “Kadın emeği de erkek emeği kadar görünür olsa, eşit işe eşit ücret uygulaması olsa, kadınlar için de sektörde ilerleyebilmenin imkânları olsaydı daha güvende hissederdik” diyor.
Rapor gazeteci kadınların örgütlü olmasının, şiddet karşısında yalnız olmadığını hissetmesinin önemli olduğunu da gözler önüne seriyor: “Herhangi bir şiddet durumda yalnız olmadığımızı hissettiğimizde baş edebileceğimizi de hissediyoruz.”
Kadın gazetecilerin şiddetten korunmak için önerdiği destek mekanizmaları ise şu şekilde:
• Şiddet ve ayrımcılıkla ilgili gazetecilik alanında tarifli başvuru mekanizmaları olması, böylece bir gazeteci şiddet ve ayrımcılıkla karşılaştığında destek alabileceği, güçlenebileceği ve şiddet uygulayan kişiye yaptırım-özeleştiri sürecinin işletilebileceği mekanizmanın varlığının şiddet ve ayrımcılığa karşı önleyici ve koruyucu olması,
• Kurum içinde çalışan sayısında cinsiyet çeşitliliğinin sağlanması için kota uygulamasının getirilmesi,
• Kadın bakış açısı ile çalışan sayısının arttırılması ve kadın bakış açısının yaygınlaştırılması,
• Karar alma mekanizmalarında kadın ve kadın bakış açısı ile çalışan yöneticilerin olması,
• Cinsiyetçiliğin olmaması için eşit işe eşit ücret uygulanması,
• Kadın emeğinin erkek emeği gibi görünür hale gelmesi,
• Şiddet haberlerinin cinsiyet bakış açısı olan kişilere danışılması,
• Natrans kadın ve LGBTİ+ gazeteciler arasında dayanışma ağlarının kurulması.