Felsefe öğrencilerinin yapmak istediği şeyler var: Bir araya gelmek
Bu yıl 25-27 Nisan’da Kastamonu’da düzenlenecek olan kongrenin teması “Duygu Felsefesi” olarak belirlenmiş.
Fotoğraf: Evrensel
Deniz TUGAY
İstanbul Üniversitesi
Güzel bir Mart öğleden sonrası okulun çevresinde her zaman gittiğimiz kafelerin birine gidip bahçesine kuruluyoruz. İstanbul Üniversitelilerin daha derslerinden çıkıp kafeyi doldurmadıkları saatler. Uzun zaman sonra montlarımızı çıkartıp açık havada oturmanın keyfini sürüyoruz Umut, Temmuz ve ben. Yine “Menüde neler var?” diye sorup her zamanki gibi çay istiyoruz. Bizi mahveden bu güzel havalardan biraz konuştuktan sonra bu yıl on dokuzuncusu düzenlenecek olan Türkiye Felsefe Öğrencileri Birliği Kongresi’nden konuşmaya başlıyoruz. Konuştuğumuz arkadaşlarımız İstanbul Üniversitesi Felsefe Topluluğu üyelerinden ve aynı zamanda TÜFÖB düzenleme kurulunda yer alan Temmuz Taha Şamcı ve Umut Düzgün Bulut. Türkiye Öğrenci Birliği Kongresi, ilk olarak 2001 yılında ülke çapında felsefe öğrencilerini bir araya getirmek ve tartışma zemini yaratmak üzere ODTÜ’lü öğrenciler tarafından ODTÜ’de gerçekleştiriyor. 2001 yılında düzenlenen bu ilk kongreden sonra diğer kongreler de her yıl fire vermeksizin felsefe öğrencilerinin çabalarıyla çeşitli üniversitelerde bazen konulu bazen konu sınırlandırılması olmadan yapılmaya devam ediliyor. Bu yıl 25-27 Nisan’da Kastamonu’da düzenlenecek olan kongrenin teması “Duygu Felsefesi” olarak belirlenmiş. Çok uzatmadan sohbetimize geçiyoruz.
YERÇEKİMSİZ ALAN: AKADEMİ
Felsefe sizce nedir, sizin felsefe bölümünden beklentileriniz nelerdir ve halihazırda felsefe öğrencilerinin yaşadığı sıkıntılar nelerdir?
Temmuz: “Felsefe bölümünde kafa mı yenilir, soru mu sorulur, şair ve yazar mı olunur?” gibi kafa karışıklıkları var. Felsefe etkinliği dediğimiz olayı çok basitçe söylemek gerekirse mantıksal araçlarla, yöntemlerle etrafımızda yaşanan süreçleri “5 N 1 K” diyeceğimiz soru kalıplarıyla, bu soru ve cevapları mantık araçlarıyla denetleme ve yorumlama etkinliğidir. En temelde felsefe eğitiminin amacı budur. O yüzden bizim bölümümüzdeki asıl amaç ne felsefe tarihidir, ne de yazarları, düşünürleri ezberlemektir. Bizim amacımız yaşantımız içinde olan olayların “ne”liğini, “nasıl”lığını, “niçin”liğini araştırmaktır ve bunları çıkarttıktan sonra da asıl şiddetle altını çizdiğimiz nokta çözüm arayışına girmektir. Çünkü sadece bir şeyin “ne”liğini ortaya çıkarmak akademik bir yanılsamadır. Akademi, yerçekimsiz bir alan haline getiriliyor. Araştırırsınız, paranızı alırsınız, işiniz biter.
Ülkemizdeki kontrolsüz piyasa durumu, sürdürülebilir ve işlevli üretimin yapılamaması ve akademide eleman yetiştirilmesine gerekli özenin gösterilmemesi de işlevini, ereğini yitiren felsefe alanının Türkiye’deki durumunu da etkilemiştir. Felsefe bölümündeki öğrencilerin bölüme isteyerek gelmemesi de bu durumu etkilemiştir. Bu bağlamda felsefe bölümündeki öğrenciler ülkedeki, akademideki diğer öğrenciler gibi iş bulma kaygısı ve karınlarını doyurma, geleceklerini şekilllendirme çabası içerisindeyken diğer bölümdeki öğrencilerden daha şanssız durumda oluyorlar. Felsefe bölümü öğrencilerinin önlerinde iki seçenek kalıyor bunlardan biri akademide kadro edinmek diğeri ise formasyon eğitimi alıp liselerde rehberlik, felsefe ya da sosyoloji öğretmeni olmak. Ama halihazırda MEB’in yeterli kadro açmamasından ve piyasa koşullarına adapte olamayan sosyal bilimler bölümlerinin giderek kendi içerisinde de önemini yitirmesinden kaynaklı felsefe öğrencilerinin kendilerini çalıştıkları alana verememelerine sebep oluyor.
