Gezi Şehit ve Gazileri Platformu: Hepimiz Gezi'deydik
Gezi iddianamesi hakkında konuşan Gezi Şehit ve Gazileri Platformundan Gülsüm-Sami Elvan ve Volkan Kesanbilici “Hepimiz Gezi’deydik" dedi.
Fotoğraf: Cansu Pişkin/EVRENSEL
Cansu PİŞKİN
İstanbul
Gezi Parkı eylemleri sırasında orantısız polis müdahalesi sonucu 8 kişi öldürüldü, 46 kişi gözünü kaybetti, 9 bin kişi ise yaralandı. Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümü basit bir trafik kazası gibi gösterildi ve hazırlanan bilirkişi raporunda Ayvalıtaş kendi ölümünden sorumlu tutuldu. Ali İsmail Korkmaz davasında sanıklar indirimli cezalar alırken Ethem Sarısülük’ü vuran polise para cezası verildi. Medeni Yıldırım’ı vuran asker beraat etti. Abdullah Cömert hakkında Yargıtay 'taksirle ceza verilmeli' kararı verdi. Berkin Elvan’ın davası, ölümünden 3,5 yıl sonra açıldı. Tutuksuz tek sanığın yargılandığı davada, 6 yıl sonra olay yeri keşfi yapılmasına karar verildi. Ahmet Atakan için henüz bir iddianame bile hazırlanmadı. Uzuv kaybı yaşayan veya yaralananların ceza davaları soruşturma aşamasında kalırken birçoğu tazminat davası dahi açamadı. Mağdur olanlara dönük işlemeyen yargı sistemi, barışçıl taleplerle eyleme katılanlar için işlemeye başladı. Gezi Parkı protestolarının üzerinden geçen 6 yılın ardından 16 kişi hakkında, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle dava açıldı. 657 sayfalık iddianamedeki “en önemli deliller” ise sosyal medya paylaşımları ve telefon tapeleri. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve 61. dönem hükümet kabinesini mağdur, Osman Kavala, Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman'ın aralarında bulunduğu 16 kişiyi ise sanık yapan iddianameye ilişkin Gezi Şehit ve Gazileri Platformu'ndan Gülsüm-Sami Elvan ve Volkan Kesanbilici ile konuştuk.
‘ÇOCUKLARIMIZ YARGILANIYOR’
Polisin attığı biber gazı kapsülünün başına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren Berkin Elvan'ın babası Sami Elvan, hazırlanan iddianame ile yalnızca “şüpheli” konumundaki 16 kişinin değil, yaşamını yitiren 8 kişinin de yargılandığını söyledi: “Bizim çocuklarımızı katledenlerin hiçbiri ceza almadan elini kolunu sallaya sallaya geziyor. Ama bu iddianamede hak, hukuk, adalet için bütün toplumu kucaklayacak bir şekilde barış ve kardeşliği savunan kişilerin yargılandığını görüyoruz. Hiçbir kuvvetli delilin olmadığı, hukuksuzluğun en üst tepesindeki bu iddianameyle aslında çocuklarımız yargılanıyor. Ölmüş, gözü çıkmış, yaralanmış binlerce kişi yargılanıyor. Sokağa çıkıp da hak isteyen kişiler yargılanıyor. Burada bütün toplum yargılanıyor. Bizim davamızda öldürenin görüntüleri var, fail çok açık. Burada ise telefon dinlemeleri ile iddianame hazırlanmış. İnsanların özel hayatına girmişler. Ama bizim çocuğumuzu alenen nişan alarak, hedef alarak vuran kişi şu an 'olası kasttan' yargılanıyor.” Siyasi iktidarın muhalefeti susturma gayesiyle hareket ettiğine dikkat çeken Elvan, “Ülkemizde insan hakları denen hiçbir şey yok. Kanunlar, yasalar, insan haklarına yönelik ne sayarsan bir kişinin dudakları arasında. Bu iddianame de ona göre hazırlanmış, ona göre yargı yapılıyor.” dedi. “Hepimiz oradaydık” diyen Elvan, Gezi davasında yargılanacak 16 kişinin dava sürecinde de yanında olacaklarını ifade etti.
