Katliamın tanıkları: Beyazıt aydınlatılsaydı bir çok katliam önlenirdi
Beyazıt Meydanında 7 öğrencinin hayatını kaybettiği katliama ilişkin dönemin tanıkları önemli uyarılarda bulundu.
Fotoğraf: MA
16 Mart 1978’de 7 öğrencinin hayatını kaybettiği Beyazıt Katliamı 41 yıldır karanlıkta. Katliamın tanıkları, “Bu olay aydınlatılsaydı Hrant Dink başta olmak üzere çok sayıda katliam önlenirdi” diyor.
16 Mart 1978 yılında 7 öğrencinin hayatını kaybettiği, 50’den fazla kişinin yaralandığı Beyazıt Katliamı’nın üzerinden 41 yıl geçti. İstanbul Üniversitesindeki ülkücü saldırılara karşı Beyazıt Kampüsünden toplu çıkış yapmak isteyen devrimci öğrencilere yönelik katliam, zaman aşımına uğratılarak tarihin tozlu raflarına terk edildi. Katliamın tanıklarından Evrensel Gazetesi Yazarı ve Avukat Kamil Tekin Sürek ile Emekli Savcı Ali Hacıibrahimoğlu, Mezopotamya Ajansından Naci Kaya’ya konuştu.
‘BOMBA DİYE BİR SES GELDİ’
Katliamın yaşandığı dönem hukuk fakültesi öğrencisi olan Kamil Tekin Sürek, saldırının gerçekleştiği anı şu şekilde aktardı:
“Eczacılık Fakültesini tam dönerken ‘bomba’ diye bir ses geldi. Sesten 6 saniye sonra patlama gerçekleşti. Patlamadan sonra kitlenin orta yerinde kara bir duman yükseldi. Biz olayın daha şokundayken makineli tüfek sesleri gelmeye başladı. İki arkadaş ile kalkıp biraz ilerde bulunan bir kitabevine girerek kendimizi kurşunlardan koruduk. Yara almamıştım ama paltom patlamanın etkisiyle küçük taş parçalarıyla delinmişti. Silah sesleri kesildiğinde ise yaralı olan bir arkadaşımızı arabaya koyup Esnaf Hastanesine götürdük. Hastane ‘Biz ameliyat yapmıyoruz’ diyerek arkadaşımızı tedavi etmedi. Daha sonra arkadaşımızı Cerrahpaşa Tıp Fakültesine götürdük. Arkadaşımızı tedavi için oraya bıraktıktan sonra tekrar bir araya geldik. Gidip üniversite rektörlüğünü işgal ettik.”
‘OLAY YERİNE BİR POLİS MİNİBÜSÜYLE GELDİLER’
Katliamın detaylarının yargılama sürecinde ortaya çıktığını vurgulayan Sürek, “Saldırının olduğu yere bir polis minibüsüyle geliyorlar. Minibüsü kullanan Mustafa Doğan isimli bir polisti. Olaydan sonra yurt dışına kaçtı. Sonradan Almanya’da olduğu öğrenildi ama yakalanmadı. Minibüste iki üç kişi daha var. Sivil insanlara bombayı atan MHP’li Zülküfİsot da arabanın içinde olan kişilerden biri. Zanlılar olay esnasında kaçarken, polisler arkalarından gitmek istiyor ama o zaman Reşat Altay adındaki polis komiseri izin vermiyor” ifadelerini kullandı.
Sürek, katliamın kontrgerilla tarafından devrimci ve demokratlara gözdağı vermek için yapıldığını söylerken “Katliamın bir amacı da 12 Eylül darbesinin provasını yapmaktı” dedi. Davanın zaman aşımına uğramaması için çok mücadele ettiklerinin altını çizen Sürek, “Bu olay aydınlatılsaydı Hrant Dink başta olmak üzere çok sayıda katliam önlenirdi” dedi.
‘RAPORA RAĞMEN HİÇBİR ÖNLEM ALINMADI’
Katliam yaşandığında İstanbul Üniversitesi 1’inci sınıf öğrencisi olan Eski Emekli Savcı Ali Hacıibrahimoğluda “Asıl amaç darbenin toplum nazarında meşru kılınmaya çalışmasıydı. O yüzden 1980 darbesine giden bu yolda devlet ve sermayedarlar, Beyazıt Katliamı’nı yapmayı öngördü” dedi. Katliamdan bir hafta önce Şükrü Balcı adındaki bir polisin üst makamlarına “Sol gruplu öğrencilerin üzerine bomba atılacak” diye bilgilendirme raporu verdiğini söyleyen Hacıibrahimoğlu, bilgilendirme raporu verilmesine rağmen emniyetin hiçbir tedbir almadığını söyledi.
‘KATLİAMLA TOPLUMU DARBEYE HAZIRLADILAR’
Hacıibrahimoğlu, 16 Mart’ta yaşanan katliamı ise şu sözler ile aktardı:
“16 Mart günü de yine toplu bir şekilde okuldan çıktık. Saldırının olduğu gün bizi her zaman Süleymaniye’ye kadar eşlik eden polis ekipleri, o gün bizlere eşlik etmiyordu. Kapıdan çıktığımızda yönümüzü Beyazıt Meydanı’na verdiler. Saat 13.30 civarında Eczacılık Fakültesinin önünde üzerimize bomba atıldı. Bomba atıldıktan sonra da yaylım ateşine tutulduk. Saldırıda 7 arkadaşımız yaşamını yitirdi ve çok sayıda arkadaşımız yararlandı. Saldırının olduğu gece binlerce öğrenciyle birlikte Hukuk Fakültesini işgal ettik.”
Beyazıt Katliamı ile toplumu 1980 darbesine hazırlamayı amaçladıklarını ifade eden Hacıibrahimoğlu, “Asıl amaç darbenin toplum nazarında meşru kılınmaya çalışmasıydı. O yüzden 1980 darbesine giden bu yolda devlet ve sermayedarlar, Beyazıt Katliamını yapmayı öngördü” dedi.
Beyazıt katliamı sonrası başlatılan yargı sürecinde birçok delil ve tanık olmasına rağmen 20 Ekim 2008'de İstanbul 6’ncı Ceza Mahkemesi zaman aşımı kararı verdi. Karar, Mart 2010'da Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi tarafından onandı. (HABER MERKEZİ)