Umut: Bunlarla birlikte liselerde felsefe ders sayısının düşürülmesi felsefe bölümüne gelen öğrencilerin altyapısının sağlam olmamasına sebep oluyor. Felsefe dersi haftada bir kere alınan bir ders durumunda. Diğer derslere oranla öğrencilerin gözünde değeri de azalıyor. Bu hem liselerdeki felsefe öğrencilerinin durumuna hem felsefe bölümüne gelen öğrencilere de yansıyor.
“ÖĞRENCİLER BÖLÜMÜN İÇ DİNAMİKLERİ OLMALI”
TÜFÖB’ün geçmişinden bahsedebilir misiniz?*
Temmuz: TÜFÖB, 2001 senesinde bugün hocalarımız olan o zamanın lisans ve yüksek lisans öğrencileri tarafından okullararası daha ulusal çapta akademik, felsefi üretim ve tartışma ortamı yaratma amacıyla kurulmuştur. 2001 senesinden bugüne TÜFÖB’ün ana etkinliği TÜFÖB kongreleri olmuştur. İlk önce Ankara’da yapılmaya başlanan kongre daha sonra her kongre sonrasında katılımcıların oylamasıyla başka üniversitede yapılmıştır. Yaklaşık bir buçuk sene önce Kırıkkale’de bir kongre yaptık ve bu kongreden sonra kongreyi üstlenecek başka bir okul bulunamadı. Bunun için de TÜFÖB Facebook sayfasında çalıştay çağrısında bulunuldu. Bu çalıştay çağrısına İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümündeki arkadaşlarla cevap verme çabasına giriştik. Çalışmaların niteliğinin düştüğünü düşündüğümüz TÜFÖB’ün niteliğini arttırmaya yönelik bir cevaptı bu.
Felsefe öğrencilerinin yaptığı bu kongrenin amacı nedir?
Temmuz: TÜFÖB elbette sadece kongreden ibaret değil. Aksine ne yapacağını bilmeyen yeşil ördekler gibi ortaya atılmış felsefe öğrencilerinin göllere dalmasınlar diye yapmak istedikleri şeylere yardımcı olmaya çalışmak. Biz bize sahip çıkılmadığı için öğrencilerin kendi inisiyatifleriyle birbirlerine sahip çıkarak, iletişim halinde olarak, üreterek, beraber sorunları görerek ve çözüm üretmeye çalışarak kendi geleceklerine şekil vermelerini amaçlıyoruz. TÜFÖB ve öğrenciler arasındaki bağıntıyı buradan kuruyoruz. Bunun sadece kongreden ibaret olmamasını sağlamaya çalışıyoruz. Eğer öğrenciler kendi inisiyatifleriyle ulusal çapta nitelikli ve nicelikli bir birlik oluşturabilirlerse taleplerini, en azından felsefe bölümü içerisinde kadrolu akademisyenlere daha meşru ve duyulur bir şekilde dile getirebilirlerler. Ve bu da eninde sonunda toplu, kolektif bir harekete dönüşürse sonuç alınabilecek bir işleve sahip olabilir. Ayrıca amaçlarımız arasında TÜFÖB’ün işleyişini daha nitelikli bir hale getirmek var. Bunun için her şeyden evvel öğrencilerin bölümlerinin iç dinamiklerini oluşturması gerektiğini düşünmekteyiz. Bunun için resmi ya da resmi olmayan toplulukların, bir şey yapma ihtiyacı duyan üç beş kişinin bir araya gelip ortak ses oluşturmuş olması ve bu oluşmuş ortak sesin TÜFÖB içerisinde daha da ortaklaşmasını sağlamak amacındayız. TÜFÖB bütün toplulukların üstünde bir şey değildir. Bizim temennimiz TÜFÖB olsa da olmasa da her bölümün kendi iç dinamikleriyle belli bir üretim, etkileşim, devinim yaratmasıdır. Şimdi bunu istememizin temel sebeplerinden biri de yalnız olduğumuzu düşündüğümüzde yalnız olmadığımızı görmek, özellikle yalnız olmamak ve ortak sorunları olan arkadaşlarla beraber bir şey üretilmesini sağlamaktır. Bölümümüzde eğitimini yetersiz gördüğümüz alanlarda eksikleri kendimiz kapatmak için gerek okumalar yapıp gerek kongre yapıp gerek yazılı mecmua çıkartıyoruz.
