Fikirtepe’nin kağıt işçileri de mağdur
Kentsel dönüşüm projesi yarım bırakılan Fikirtepe'de zabıta, atık kağıt depolarına baskın yaparak onlarca depoyu kapattı; çekçekleri topladı.
Anıl YURDAKUL
İsanbul
Kentsel dönüşümde 2005 yılında pilot bölge seçilen İstanbul Kadıköy Fikirtepe’de, projeyi üstlenen inşaat firması, hem Fikirtepe’de yaşayanlara verdiği kira ödeme sözünü tutmadı hem de kentsel dönüşüm çalışmalarını yarım bıraktı. Kentsel dönüşüm projeleri yarım kalınca onlarca bina sahipsiz kaldı, yıkılan binaların yerine yenilerinin yapılmaması sonucu boş araziler ortaya çıktı. Bir yanda yapılan gökdelenler bir yanda savaş bölgesini andıran harabe binalar görüntü kirliliğine sebep olurken başka bir sorun daha ortaya çıktı. Özellikle Afgan mültecilerin ucuz iş gücünden yararlanmak isteyen kişiler, terk edilmiş bina ve arazilere atık kağıt deposu açtı. Depoların sağlıksız ve çevreye verdikleri rahatsızlıklar sonucu şikayetlerin artması zabıtaları harekete geçirdi. Bölgedeki tüm depolara ayrım yapmadan baskın yapmaya başlayan zabıta, onlarca depoyu kapattı, çekçek arabalarını topladı. Fakat belediyeler atık kağıt işi için alternatifler de sunulmuyor.
‘BİRİNCİ PRENSİBİMİZ TEMİZLİK’
İstanbul’da ziyaret ettiğim onlarca depo arasında en temizi olan Fikirtepe’deki yirmi yıllık Deponun Sahibi Mehmet Güney’i zabıta baskını akşamı ziyaret ettim. Öfkenin ve tedirgin bekleyişin hakim olduğu deponun avlusundaki buruk havada, geçmiş olsun dileklerimi ileterek başladık sohbete. Gün içerisinde yapılan baskında kırk çekçek arabası alınmış. Zabıtalara anlayış gösterdiğini söyleyen Güney, zabıtaların neden haklı olduklarını şöyle ifade etti:
‘YAŞLA KURUYU AYIRT EDEMEDİLER'
“Kurnaz bir kişi bir yer açmış, elli Afgan’ı da buraya koymuş, sömürüyor. Kuralsızlık almış başını gidiyor. Günde bin tane şikayet, zabıtalar ne yapsın? Onların tek sorunu yaşla kuruyu ayırt edememeleri. Bizim birinci prensibimiz temizlik. İki sokak ötedeki depo çöplük gibi. Fare çıkıyor diye zabıta o deponun malını alıyor, geliyor benim malımı da alıyor. Neymiş onunkini almış benimkini almazsa olmazmış! Diyelim zabıta bir lokantayı kapatacak, o caddedeki tüm lokantaları kapatıyor mu? Bir bakıyorsun adam tüm kurallara uyuyor, temiz. Fare olan lokantayı kapatırken, temiz lokantayı da kapatır mısın! Zabıtaların emir aldığı kişiler sokaktaki çekçekcilere değil de depolara baskın yaparak komple bu işi bitirmek istiyor!”
Mehmet Güney’in deposunda genellikle Siverek ve Diyarbakır’dan gelen işçiler çalışıyor. Evlenmek isteyen veya ev yapmak isteyenler Güney’den borç alıyor. Çocuk yaşta sayılanlar, yeni evliler, çocuk sahibi olanlar, hatta torun sahibi olanların çalıştığı depodaki işçiler Güney’in gözünün içine bakıyor; gelecek kaygısının içinde yarınlarını bekliyor. İşçiler için patrondan ziyade bir baba, bir ağabey figürü olan Mehmet Güney işlerine önem vererek şöyle devam etti:
“Ya bu artık bizim mesleğimiz. Ha mesleğimizi elimizden almışsınız ha canımızı almışsınız. Ben 45 yaşındayım yirmi yıldır bu işi yapıyorum, burada gördüğün işçiler 10-11 yaşında çalışmaya başlayıp çoluk çocuk sahibi olmuş, ekmeğini hâlâ bu işten kazananlar. Torun sahibi olup hâlâ bu işi yapıyor. Adamın elinden bu işi almaya hakkın yok. Burada elli işçi var, ellisine de iş imkanı sağla, ben her türlü geçimimi sağlarım. Ama bu adam burası olmasın, aç kardeşim.”
Kimi işçiler çekçek arabalarını alarak gecenin karanlığına dalıyor kimisi ise yeni geliyor. Saat on bire gelirken avluda ateş yakılıyor. Dumanı gökyüzüne ulaşan ateşin etrafında savaşı kaybeden Kızılderililer gibi oturan, yorgunluktan bitmiş bedenlerle vedalaşarak yanlarından ayrılıyorum…