'İBRETLİK İDDİANAME'
Gezi Parkı eylemlerine herkesin kendi iradesiyle gittiğini vurgulayan anne Gülsüm Elvan ise şöyle konuştu: “Şu anda sadece o 16 kişi değil biz yargılanıyoruz. Orada kimse Mücella ablayı ya da bir başkasını tanımıyordu. Herkes kendiliğinden gitti. Kendi için, çocuğu için, çocuğunun geleceği için. Biz halen mahkemelerde sürünüyoruz gidip geliyoruz ama Ahmet Atakan’ın henüz bir iddianamesi bile yok.” Bir polis çocuğunun ağlayarak elini öptüğünü ve 'babamın polis olmasından utanıyorum’ dediğini anlatan Elvan, “O kadar saçma sapan ve sinir bozucu bir iddianame ki ibretlik için herkesin okuması lazım. Eminim ki o savcıların çocukları, torunları da bir gün onları yargılayacak. Onlar da çıkacak, ‘biz bunlardan utanıyoruz diyecekler.”
‘İDDİANAMEYLE GEZİ DİRENİŞİ KİRLETİLMEYE ÇALIŞILIYOR’
Eylemler sırasında gözünü kaybeden Volkan Kesanbilici de, iktidarın Gezi direnişiyle olan hesabını henüz kapatmadığını ifade etti: “İddianamede yer alan şeylerle bir algı operasyonu yaratılarak Gezi yine kirletilmeye çalışılıyor. İktidarın Gezi direnişi ile mücadele için hukuksal mecrayı seçmesi aslında birçok açıdan trajikomik. Çünkü aslında mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen iktidarın oraya girme çabası vardı. Dolayısıyla Gezi direnişçileri birçok şeyin yanı sıra hukukun üstünlüğünü de savunan insanlardı. Şimdi böyle komik bir iş yaşanacak ve hukuk, hukukun üstünlüğünü savunan insanları yargılamaya çalışacak. Bunun yanı sıra bizim 6 sene önce başımıza gelen, yaşadığımız can uzuv kayıplarından dolayı dönemin yetkilileriyle ilgili yaptığımız suç duyuruları var. Bu yetkililerin birçoğu 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yargılandı ama davalarımız açılmadı. Taksim Dayanışması daha önce yargılanıp beraat etmişken şimdi tekrar bu davanın açılması başka bir trajikomik yanı. Memlekette yargının bağımsızlığı tartışılıyor. Bununla ilgili çok ciddi sıkıntılar ve emareler var. Böyle bir durumda Cumhurbaşkanının bizzat taraf olarak bu davada olması başka bir trajikomiklk. İktidarın buradan nereye varmak istediğini biliyoruz. Çünkü Gezi ile hesabı sadece bir Topçu Kışlası’nı yapamamak, üç beş ağaç meselesi değildi. Gezi direnişi ilk olarak Türkiye halklarının gericiliğe karşı verdiği ve kazandığı bir mücadeledir. İkincisi ise iddianamede ne kadar tersi atfedilse de aslında Türkiye halklarının emperyalizme karşı ciddi bir mücadelesi ve kazanımıdır aynı zamanda.”
'KANDIRILMADIK, HÜR İRADEMİZLE GİTTİK'
Volkan Kesanbilici, iddianamedeki suçlamaların bütün Gezi direnişçilerine yönelik olduğunu söyleyerek “Belki bizi kendi çukurlarına çekmeye çalışıyorlar ama biz kandırılmadık. Bizler kandırılabilecek yapıda insanlar değiliz, sorgulayan insanlarız. Biat eden insanlar da değiliz, oraya kendi hür irademizle çıktık.” dedi. Gözümü kaybetmesiyle ilgili bir dava süreci yürütülmediğini kaydeden Kesanbilici, “Benim dosyam soruşturma dosyası şeklinde kaldı. Üç savcı değiştirdi. Bunlardan iki tanesi zaten ‘FETÖ’cü’ olarak addedildiler. Son savcı ise Çağlayan’da öldürüldü. Bu iş havada kalmışken, 6 yıldır bu davalar açılmamışken şimdi ikinci kez tekrar Taksim Dayanışması yargılanmaya çalışılıyor. Bu çok lüks. 657 sayfalık bir iddianameden bahsediyoruz. Teknik anlamda bizim davamızın açılması çok daha kolay. Çünkü çok daha somut deliller var ama biz o somut delillere de ulaşamadık. Bizim için zor ama devlet için zor değil. Yargı vatandaş için yavaş işliyor ancak devlet söz konusu olduğunda gayet hızlı işleyebiliyor. Vatandaş için söz konusu olduğunda delillere ulaşamıyoruz ama devlet kendisi için aynı görüntülere ulaşabiliyor.” diye konuştu.