AMAÇ: BÜYÜK ENERJİYİ TÜFÖB ALTINDA TOPLAMAK
TÜFÖB’ün çağrılarından sonra ne gibi gelişmeler yaşandı?
Umut: Bundan sonraki süreçte diğer bölümlerden arkadaşlar toplulukların kurulmaya başladığını görmeye başladık bizim çağrılarımızla, duyurularımızla ve etkileşimimizle. Ve fark ettik ki sadece bu İstanbul’da, Ege’de, Ankara’da olan bir arzu değil. Anadolu’da gerçekten büyükşehirlerde gördüğümüzden daha hevesli daha kalabalık kitlelerin de olduğunu gördük, anladık. Onlar için de bu büyük bir motivasyon oldu çünkü özellikle büyükşehirlerdeki üniversitelerin köklü olması onların dışarıya bakma ihtiyacı hissetmemelerine neden oluyor. Bu ulusal çaptaki enerjiyi, arzuyu TÜFÖB çatısı altında bir araya getirmek istiyoruz. Bunun için kongre dışında okuma grupları, çalıştaylar, toplantılar planladık. Bu sene randımanlı olarak bir çalışma ortaya koyamadık ama en azından gördük ki yaptığımız duyurular diğer bölümlerdeki arkadaşların dikkatini çekmiş ve kendi iç dinamiklerini oluşturmaya bir kısmı başlamış bir kısmı da oluşturmayı denemeye başlamış. Şu anki haliyle 25-27 Nisan’da Kastomonu’da bir kongre yapılacak. Metinler gelmeye başladı. Son özet metin tarihi de 30 mart.
Bu seneki kongrenin konusu duygu felsefesi. Kongrelerin konularına nasıl karar veriyorsunuz?
Temmuz: Normalde bizim İstanbul Üniversitesi Felsefe Topluluğu olarak senede iki kere yaptığımız kongrelerde tema sınırlandırması yapmayız ki insanlar daha serbest daha rahat fikirlerini metne çevirebilsinler. Lakin bir yandan şunu da gördük ki konunun tamamen serbest olması belli başlı dezavantajlar yaratıyor. Zira aynı oturuma koyduğumuz üç sunumun birbiriyle bağlantısız olduğunu ve bu bağlantısızlığın soru-cevapta, tartışmalarda gerek dinleyici gerek anlatıcı arasında bir iletişimsizliğe ya da bağlantısızlığa sebep olduğunu gördük. Bu dezavantajı aşmak için de konu sınırlandırmasına gittik ama karar verdiğimiz bu konu bir amaç değil sadece sunumlar arasındaki bağıntısızlığı birbirine teğet geçeçek bir şekilde bile olsa ortak kavramlarla buluşturmaktır. Bu seneki kongrenin konu seçimini Kastomonu’da kongreyi gerçekleştirecek arkadaşlar kendileri belirlediler ve biz de saygı duyduk.
Kongreyi düzenleme sürecinde İstanbul Üniversitesi Felsefe Topluluğu olarak neler yapıyorsunuz?
Umut: Biz de Felsefe Topluluğu olarak kendi okulumuzda TÜFÖB’ün az önce bahsettiğimiz amaçları etrafında TÜFÖB’ü güçlendirecek çalışmaların içerisindeyiz. Arkadaşlarımızla tartışmalarımızı bu yönde kuruyoruz. Gerek sunum çıkartabilmek gerek dinleyici olarak bile olsa katılım sağlamaya çalışıyoruz. Tabii biz de bu süreçte bazı sıkıntılarla karşılaşabiliyoruz. Otobüs, yol, kalacağımız yeri karşılamak için bütçe sıkıntılarımız oluyor. Okuldan bu ihtiyaçlarımızı karşılayamadığımız için otobüs veremeyeceklerini söylediler biz de belediyelerle görüşmeler yapıyoruz. Bütün sıkıntılara rağmen bizim topluluğumuzda kongreye karşı bir ilgisizlik olduğu söylenemez. Hem okuma hem tartışma gruplarında hem kendi kongremizde bu işlerin planlanmasını üstleniyoruz. Ve buradan da tüm felsefe ile ilgilenen öğrencilere TÜFÖB’e katılmaları, sunum yapmaları ama hiç olmazsa katılıp dinlemeleri için bir çağrı yapıyoruz.
*TÜFÖB’ün kısa tarihçesi için: http://metinbal.net/metin_yayinlar/tufob_tarihcesi_felsefe.htm